Seçim 2024

Fatma Şahin, üçüncü dönem için iddialı: "İl başkanının istifasının etkisi olmaz, oyumuz Türkiye ortalamasının her zaman 10 puan üstü olur"

"Biz Yunus Emre ve Mevlana’nın baktığı yerden şehre bakıyoruz. Birlikte iş yapmaya birlikte yol gitmeye çalışıyoruz. Ben teknik odalardan çok yüksek oy alacağım kanaatindeyim"

14 Mart 2024 12:33

Gaziantep’in ilk kadın belediye başkanı olan ve 31 Mart yerel seçiminde partisi tarafından üçüncü dönem için yeniden aday gösterilen Fatma Şahin, Türkiye ortalamasının 10 puan üzerinde oy alacağını söyledi.

 İlk kez 2014 yılında AKP’li Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in ardından aday gösterilen Şahin, yüzde 54,6 ile ipi göğüslemiş, en yakın rakibi CHP’li Akif Ekici yüzde 21,4 oy oranında kalmıştı. Şahin’in 2019’daki rakibi ise Gaziantep Büyükşehir’i 1989-2004 yılları arasında CHP’den 3 dönem yöneten Celal Doğan oldu. Doğan bu kez DSP’den aday oldu ve büyük farkla kaybetti.  Seçimde Fatma Şahin yüzde 53,9, DSP adayı Celal Doğan, yüzde 26,2, CHP ve İYİ Parti’nin ortak adayı Ejder Demir ise 16,4 oy oranına ulaşmıştı.

 6 Şubat 2023 depremlerinde İslahiye ve Nurdağı ilçeleri yıkılan ve büyük kayıplar veren Gaziantep, depremin yaralarını sarmaya çalışıyor. 31 Mart yerel seçim havasının çok hissedilmediği kentte adaylar sonucu kabullenmiş gibi.  Son olarak MAK Danışmanlık şirketinin yaptığı ankete göre, Cumhur İttifakı adayı Fatma Şahin yüzde 52, CHP adayı Muzaffer Ertürk yüzde 20, DEM Parti adayı Selman Tutumlu yüzde 8, Yeniden Refah adayı ve Zafer Partisi adayları yüzde 3’er oy alıyor. Kararsızların yüzde 5 olduğu şehirde, diğer partilerin oy oranı yüzde 4 görünüyor.   

 Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, T24’e, seçim öncesi kentteki atmosferi ve yaşanan sorunları değerlendirdi:

Tek kadın aday

Sayın Başkan, AK Parti’nin, Cumhur İttifakı da diyebiliriz açıkladığı 30 büyükşehir belediye başkan adayı arasında tek kadın aday sizsiniz. Keza ittifakın Gaziantep’te 10 belediye başkan adayı arasında yine tek kadın sizsiniz. Erkek egemen bir ülkede, yerel yönetimde kadın yönetici olmayı nasıl yorumluyorsunuz?

 Belediyecilik tam da kadın işi. Türkiye Yüzyılı belediyeciliği insanı merkeze alan, doğumdan ölüme insana dokunan bir anlayış getiriyor. Kadının bakış açısı, kadının duygusal zekası, insani bakış açısıyla örtüşüyor. Belediye başkanlığında bunu iyi kullandığınız zaman güçlü bir özellik. Belediye başkanlığı öncesinde milletvekili ve ardından bakanlık yapmam dezavantaj değildi. Gaziantep beni biliyordu, buralıyım. Benim hayatıma bakarsanız, 15 yıl özel sektörde çalıştım. Gaziantep’te AK Parti’nin kurucusu oldum. Nedeni ise Türkiye 2001’de yüzde 10 küçüldü, dünyada da hiçbir kriz yokken. Ne korona vardı ne de dünyanın en büyük kara depremi vardı. Biz o zaman 1994 ruhuyla Cumhurbaşkanın İstanbul’a baktığı yerden ülkeye bakılması gerektiğine inandık. Eşimle birlikte kurucu olduk. 

