Gündem

Amerikalı uzman Ian Lesser: ABD-Türkiye gerginliğine kısa vadede çözüm zor

"Şu anda yaşananlar gerçekten hayli sıra dışı"

18 Ekim 2017 16:59

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Direktörü Amerikalı uzman Ian Lesser, Türkiye-ABD vize krizi ile ilgili olarak, ABD ile Türkiye arasındaki temel görüş ayrılıklarının kısa vadede aşılmasının zor olduğunu,  uzun vadede ise her iki tarafta da stratejik değerlendirmelerin ağır basacağını söyledi.

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Direktörü olan Ian Lesser, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

lan LesserABD-Türkiye ilişkilerinde son günlerde yaşanan vize krizini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vize krizi, ilişkilerin son birkaç yıldır giderek kötüleştiğinin göstergelerinden biri. İkili ilişkilerde geçmişte hiç kriz olmadı değil. Çok ciddi krizlerin yaşandığı zamanlar da oldu. Ama ABD ve Türk vatandaşlarını bu kadar doğrudan etkileyen bir krize hiç tanık olmamıştık. Geçmişte silah ambargoları oldu, farklı yaptırımlar uygulandı, diplomatik gerilimler yaşandı ama şu anda yaşananların gerçekten de hayli sıra dışı olduğunu söylememiz gerekiyor.

İki ülke arasında ABD’nin Suriye’de PYD’ye verdiği destek, Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık referandumu, Türkiye’nin Gülen’in iadesi talebi, Sarraf davası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sertsöylemleri, Türkiye’de artan ABD karşıtlığı gibi gerilime yol açan pek çok konu var. Sizce bu noktaya gelinmesine kaynaklık eden en önemli faktör nedir?

Her iki tarafın şikayetlerine neden olan bu konuları sıralayarak aslında önemli bir noktaya işaret ediyorsunuz. Çünkü şikayatler listesi bir hayli kabarık. Bu noktaya gelinmesine, işte tüm bu gerilim hatlarının iç içe geçtiği bir süreç neden oldu. Retoriğin, söylemlerin kötüleşmesi, Türkiye’nin dış politika yöneliminin değişmesi, ABD’nin özellikle de Suriye’de kendi bölgesel çıkarları doğrultusunda daha keskin bir siyaset belirlemesi, yıllarca PKK ile mücadelede Türkiye ile işbirliği yapan ABD’nin Suriye’de PYD ile işbirliği yapması ve pratik nedenlerden ötürü bundan vazgeçmeyecek olması bu noktaya gelinmesine yol açan sebeplerden. Özetle Türkiye ile ABD’nin kendi ulusal çıkarlarına daynan daha keskin hesaplamalar yapmaları nedeniyle, ilişkilerdeki eski zemin yakalanamıyor.

Trump Yönetimi’nin vizeleri askıya almasıyla, bir NATO müttefiki olan Türkiye’yi, bir anda İran, Irak, Suriye ve Somali gibi ülkelerle aynı kefeye koyduğunu söyleyen yorumculara katılıyor musunuz?

Hayır bu yorumların çok aşırıya kaçtığını düşünüyorum. Türkiye'nin NATO müttefiki olması halen büyük bir öneme haiz olmaya devam ediyor. Türkiye halen Ortadoğu’da ve diğer başka yerlerde, önemli konularda stratejik ortaklık potansiyeline sahip, bu konulardan birisinin Rusya olduğunu söyleyebilirim. ABD’de hem yönetimde hem de stratejik önem taşıyan kesimlerde keskin bir değişim de görülüyor, Türkiye’deki ülke yönetimine ilişkin algının çok olumsuz hale geldiğini görüyoruz. ABD’de Türkiye’yi uzun yıllar boyunca takip eden, yönetimde Türkiye dosyasından sorumlu olanlar Ankara’da alınan kararlar ve yine dile getirilen söylemlerden ötürü büyük rahatsızlık yaşıyor.

Bazı Amerikalı yorumcular, Erdoğan’ın sert söylemleri, politikaları nedeniyle iki ülkenin stratejik bazı konuları bile görüşemez hale geldiğini söylüyor. Bunu mu kastediyorsunuz?

Ian Lesser: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın retoriği, Türkiye’de artan milliyetçi söylemler, dış politikadaki farklı adımlar, Ankara ile çalışmayı çok daha güçleştirdi. Bu kesinlikle doğru. Çünkü bölgesel politikalara ilişkin farklılıklardan kaynaklı sorunların yönetimi çok daha güç hale geldi. ABD açısından kesinlikle durum bu, aynı şey AB için de geçerli.

Size göre ilişkilerdeki bu gerginliğin devamında neler yaşanabilir?

Ben vize krizinin çözümlenebileceğini düşünüyorum. Bazı alanlarda mutabakata varılabileceği kanaatindeyim. Ama tüm bu gerilimlerin ve aşırıya kaçan retoriğin yol açtı sonuçların kısa vadede tamir edilmesi çok güç olacak. Uzun vadede ise ilişkilerin doğası gereği, Türkiye açısından ABD’nin stratejik değeri, ABD açısından da Türkiye’nin stratejik değeri tekrar ağır basacaktır.

Ankara’da iki taraf arasında yapılan görüşmelerden sonuç alınabileceğini düşünüyor musunuz?

Bu görüşmelerin yapılıyor olması iyi bir geilişme. Bu görüşmeler muhakkak ki çok yetkin ve profosyonel diplomatlar tarafından gerçekleştiriliyordur. Ama diplomatlar üst düzey siyasi temsilciler değiller. Oysa ilişkilerdeki asıl sorunlar ancak üst düzeyde çözümlenecek mahiyette. Bu temel sorunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump düzeyinde çözümlenebilir ya da en azından dışişleri bakanları düzeyinde bir uzlaşıya ihtiyaç var. Teknik düzeyde yapılan görüşmelerle gerilim çözümlenemez.

ABD'nin Sarraf davası yoluyla aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldığı, mevcut sorunların gerisinde de bu konunun olduğunu söyleyen yorumcular var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben New York’taki bu davanın üst düzey siyasi seviyeye ilerleyeceğini düşünmüyorum. Ankara için bu davanın son derece rahatsızlık verici olduğu açıkça görülüyor. Ben bu davanın Türk-Amerikan ilişkilerinde araç olarak kullanılması yönünde bir hesap olduğunu düşünmüyorum. ABD’de hukukun üstünlüğü nedeniyle hem bu davada hem de Gülen konusunda mahkemelere siyasi etkide bulunulması çok, çok zor. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyla ilgili büyük bir hassasiyeti olmasını anlıyorum. Ama ben bunun bilinçi bir stratejinin parçası olduğun düşünmüyorum.

İlgili Haberler