Gündem

ÇYDD bursuyla öğretmen oldu: Türkan Saylan'ın mücadeleci ruhunu örnek aldım

"Açıldığı gündem beri 1 kere boyanmış olan okulu kendi ellerimle boyadım"

19 Mayıs 2017 10:22

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) kurucusu Türkan Saylan, ölümünün sekizinci yılında anıldı. 6 yaşında kanserden kaybettiği babasının ölümünün ardından, "baskılarını hissettiği dört abisinin yasaklarından, dayatmalarından" ÇYDD’nin bursuyla kurtularak öğretmen olan Aysel Ösüz, "Türkan Saylan çok mücadele etti. Ben de onun mücadeleci ruhunu örnek aldım" dedi.

Cumhuriyet gazetesinden Demet Yalçın Güneş'in röportajı haberi şöyle:

Kurtuluşun yalnızca eğitimde olduğuna inanan bir kız çocuğunun öyküsü... 6 yaşında kanserden kaybettiği babasının ölümünün ardından, baskılarını hissettiği dört abisinin yasaklarından, dayatmalarından kurtulmaya çalışan bir kız çocuğunun... Sadece ona değil tüm aileye kucak açan dedesine sığınan ve o dedenin borç harç içinde tüm imkânlarını seferber ettiği ilkokul yıllarında, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile değişen bir yaşam... O bir Kardelen... Şanlıurfa’nın ücra bir köyünde doğup yıllar sonra, görev yaptığı 33 yıllık köhne bir köy okulunu cennete çeviren idealist bir öğretmen Aysel Ösüz.

Aysel Öğretmen, elleriyle duvarlarını ördüğü, boyadığı, perdelerini taktığı 33 yıllık köy okulunun kapısında karşılıyor bizi. Kısa bir sohbetin ardından okulun bir odasına giriyoruz. Dudakları titreyerek söze başlıyor: Ben ilkokul üçteyken ÇYDD, annesi ya da babası olmayan çocuklara burs veriyordu. Benim de babam olmadığı için o günden sonra burs almaya başladım. İlkokul, ortaokul, lise ve derken üniversite... Bugünlere gelmemi Türkan Saylan’ın öncüsü olduğu bu dernek sağladı.

Konuşurken başını dayadığı pencereden dışarıda oynayan öğrencilerini gözüyle işaret ederek onların olduğu yaşlara geri dönüyor adeta, “Babamı 6 yaşında kaybettim. Evin yükü anneme kalmıştı. Bizim bakımımızı dedem üstlendi. Bir tarlası vardı. Borç harç da olsa bize bakmayı kendine görev bildi. Eğitimimiz için okul açıldığı zaman köydeki evden taşınıp Urfa’nın merkezinde kiraladığı eve taşınırdık. Yazları da tekrar köye gider tarlada çalışırdık” diyerek iç çekiyor.

"Bugünün hayalini kurdum"

- O yıllara döndünüz bir an. Çocuk Aysel için zor olsa gerek...

Hem Doğu’dasınız hem de babanız yok. Bu sebeple abilerimin üzerimdeki baskısını her daim hissettim. Sadece okul ve dershaneye gitmeme izin vardı. O zamanlar da kızlar çok zor okutuluyordu. Arkadaşlarımızla görüşmemiz de imkânsızdı. Bu durumdan kurtulmak için sadece okuyup meslek sahibi olacağım günün hayalini kurdum.

Öğrencilik yıllarında katıldığı iki konferansta Türkan Saylan’ın eğitim odaklı konuşmalarından etkilendiğini söyleyen Aysel Öğretmen, bugünlerini o konuşmaların şekillendirdiğini, “O, hep eğitim odaklı konuşurdu ve hep tek ümidinin eğitimde olduğunu dile getirirdi. Ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Belki de bunu bana Türkan Hanım aşılamıştır” sözleriyle dile getiriyor.

- Öğretmenliği seçmenizdeki ana neden ne?

Türkan Saylan’ın hayatından çok etkilendim. Cüzamlı insanların bir odaya kapatılarak yakıldığı yıllarda o, büyük bir savaşım vererek aslında cüzamın bu kadar da kötü bir şey olmadığını öğretti herkese. Kendimle bağdaştırdığım yönleri yok değil diyemem. Ben tamamen Türkan Hanım gibi çözüme odaklı oldum hep. Mücadele etti. Ben de onun mücadeleci ruhunu örnek aldım.