Aradan 10 ay geçti, erken seçim kararı alındı. Bir de Cumhurbaşkanımızın partiyi kurarken “kadınıyla erkeğiyle birlikte yol yürüyeceğiz” deyip, temsilde de adaleti sağlamak için en az her 4 kişiden biri kadın ve genç olacak dediği duruşu vardı. Gaziantep’te daha önce kadın vekil yok. Kadın vekil olunca toplumun nasıl tepki vereceğini bilen yok. Çok da muhafazakâr bir il başkanımız olunca, 3 çıkar 4 çıkmaz denildiği dönem. O zaman da diyorlar ki seçilecek sırada olmasın 7. Sıraya koyalım. 5. Sıra adayı istifa edince 6. sıraya geliyorum. Gaziantep’in ilk kadın vekili seçiliyorum.

 Gaziantep o sıra Celal Doğan’ın çok güçlü olduğu bir dönemi yaşıyor. CHP’nin kalesi bir şehir. Özel sektörde erkek dünyası içinde çalıştım. Erkek dünyası ile rekabet etmeyi biliyordum. Mecliste sanayi komisyonunda çalıştım. Avrupa Birliği uyum yasasında çalıştım. Cumhurbaşkanımız çalışkanlığımı fark edince önce MKYK, sonra MYK ve ardından Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı, daha sonra ise 2012 yılında Aile Bakanlığı kuruculuğu görevini verdi.

 Aile Bakanı olunca 4 ana başlıkta kadını güçlendirmek için çalıştık. Eğitim, sağlık, istihdam ve kadına yönelik şiddetti. Sosyal yardımı bile eğitime bağlamıştık. Kız çocuğunu okutursan desteği anneye verme kuralına bağlamıştık. Bakanlıktan başkanlığa geldiğim dönemde de bizde 3 dönem kuralı var, ara verecektik. O sırada da Gaziantep için anket yapılıyor. Benim daha fazla oy alacağım yönünde bir kanaat oluşuyor.

 Cumhurbaşkanımız bana MYK kararını söyleyince, “efendim doğduğum şehre hizmet etmek benim için çok büyük bir onurdur” dedim. Bakanlıktan başkanlığa gelen başka örnek de yoktu. Yüzde 54 oyla seçildik. Kadına karşı ayrımcılık, ırkçılıktan beter dediğimiz bir gelenekten geliyoruz. Ama en önemli şey zihinsel dönüşüm. Topluma da kadın erkek meselesinin bir kalkınma projesi olduğunu, buna birlikte inanmamız gerektiğini anlattık. Biz bir yandan da şehirdeki bu dönüşümü sağladık.

 Mesela Avrupa’dan insanlar geliyor. 2 Milyonluk şehir, 500 bin mülteci, başında da bir kadın var. Kafalarında hiçbir şeye uymuyor. Başlı başına benim buradaki varlığım bile çok şey ifade ediyor. Adaylık konusunda birincisi tesadüftür, ikincisi tesadüf değildir, üçüncüsü hiç tesadüf değildir. İş yapabildiğin ölçüde alanda kalırsın. Toplumun yüksek beklentisi var. Olan olmayan her şeyi senden biliyor.

 Ankara’ya ulaşamadığında sorunu sende buluyor. Köprü görevi de görüyoruz. Buranın nabzını tutup Ankara’yı doğru yönlendiriyoruz. İlk kez alana girdiğimde beni köylere götürmüyorlardı. Köylerde pencerede kadınlar yukarıda bana el sallıyordu. Ortam buna uygun değildi. Geçen hafta Nurdağı’nın köylerindeydik. Kadınların 4’te 3’ü meydandaydı. Eline mikrofonu alan kadın muhtar benim önce 8 Martımı kutluyor. Kadınların gününü kutluyor. Çünkü taban onu yapmaya zorluyor. Çok büyük bir özgüven geldi. Ben yapabilirim, bunun altından kalkabilirim düşüncesi oluşuyor. Bu yalnızca erkek işi değil, çalışınca oluyor, başarıyor. Bir rol model olmaya çalıştım. Ve ben alana girdiğimde benim rol modelim de yoktu. Bu bir dönüşüm süreci, hep birlikte bunu devam ettirmemiz gerekiyor.

 "Gaziantep küçük İstanbul, sorunlara mikro çözümlerle yaklaşıyoruz"

Yeniden seçilirseniz, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığında 3. Döneminiz olacak. Süreci nasıl özetlersiniz? Herhangi bir konu veya çalışma için bir özeleştiri de yapsanız neler söylersiniz?

