Kültür-Sanat

'Bu filmi çekmek zorundaydım'

Antalya’da protesto edilen Min Dit’in yönetmeni Miraz Bezar: ‘Bu filmi çekmek zorundaydım.’

17 Ekim 2009 03:00

Antalya’da protesto edilen Min Dit’in yönetmeni Miraz Bezar: ‘Bu filmi çekmek zorundaydım.’

46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ulusal yarışmada yer alan Kürtçe film ‘Min Dit’in (Gözlerimin Önünde), önceki gün alkışlarla biten gösterimine, izleyici tepkileri damgasını vurdu.

Ailesi bir JİTEM üyesi tarafından öldürülen iki çocuğun Diyarbakır’da verdikleri var olma savaşını konu alan filmin gösteriminin ardından gerçekleştirilen söyleşide, filmin yönetmeni Miraz Bezar, izleyicilerin, ayrımcılık yapmaktan Türk askerini kötü göstermeye kadar varan suçlamalarına maruz kaldı. Bezar, olaylı söyleşinin ardından Milliyet’e konuştu.

Berlin’de yaşıyorsunuz. 2005’te Diyarbakır’a gidip bu filme başlama süreciniz nasıl gelişti?
Kürt ve politik bir aileden geldiğiniz zaman, olanlardan hiçbir zaman kopmazsınız. Çocukluğum Ankara’da geçti. Çocuk olsam bile olup bitenleri takip ediyordum. Sonra akrabalarınız hapiste ise yurtdışına kaçmak zorunda kalıyorsa, o süreci anlıyorsunuz. Diyarbakır’da yaşananlar, faili meçhuller uzak değildi.

Bildikleriniz ve Diyarbakır’da gördükleriniz arasında fark var mıydı?
Diyarbakır’ın daha kinli, hüzünlü olacağını beklersiniz. Bir şekilde, eski şiddeti benimsemişler. Bence bunun nedeni bir şekilde dinleyen olmaması...
 
Olaya çocuklardan bakmaya nasıl karar verdiniz?
2006 Mart’ında çocukların şehri zapt etmesi olarak gördüğüm bir olay oldu; Diyarbakır, resmen çocukların elindeydi. Şiddetle karşılandılar. 10 çocuk öldü. Aslında ‘bizi görün’ diyorlardı. Nasıl bugün taş atan çocuklar, hapishanede terör yasasına göre ceza yiyorlarsa, o zaman da terörist gözüyle bakıldı. Bunları gördükten sonra çocuklar üzerinden anlatmanın filmim için önemli olacağını anladım.

Filme yöneltilen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çoğunluk filmi çok beğendi. Filmde söylenenleri doğru bulmasalar, alkışlamazlardı. Tepki gösteren grup da söylemek istediklerini kesin bir dille ifade etti. Anlattığım hikâyeyle ilgili her şeyi bana sorabilirlerdi. Bu fırsatları varken bana gelip soru sorarak düşüncelerimi öğrenmediler. Doğu’da insanlarla konuşuyorum, bana dertlerini anlatıyorlar, “Kardeşimi, ağabeyimi, annemi, babamı kaybettim” diyorlar. Ama acı çekene, ‘Hayır sen acı çekmedin’ diyecek kadar özgüveni olan bir kitle var Türkiye’de. Bunu anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum...
 
‘Gişe hasılatı önemli değildi’

Filmi Antalya’da göstermeyi beklemediğinizi söylediniz. Filmi çekerken ne öngörüyordunuz?
Otosansür yapmamaya karar verdim. ‘Bunu yaparsam göstermezler, tepkiler çok büyük olur’ diye yaklaşırsanız, filmi çekemezsiniz. Ben bu işe ‘gişe hasılatı’ yapacağım diye girmedim, önemli değil. Bunu çekmek zorundayım, diye başladım.  Türkiye’deki gelişmeler de bize yardımcı oldu. Başka insanlar da bir şeyler için dik durmuş ve bedelini ödemiş. Yılmaz Güney sinemasının üzerimde bıraktığı bir iz var. Bir amaç uğruna sinema yapmıştı.