Medya

Akif Beki: Medyada böyle savunulmayı ne Erdoğan ne AKP hak ediyor!

"Bir pabucu büyüğe okutsunlar derim kendilerini, bu akıl terazisi bu propaganda sıkletini çekmez zira"

05 Aralık 2017 13:06

Karar gazetesi yazarı Akif Beki,  "Gözlerimizin içine baka baka, ‘savaş’ koşulları nedeniyle hesap sorma hakkından vazgeçmeyi dayatıyorlar, dünyanın en olağan şeyiymiş, buna doğuştan hakları varmış gibi pervasız hem de" ifadelerini kullanarak,  "Medyada böyle savunulmayı ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne partisi ne de Türkiye hak ediyor oysa, içerdiği ima ve yakıştırmalar tümüne haksızlık. Olsa olsa bir iktidar nasıl savunulmaza örnek olur bunlar. Bir pabucu büyüğe okutsunlar derim kendilerini, bu akıl terazisi bu propaganda sıkletini çekmez zira" dedi.

Beki'nin Karar'daki yazısı (5 Aralık 2017) şöyle:

Demirel’in dillere destan demagojileriyle kafa bulan bir ironiydi. “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim diyen adam ne istiyor” denirdi.

Şimdi zamane demagogları kapladı ortalığı, gülünçleşmede rahmetliden el almışlar dersiniz...

Yeniyetme mugalatacılar diyorum onlara; Demirel abra kadabracılığının medyatik varisleri, laf kalabalığına getirip asıl meseleyi gözden kaybetme, çarpıtıp saptırarak arada kaynatma sanatının çırakları.

“FETÖ’yle mücadele varken başka mücadeleye gerek yok diyenler aslında ne diyor” cümlesine takla attıracak kadar ilerlettiler odak kaydırma işini.

“Emperyalizmle savaşırken milletten toplanan vergilerin doğru harcanıp harcanmadığını sormak vatana ihanettir diyenler neye ihanet ediyor” dedirtecek kadar abarttılar cerbezeye vurup kafa karıştırma gevezeliklerini.

New York’taki mahkeme tiyatrosunu tanımamak gibi haklı bir çağrıyı, Zarrab’ın saçtığı rüşvet iddialarını da hokus pokus yok hükmünde göstermeye çalışarak gölgeliyor, el çabukluğuyla güya göz boyuyorlar.

Eski bir hukuk terimi olan ‘keenlemyekün’, ağızlarından düşürmedikleri tılsımlı sözcük. Yerli de yersiz de kullanıyorlar sihirli güçlerini, ‘Yok hükmünde’dir deyince sanki kapanıyor üstü...

“FETÖ de hain darbe girişimlerine yolsuzlukla mücadele süsü vermişti. Öyleyse her yolsuzluk iddiası, her rüşvet suçlaması, vergi paralarının hesabını sorma kılıfına sokulmuş bir darbe girişimidir, FETÖ ağzıyla konuşmaktır, FETÖ yöntemleriyle saldırmaktır” düz mantığıyla yönetenlerden hesap sormayı gayrimeşrulaştırıp mahkum ediyorlar.

“Küresel emperyalizm diz çöktürmek istiyor, hedef Türkiye. Öyleyse ölüm kalım savaşı verirken devleti yönetenlerden bazı işlerin izahını istemek, emperyalizme maşa olmaktır, işgalcilerden yana olmaktır, düşmanı tutmaktır, operasyoncuları savunmaktır” gibi deli saçması akıl yürütmelerle  göz açtırmıyor, serbest tartışmayı kriminalize edip sorgulamayı imkansızlaştırıyorlar.

DAHA NE İNCİLER NE İNCİLER

“FETÖ’den büyük yolsuzluk şebekesi mi, dolandırıcılık çetesi mi olur; FETÖ’yle mücadele ediliyor işte, daha ne yolsuzlukla mücadelesi” argümanından başlayın...

FETÖ’yle mücadele yolsuzlukla mücadelenin de yerine konuyor; biri olunca diğerine ihtiyaç ortadan kalkarmış, emperyalizme direniş başlayınca rüşvete direnç göstermeye gerek kalmazmış gibi...

Vatan savunması dolayısıyla şeffaflık rejiminin kapısına ‘meşgulüz’ tabelası asılıp kapatılabilirmiş sanki.

Mücadele tek cephede olurmuş, o görev de FETÖ’yle mücadeleye tahsis edildiğinden elde yolsuzluğa ayıracak mücadele lüzumu kalmamış sanki.

Hatta sanki anti-FETÖ’cülük ve anti-emperyalizm, dürüstçe yüzleşme talebini askıya almaya ruhsat veren bir işlev görüyormuş gibi.

Gözlerimizin içine baka baka, ‘savaş’ koşulları nedeniyle hesap sorma hakkından vazgeçmeyi dayatıyorlar, dünyanın en olağan şeyiymiş, buna doğuştan hakları varmış gibi pervasız hem de.

Medyada böyle savunulmayı ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne partisi ne de Türkiye hak ediyor oysa, içerdiği ima ve yakıştırmalar tümüne haksızlık. Olsa olsa bir iktidar nasıl savunulmaza örnek olur bunlar.

Bir pabucu büyüğe okutsunlar derim kendilerini, bu akıl terazisi bu propaganda sıkletini çekmez zira.