 Şehir kozmopolit yapıda, homojen bir yapıda değil. Biz küçük İstanbul’uz, küçük İstanbul’da yapılan en önemli olan çalışma mikro çalışmadır. Bizde her mahallenin ayrı bir dili var, her mahallenin ayrı bir beklentisi var. Makrodan mikroya gidiş yok. Bunu görenler ayakta kalıyor. Hiç unutmuyorum bir belediye başkanı, beşinci defa seçilmişti. Çocuğun salıncağıyla uğraşırsan, çocuğun salıncak ipini önemsersen devam ettiriyorlar demişti. Bunu gelip arkadaşlara anlattım.

 Genelde büyükşehirlerde finansal sorunlar oluyor, para yetmiyor. Yapılacak işlere yüksek para desteği gerekiyor. Dedim ki, çocuğun salıncağın ipinin bir değeri var mı? İp sonuçta. Ama aile çocuğuna dokununca, bunu önemsiyor. Benim çocuğumu önemsiyor diyor. Kıymet veriyor, değer veriyor. Bunu hissettirmeye çalışıyorum. Bunu yaptığımızda hata da yapsam affediyor. İş yaparsan hata da yapabilirsin. Özür dilediğinde kabul ediyor. Ve sana yeni bir alan açıyor.

 Toplumla duygudaşlık kurmak önemli. Onlar biliyorlar ki ben kendi çocuğum için ne istiyorsam onlar için de aynısını istiyorum. Bir gün kurucularımızdan biri bana başkan herkes sende kendisinden bir şey görüyor. Köylü de görüyor, şehirli de görüyor, göç ile gelen de görüyor. Bu duyguyu hissettiriyorum. Bir kere dinliyorum. Anlamaya çalışıyorum. Çözmeye çalışıyorum. Çözemezsem neden çözemediğimi söylemeye çalışıyorum. Seçim süreçleri gelir, geçer. Bizim 1 Nisanımız var diyorum. 1 Nisan’dan sonra da birbirimizin yüzüne bakacağız. Çay ve kahve içebileceğimiz bir süreç olmalı ne olursa olsun.

 Eşim (İzzet Bey) bana diyor ki, çok hümanistsin, kafanda bir ayrımcılık yok ki kalbine, diline yansısın. Bir yöneticinin adaletli olması için önce kendisinin inanması lazım. Bu karşılıklı güven duygusu bizi üçüncü döneme taşıyacak diye düşünüyorum. Benim için böyle bir değerlendirme var.

 Nurdağı'na deprem anma ve eğitim merkezi

Gaziantep 6 Şubat depremlerini özellikle iki ilçe özelinde İslahiye ve Nurdağı’nda ağır bir şekilde yaşadı. Gaziantep depremden ders çıkardı mı? Deprem sonrası süreçte özellikle yapılaşma konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz? Bu anlayışla deprem yaralarını nasıl sarıyorsunuz?

 Kısmen çıkardık kısmen de çıkarılması gereken kısımlar var. Sırası ve sonrasında iyiyiz. Öncesi meselesi var. Kendimize göre bir hazırlık yaptık ama işin şiddetinden dolayı bu yeterli kalmadı. Sırası ve sonrasında daha hızlı ve kombine hareket sağlamak gerekiyor. 72 saatin önemini gördük. Birimler arası koordinasyonu gördük. Çok hızlı toparladık. Bu süreçten biz deprem anma ve eğitim merkezi yapmamız gerekir sonucunu aldık. Japonya Kobe’ye gittik inceledik. Bu yeni bir fırsat, her krizin bir fırsatı var. Yolları genişletme, orada spor alanı yeri varsa onu belirleme. Yeşil alanları çoğaltma,

 Japonya’nın bir sanayi bölgesi varmış onu kaldırmışlar. Eğitim ve anma merkezinde bilimsel bir çalışma yapmışlar. Bunu bir simülasyonla yapmışlar. Seni o gün 7, 7’ye götürüyor. Yeniden o günü yaşıyorsun. Yaşadığın o hissiyatla seni eğitime alıyor. Bir mimarın, bir inşaat mühendisinin, bir teknikerin neden o 10 dönüm içerisinde az, orta, ağır hasarlı, dediği yerde neden TOKİ’nin yaptığı tünel, Büyükşehir Belediyesi’nin GASMEK’i ve itfaiyesi yıkılmadı.

