Gündem

Atilla Taş: Karakola sabah erkenden gidip imza atıyorum, delil olsun diye selfie çekiyorum

Murat Aksoy ve Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 29 sanıklı 'FETÖ'nün medya yapılanması' davasında sona gelindi

22 Şubat 2018 23:31

Gazeteci Murat Aksoy ve müzisyen Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 19'u tutuklu 29 sanığın, “örgüt üyeliği” ve “darbeye teşebbüs” suçlamalarıyla yargılandığı "FETÖ'nün medya yapılanması" davasında sanıkların son savunmaları alındı.

“Karakola sabah erkenden gidip bir kere imza atmam gerekiyorken 3 kere imza atıyorum. Hatta kanıt olsun diye üstüne bir de selfie çekiyorum" diyen Atilla Taş, “Savcıyı tebrik ederim. Benden terörist çıkarmayı başardı” ifadelerini kullandı.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan duruşmada 19 tutuklu sanık cezaevinden getirildi. Atilla Taş, Murat Aksoy'un da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar da duruşmada hazır bulundu.

Mahkeme Başkanı duruşmayı başlatırken, ilk olarak sanıkların esasa ilişkin savunmalarını yapmalarını, daha sonra avukatların beyanıyla duruşmaya devam edeceğini, son aşamada ise sanıklardan son sözlerini söylemelerini istedi.

Sanıklar Abdulah Kılıç, Ahmet Memiş ve Ali Akkuş'un ardından tutuksuz sanık Atilla Taş, son savunmasını yapmak üzere sanık kürsüsüne çıktı.  

"Naylon gazeteci veya FETÖ'cü olsam bu haberleri yapmazdım"

Duruşmada ilk olarak söz alan Abdullah Kılıç şöyle konuştu:

"Gazeteci silahlı ya da silahsız bir örgüte üye ise hem mesleğinin ilkelerini ihlal etmiş hem de suç işlemiş olur. Bu kişilere gazeteci denemez. 

Gazeteciliğimin en büyük kanıtı binin üzerinde haberim, 8 bini  aşkın tweetim ve 88 yazımdır. Örgüt amacını benimsemiş miyim? Eylem birliği var mı? Ne iddianamede, ne mütalaada bu yönde kanıt ortaya konulmadı. Kanıt gösterilmeden, sadece varsayımlarla örgüt üyesi olduğum iddia edildi." 

Duruşmada Kılıç'ın 15 Temmuz gecesi attığı ve darbe girişimini kınayan tweetlerini okudu ve diyeceği soruldu. Kılıç şu yanıtı verdi:

"18 Aralık 2013'te haber merkezine 'Bu bir siyasi operasyondur. Haberleri sadece Anadolu Ajansı'ndan girelim' diye mesaj gönderdim. Üniversite sınavı sorularının çalınmasıyla ilgili Habertürk'te 12 tane manşet haber yaptım. Fuat Avni aleyhine yazılarım ve tweetlerim savcı tarafından lehime delil olarak sayıldı. FETÖ'nün amaçlarını bırakın benimsemeyi, tam karşısında durduğumu, bariyer olduğumu somut kanıtlarla açıkladım.

Naylon gazeteci veya FETÖ'cü olsam bu haberleri yapmazdım. Patron kimdir ona bakmam, doğru haberi yaparım. İçeriği değiştirilmiş, makaslanmış, tahrip edilmiş 3 yazımdan dolayı algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor. Binlerce tweetim arasından sadece 5 tweetim iddianameye konmuş, onlar da aslında benim lehime. İddianameye giren yazıma dair öz eleştirilerim var. O zamanlar daha kuzu postuna bürünen kurt başını çıkarmamıştı. 20 aydır haksız ve hukuksuz şekilde hapis yatıyorum. Alnıma vurulan bu FETÖ’cü damgasından dolayı kahroluyorum. Menderes, bir milletin sığınacağı en güvenli liman hâkimlerin vicdanıdır demişti. Ben de sizin vicdanınıza sığınıyorum..."

Savunmasının devamında iddianamedeki suçmalarla ilgili beyanda bulunan Kılıç, "Zaman, Bugün TV ve Kanaltürk’e kayyum atandığında bu eylemlere katıldığım iddia ediliyordu. Ben bu eylemlere gitmedim. İddia edilen yerlerde bulunmadım. Bu da baz istasyonu sinyal kayıtlarından çıkacaktır. Ben gazeteciyim, eylemci değilim. Sadece kanunları hatırlatırım. Lisede katıldığım ilk ve son eylemde ülkücü-solcu kavgasında bıçaklandım. İzleri hala var. O gün bugündür eylemlerden uzak dururum" dedi.

Ben de AKP'liydim!

Kılıç'ın ardından söz alan Ahmet Memiş ise "Mütalaayı defalarca inceledim ancak savunma yapabileceğim tek bir şey bulamadım. Hayatımın 20 yılı AKP’ye yakın haber kuruluşlarında geçti. Ben de AKP'liydim. FETÖ üyesi olmadığımı mahkemenin çağırdığı tanıklar söyledi. Mütalaada suç unsuru olabilecek haber ya da tweet bile yok" şeklinde savunma yaptı.