- 33 yıllık bir köy okulunu kendi ellerinizle değiştirdiğinizden bahsediyorsunuz. Ne gibi çalışmalar yaptınız?

Her sabah okula gittiğimde kapıyı köpekler sarardı. Gitmeye korkuyordum. Tuvalet dışarıda olduğundan çocuklar ikişerli halde köpeklerden korka korka gidiyorlardı. Okulun eski dosyalarını karıştırdığımda, benden önceki öğretmenlerin de milli eğitime dilekçe verdiklerini gördüm. Ancak ben bir dilekçeyle yetinmedim. Her fırsatta hem dilekçemi gönderip hem de yılmadan defalarca kapısını aşındırarak durumu anlattım. Ve 33 yıllık yapılmayan duvar yapıldı. Bir tane ağacımız bile yoktu. Şu an ellerimle diktiğim 6 tane büyük dut ağacımız oldu. Urfa çok güneşli olduğu için ve güneşin tahtaya yansıması sonucu öğrencilerim tahtayı göremiyorlardı. Uğraşarak kalın ve kaliteli perdeler diktirdim.

"Okulu ellerimle boyadım"

- Köydeki veliler bu çalışmalarınızı destekliyorlar mı?

Açıldığı gündem beri 1 kere boyanmış olan okulu kendi ellerimle boyadım. Hem de hafta sonları yenidoğan bebeğimi de yanıma alarak. O gün bizim ve köylüler için bir dönüm noktası oldu. Bizden önceki öğretmenlere hiçbir destek vermeyen köylüler, o günden sonra elbirliğiyle bize arka çıktılar. Çünkü biz onlardan bir şey istemedik. Karşılıksız yaptığımızı da görünce onlarla aramızda bir bağ oluştu. Ne de olsa biz onların çocukları için bunu yapıyorduk.

"Çabalayarak her şey olur"

- Bu yokluklar içinde müzik odaları ve okul parkından söz ettiniz. Dışarıdan yardım aldınız mı?

Çocuklar bahçede buldukları bir odun parçasına karşılıklı olarak oturup tahtarevelli hayalini kuruyorlardı. Bu durum beni çok üzdü ve ben bu konuya gittiğim tatillerde bile kafa yormaya başladım. Bir gün Didim’de sahilde güneşlenirken, bir anda aklıma gazete sayfasından gördüğüm Ender Alkoçlar’ın sosyal medya hesabına mesaj atmak geldi. Hiç düşünmeden yaptım. Tahta parçasından tahtarevelli yapan öğrencilerimi anlattım. Bir hafta geçmedi ki yalnızca tahtarevelli değil, oyun parkı geldi. Popçu Derya Uluğ da bunlardan biriydi. Bir gün yine sosyal medyadan ona ulaşınca, “Derya Hanım benim öğrencilerim değil bir flüt çalmak herhangi bir müzik aletini bile tanımıyorlar. Müzik odası yapmayı düşünüyorum.” O da bana inandı ve bir hafta geçmeden melodikadan, batariye, zilden tefe kadar tüm çalgı aletlerini gönderdi ve böylece müzik odamızda oldu.

Öğrencilerinin, sadece sosyal, fen, matematik değil her alanda yetişmesi için uğraştığını söyleyen Ösüz, basında hep dayakçı ve tacizci öğretmenlerin haberleri yer alıyor. Eşimle bir araya geldiğimiz bir gün, kendi kendimize neden hep olumsuz örnekler var. Düşündük ki elbette biz kendimizi televizyonlara çıkaramazdık. Fakat kendimize bir sosyal medya hesabı açarak sesimizi duyurabilirdik. Böylece yapmış olduğumuz çalışmaları paylaştık. Çünkü meslektaşlarımız hep imkânsızlıklardan dert yanıyorlar. Ama biz çabalayarak her şeyin olacağını ispatladık. Böylece sadece kendi okuluma değil tam 3 bin köy çocuğuna yardım sağladım” diyor.

- Bir kadın için eğitimin önemi nedir?

Eğer bir kadın kendine değer veriyorsa mutlaka eğitime dört elle sarılmalı. Köydeki kadınlara şöyle bir bakıyorum da kendi kendime şunu söylüyorum. Okumuş olsalardı ne üstlerine kuma gelirdi ne de erkek kâhrı çekerlerdi. Boşanma en büyük çözüm olurdu. Bir kadın kendine değer vermek istiyorsa okumalı.