 Aslında devlet 1999 depreminden dersini aldığını iyi bir yönetmenlik, daha az zararla çıktığını gösterdi. Zihinsel olarak bizler hala ovadan dağlara taşınmada halkımızda direnç görüyoruz. Hala iki fay hattı arasında yaşamını devam ettirmek isteyenler var. Diyorum ki sen öldün, çocukların öldü, yarın torunların da mı ölsün? Seni dağ taraflarına taşımıza gerekiyor. Burada anılarım hatıralarım var dedi. Tamam dedim. Burası senin bağ evin olsun. Burası kalsın ama seni, dirençli ve dayanıklı bir yere taşımamız lazım deyince kabul edebiliyorlar.

 Anlaşmazlıklar oluyor iki köy arasında onları çözmeye çalışıyoruz. Ne kadar ders aldık derseniz yeterince almadık ama Büyükşehir Belediyesi olarak alma konusunda direnç gösteriyoruz. Yeni Nurdağı ve İslahiye’yi daha dirençli daha yeşil yapacağız. Onları ikna ede ede bu süreci vazgeçmeden yöneteceğiz.

"Nurdağı Belediye Başkanı ve Meclis üyesi cezaevinde, bakanlıkları işin sıkı takipçisi"

Depremde ihmali olanlar için özellikle belediyeler özelinde bir iç idari soruşturma mekanizması oluşturdunuz mu?

 Hukuk devleti bu süreçte çalıştı. Şu anda Nurdağı Belediye Başkanı hem kendisi hem meclis üyesi cezaevinde. Toplum da bunu izliyor. Hem Çevre Bakanlığımız hem de Adalet Bakanlığımızı işin sıkı takipçisi. Mülkiyet ve yaşam hakkı en temek hak. Bir mağdur ve mazlum durumu olmamalı adalet herkese lazım.

"Gaziantep gastronomisi ve vejetaryenler ve veganlara özel yemekler de yapıyor"

 Gaziantep gastronomisiyle dünya şehirleri arasında gösteriliyor. Gaziantep’e çoğu zaman yurttaşlar şehir dışından bir iki günlüğüne gastronomi amaçlı geliyor. Bunun festivalini de yapıyorsunuz. Bu konuda hedef nedir? Yapmak isteyip de yapamadığınız ya da zorlandığınız oldu mu?

Taste Atlas'a göre dünyanın 9. gastronomi şehriyiz. İlk başta 3 İtalyan şehri var. Roma ile başlıyor. İtalyanlar bu işe çok uzun süre, ciddi bir emek verdi. Tesisleşme alanında ilerlediler. Bir Akdeniz ülkesi olarak alt yapısını oluşturdular. Biz 2015 yılında “Unesco’nun Yaratıcı Şehirler Ağına” girdik. UNESCO’nun bize şöyle bir faydası oldu. Bizi uluslararası arenaya götürdü.

 Sonra geldik, tesisleşmeyi tamamladık. Mutfak Sanatları Merkezini açtık. 100 coğrafi ürün işareti aldık. Avrupa Birliği Coğrafi İşaretini ilk baklava da aldık. Burada yeme içme finansın olduğu yer, dolu. Roma dönemine gidin, yeme içme var, sofra var. Hitit dönemine gidin siyah taşın üzerinde sofra var. Başak var. Başak burada bir bereketi gösteriyor. Mezopotamya’dan Doğu Akdeniz’e geçen hatta topraktan, güneşten gelen bir lezzet var. Biz bu lezzeti keşfettik.

 THY’nin yemek tedarikçisi dedi ki, başkanım dünyanın Anadolu mutfağına ihtiyacı var. Ülkeler bir peynirle, balıkla dünya mutfağı oluyor. Bizde 500 çeşit sulu yemek var. Vejetaryenler ve veganlar için yemek çeşitlerimiz var. Sıfır mutfak, sıfır atık için de yemek çeşitlerimiz var. Elimizdeki bu zenginliği ekonomiye dönüştürmek istiyorum. Kadını güçlendirmek istiyorum. Kadın kooperatifleri kuruyorum. Ukrayna krizinden sonra gördük. Gıda güvenliği önemli. Kendi kendimize yetebilmeliyiz.