"Erdoğan'ı cezaevinde ziyarate gittim"

"20 yıllık tazminatımı yakmamak için Zaman’dan ayrılamadım" diyen Ali Akkuş savunmasına şöyle devam etti:

"Benim yaşam öyküm iddianamede özetlenen örgüt üyesi tarifinin tamamen dışında kalmaktadır. İmam Hatip’te okumam nedeniyle üniversitede İslamcı bir çevrede yer aldım. 17 Aralık’tan sonra 20 yıllık tazminatımı yakmamak için Zaman’dan ayrılamadım, ama gazete içinde pasifize edildim. 1997’de Recep Tayyip Erdoğan’ı Pınarhisar Cezaevi’nde ziyaret ettim. O yapıya mensup olan hiç kimse bunu yapmamıştır. Zaman ve Bugün TV’ye kayyum atandığında eylemlere katılmadım. Ekrem Dumanlı gözaltına alındığında Emniyete gitmedim. HTS kayıtları bunu doğruluyor. Mahkeminize ulaşan deliller benim örgütle herhangi bir ilişkim olmadığını kanıtlıyor. Suçsuzum. Beraatimi talep ediyorum."

Avukat rahatsızlandı... Atilla Taş: Şarkı söyleyeceğimi sandı

Atilla Taş savunmasını yapmak üzere kürsüye çıkınca sanıklardan Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun avukatı rahatsızlanarak duruşmadan ayrılmak istedi. Bunun üzerine Taş, 'Mustafa ağabey şarkı söyleyeceğimi zannetti' deyince gülüşmelere neden oldu. 

“Beni hapse atmayın"

Daha sonra savunmasına başlayan Taş, ilk olarak mahkeme heyetinin 'titiz ve adil bir yargılama yürüttüklerini' dile getirerek teşekkür etti. Mahkeme başkanı da 'İlk defa böyle bir şey duyduk sizden' dedi. Taş, 'Bunu samimiyetimle söylüyorum. Size çok güveniyorum. Çok iyi insanlarsınız' cevabını verdi. Hemen ardından da, 'Beni hapse atmayın' diye ekledi. Bu söz de gülüşmelere neden oldu.

“Savcılık önce tahliyemi istedi, sonra tutuklanmamı…"

Atilla Taş, savcılık makamının önce tahliyesini talep ettiğini mütalaasında ise yeniden tutuklanmasını talep ettiğini hatırlatarak, 'Bu durumu anlayabilmiş değilim' ifadesinde bulundu. 

Taş, “Bugün bir kız benimle fotoğraf çektirirken zafer işareti yaptı. 'Eyvah bir dava daha geliyor' dedim. Artık fotoğraf çektirmek isteyenlere 'Bir örgütle bağlantınız var mı?' diye soruyorum. Bu ruh hali içinde yaşıyorum. Sanki her şey bir rüya" dedi.

“Karakolda imza attıktan sonra kanıt olsun diye selfi de çekiyorum"

Taş, şartlı tahliye olduktan sonra imza atmak için 15 günde bir polis merkezine gittiğini hatırlatarak, “Sabah erkenden gidip karakolda bir kere imza atmam gerekiyorken 3 kere imza atıyorum. Hatta kanıt olsun diye üstüne bir de selfie çekiyorum" diye konuştu. 

Taş, “Belki bazı konularda kastımı aşmış olabilirim ancak, ben terör örgütüne üye değilim. Sizden beraatımı istiyorum" şeklinde konuştu.  

Başkan Akıncı'nın, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçu vasfının, "örgüte yardım" şeklinde değişme ihtimaline göre, Ceza Muhakemeleri Kanunu gereğince ek savunma isteyip istemediğini sorduğu Taş, "Anlayamadım, iyi mi kötü mü?" sorusuyla cevap verdi. Başkan Akıncı'nın, "iyi anlamda" cevabını verdiği Taş, bu durumu avukatına bıraktığını belirterek, "Zaten söyleyeceklerimi söyledim. Beraatimi istiyorum." ifadesini kullandı. 

Savcının mütalaası

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 31 Mart tarihindeki duruşmasında Savcı Göksel Turan, 13 sanığın tahliyesine karar verilmesini istemişti. Ancak mahkeme, Atilla Taş'ın aralarında bulunduğu 21 sanığın tahliyesine karar vermişti. Bunun üzerine savcı, 8 sanığın yeniden tutuklanması için itirazda bulunmuştu. Üst mahkeme, savcının itirazını kabul ederek sanıkların yeniden tutuklanmasına karar vermişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ayrı bir soruşturma kapsamında, tahliyelerine karar verilen diğer 13 sanık Ali Akkuş, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Seyid Kılıç, Yetkin Yıldız, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç ve Oğuz Usluer hakkında "Darbeye teşebbüs" ve "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından gözaltı kararı çıkarılmıştı. İki hafta emniyette gözaltında tutulduktan sonra mahkemeye çıkarılan 13 kişiden Ali Akkuş serbest bırakılırken; 12 sanık ise tutuklanmıştı. Öte yandan bu mahkemenin heyeti ve duruşma savcısı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından açığa alınmıştı.

Önceki celse esasa ilişkin mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, 13 sanık hakkında istenen “darbeye teşebbüs" suçundan beraatlarına yönelik karar verilmesi talebinde bulundu. Savcı, aralarında Atilla Taş'ın da bulunduğu 24 sanığın ise “terör örgütü üyeliği" suçundan, 3 sanığın ise “örgüte yardım etmek" suçundan cezalandırılmasını talep etti.