 Ekonomiyi ekolojiye dönüştürüyoruz. Kentimiz buna göre dönüştürmeye başladık. Şehrin bütün kirletici unsurlarını ölçümledik. EBRD’nin yeşil şehri olduk. OECD’nin şampiyon şehri olduk. Katılımcılığımızdan ve çevreye duyarlılığımızdan ötürü verildi. Verince ne oldu? EBRD 27 mg güneş enerjisinin yarsını fonladı. Hibe olarak verdi. Biz bütçemizin 3’te birini hibe olarak getiren belediyeyiz. Belediyemizde yabancı dilen bir proje ekibi oluşturduk. Yurt dışı kaynaklarını bilen buna ulaşan ekibe sahibiz. Ekibin birinci derece işi bu. Yerelden evrensele, gelenekten geleceğe olacak şekilde şehre uluslararası bir vizyonla bakıyoruz. Gaziantep modeli oluşturuyoruz. Bu model inşallah dünyaya örnek olacak.

"Belediye çalışanlarının yüzde 30'u kadın, 4 genel sekreter yardımcısından 3'ü kadın" 

Kadın belediye başkanı olarak kadın eksenli projelerinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Büyükşehir Belediyesinde çalışanların yüzde 30’u kadın. Üst düzey yöneticilerden 4 genel sekreter yardımcılarından 3’ü kadın. İşini iyi bilen kadınlar olarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Tam tersi olarak kadın ve aileden sorumlu genel sekreter yardımcımız erkek. Kadın ve aileden sorumlu daire başkanımız kadın olarak sorumluluğunu devam ettiriyor.

 Zihinsel dönüşüm yapmaya çalışıyorum.  Vicdanlı bir babaya, farklı bakan birine daha çok ihtiyacımız var. Bunun sonucunda belediyenin doğumdan ölüme herkesin bakım açısından uzmanlaştığı bir çalışma yapıyoruz. Masada hem kadın hem erkek var hem de çoklu bakış var. Buradan çıkan sonucu da hızlı bir şekilde uygulama iradesi var. Kendi çalışanımıza kreş desteği veriyoruz. Çocuklar okula başlıyor çantalarını veriyoruz. 100 okul 100 kütüphane projemiz, ben okuyorum Gaziantep okuyor projemiz var.

 "Gaziantep kent arşivini dijitale aktardık, geçmişten geleceğe köprü kuruyoruz"

Gaziantep kültür yolu uygulaması ve müzeleriyle ciddi anlamda yol kat etti. Bu konunun üzerinde önemle duruyorsunuz. Biraz yaklaşımınızı anlatır mısınız?

 Kültür bir kimlik, 5 antik kentimiz var. Zeugma Müzesi var. Yeni açacağımız müzeler var. Kültürü ile yükselen Gaziantep’i inşa etmek istiyoruz. Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin yanında bir de Cumhuriyet mimarisi var bu mirasa sahip çıkıyoruz. Bizim döneme ait bir mimari oluşsun istiyoruz. Kent estetiği daire başkanlığını bunun için oluşturduk. Yeni dönemde de tasarım AŞ’yi kuracağım. Bu tasarım AŞ’nin içerisinde hem estetik olacak hem de bakır, sedef, geleneksel Antep işi gibi ürünleri, genç tasarımcı bakış açısını oluşturmak istiyoruz.

 Kent kimliğini, hafızasını oluşturmak için Panorama Müzesi’ni açtık. Bizi Gazi yapan bütün mücadeleyi burada görebiliyorsunuz. Bizde yazılı tarih çok zayıf. Söz uçar yazı kalır. O yüzden Gaziantep Kent Arşivi’nde yazılı tarihe geçtik. Kent arşivinde kentin geçmişini çok iyi anlatmak ve şehrin geleceğinde de köprü olmak istiyoruz. Kültür AŞ’yi oluşturduk. 75 kitabımız oradan çıktı. Sayımız artıyor. Anadolu Arkeoloji Enstitüsünü kurduk. Bütün Arkeolojilerle ilgili dijital kütüphane kuruldu. 450 bilim insanı çalıştı.

 İlber Ortaylı Hoca geldi gözlerine inanamadı. Başkanım dedi Cumhuriyet tarihinde ilk kez bunlar tercüme edildi. Daha önce Ahmet Ümit ile Dülük Tabiat Parkı’na gittik. Karbon analizi lazım dedi. Karbon analizine paran olsa bile gönderiyorsun aylarca gelmiyor. Şu anda laboratuvar açtık karbon analizini kendimiz yapacak duruma geldik. Kültürü, sanatı ve sanatçısıyla yükselen Gaziantep en büyük hedefimiz. Alaattin Yavaşça, Halil Karaduman, Kahraman Emmioğlu, Mithat Enç, Onat Kutlar, Ülkü Tamer’ler yetişmiş bu şehirde. Bu değerlerin isimlerini merkezlere veriyoruz.

"İyi bir tesis görmek isteyen Gaziantep'e gelecek"

 Gaziantep’e yeni dönemde yapacağınız en önemli projeleriniz neler? Ve bu projelerinizin önünde engeller var mı? Varsa nedir?

Şimdi Büyükşehirlerde en büyük sorun konut, kentsel dönüşüm ve trafik. Önce toplumun sorunlarını geride bıraktırmak istiyorum. Bu da çok ciddi finansal güç istiyor. O yüzden çok iyi sonuç almak ve devlet yatırımlarından daha çok istifade etmek istiyorum. Şehri demir ağlarla örmek var. Bu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10. Yıl marşıydı.

 İnsanlar mesela iyi sebze hali görmek için Madrid’e gidiyordu. Gaziantep’e gelsin istiyorum. İyi bir arıtma tesisi için Barcelona’ya gitmek istiyordu Gaziantep’e gelsin istiyorum. İyi bir deprem eğitim merkezi istiyordu, Japonya’ya gitmek istiyordu. Gaziantep’e gelsin istiyorum. Gaziantep’i iyi bir cazibe ve çekim gücü yapıp, ekonomiden ekolojiye çıkartmak, günün sonunda şehri iyileştirip, yaşanabilir yapıp, mutlu şehir haline getirmek istiyorum. Bu benim en büyük hedefim.

 Tugay arazisinin imara açılmasına ilişkin kamuoyunda parsel bazlı görseller sosyal medya aracılığıyla tartışılıyor. Hukuki sürece rağmen 11 milyon 500 bin metrekarelik alanın 2 milyon metrekarelik kısmının parselasyon yapılarak satışa hazır hale getirildiği ifade ediliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

 Aslında eksik bilgiyle yanlış kanaat oluşuyor. Tugay 1960’lı yıllardan kalan bir yer. Artık şunu gördük ki bu bölgede güçlü ordu çok önemli. Tesisler çok eskimiş durumda. Eğitim merkezleri Kahramanmaraş’ta. Savunma bakanlığımızla bire bir çalıştık. Onlar bizden daha iyi bir eğitim merkezi talebi oldu. 1960’lı yıllardan kalan bu tesis bize yakışmıyor. Bu tesisimizi yenileyelim. Bunun karşılığında da biz size burayı bırakalım.

 Bırakacakları yer 3 milyon metrekare yeşil alan, hiçbir yeşile dokunmuyoruz. Orayı dünyanın büyük parkı Central Park gibi bir yer yapma hayalim var. Bana o gösterilen yerle ilgili bir tane ağaç yok. Oradan elde edilen gelirle yeni bir Tugay karargahı yapacağız. Yeşil alanı da tamamen halka açacağım. Burada hem güçlü ordu açısından bölge, daha dirençli ve güçlü hale gelecek. Hem şehrin göbeğindeki yeşil alan halka açılacak. Bir Central Park dokusuyla burayı bir kent estetiği ile çalışma yapacağız.

 Bu kaynak işi, bütün kaynağı devletten alarak bunu yapmanız mümkün değil. Yeşil dokuya uygun bir kentsel tasarım yaptık. Orada sattığımız alan ile biz yeni Tugay’ı yapacağız. Ve yeşil alanı da halk açacağız. Bunu ideolojik yaklaşmayan birilerine anlattığımda anlayabiliyor. Ve diyorum ki başka bir çözümünüz varsa gelin onu da konuşalım. Çalışıp gelelim diyorlar. Bu dönem en rahat çalıştığım meclisti. Çokluk içinde birlik sağlamaya çalışıyordum. Demokrasi yerelde başlıyor. Bunu anlatmaya çalışanlara diyorum ki senin daha makul daha iyi sana göre daha doğru farklı bir projen varsa, ben buna da açığım ve hazırım diyor.

 "İl başkanının istifasının seçim sürecine hiçbir etkisi olmaz"

Seçime kısa süre kala AK Parti İl Başkanı Murat Çetin, görevinden istifa etti. Bu istifa sizin açınızdan seçime nasıl bir etki oluşturur?

 Biz Seçim Kurulu Merkezi oluşturmuştuk. Kurumsal bir alt yapımız var. Orada kurumsal bir alt birim var. Siyasi İşleri Başkanlığı süreci devam ettiriyor. Biz 18. kez teraziye çıktığımız için, kurumlar kişiye özgü çalışmaz. Kurumsal kapasite vardır. Ben bugün varım yarın yokum. Burada önemli olan kurumun işlerinin devam etmesi. Hiçbir etkisi olmaz. İnşallah çok güzel bir sonuç alırız. Bir de sonuçta kendi kararı

"Türkiye ortalamasından yüzde 10 daha fazla alacağız"

Önceki seçime ittifak olarak katılan muhalefet partileri 31 Mart’a kendi adaylarıyla katılıyor. Siz ise ittifak ortağınız ile yol yürümeye devam ediyorsunuz. Bunun yansımalarını nasıl değerlendirirsiniz? Oy yüzdesi olarak öngörünüz var mı?

 Birleştiklerinde de biz yanlarına gittik hayırlısı olsun dedik. Seçime tek tek katıldıklarında da hayırlı olsuna gittik. Çünkü bu şehirde kutuplaştırmak, kavgacı bir siyasetten daha çok, şehrin partiler üstü duruşunu artırmak istiyoruz. Bugün bize lazım yarın herkese lazım. Şehirde o kapsayıcılık kuşatıcılık, birbirini anlama dinleme, kapıyı açık tutma, partisi ne olursa olsun, birlikte yol gitme duygusu konusunda çok ciddi bir çalışmamız var. Bu çalışmanın da toplumda ciddi bir karşılığı var.

 Milletimiz enteresan bir millet hem kavga edeni seyreder hem de niye kavga ediyorsun der. Biz Yunus Emre ve Mevlana’nın baktığı yerden şehre bakıyoruz. Birlikte iş yapmaya birlikte yol gitmeye çalışıyoruz. Ben teknik odalardan çok yüksek oy alacağım kanaatindeyim. Çünkü bir mühendis bakış açısıyla gittiğimde, diyorum ki partin, yaşam şeklin ne şekilde olursa olsun, bu şehri yüksek teknolojiye çıkarma hedefimiz varsa bizim birlikte yol yürümemiz lazım. Onlar da bunu çok ciddi anlayışla karşılıyorlar. Bu kadar küçük İstanbul dediğimiz sorunlu olan, kozmopolit bir şehri sorun çözme kapasitesi yüksek tutup, umudu yeşertiyoruz. Biz hep Türkiye ortalaması kaçsa yüzde 10 fazla aldık.

"Muhafazakar demokrat bir partiyiz bizim güçlü yanımız ailemiz"

Bakanlığınız döneminde İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinde ciddi çaba ve katkılarınız olmuştu. Kadınlar sözleşmenin kaldırılmasından sağlanan hakların geriye gittiği düşüncesiyle endişelerini dile getiriyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

 Biz kadınların hem kariyer hem çocuk yapmasıyla ilgili paketler hazırladık. Hem süt hem doğum izni yapmasıyla ilgili, kadının eğitim hayatından sonra kalkınmanın bir parçası olması gerektiğini düşünüyoruz. Bakanlığım döneminde kadına yönelik şiddet konusunda Aile Bakan Yardımcısı Aşkın Hocanın yabancı dili çok iyidi. Dünyadaki bütün yasaları inceledik. Bize göre iç hukukumuza uygun bir yasa çıkardık. İstanbul Sözleşmesi bizden önce Selma Hanım zamanında imzalanmıştı. Avrupa Birliği süreciydi. Bizim zamanımızda da meclisten geçmişti. Peki, ne oldu da bu kadar sıkıntı yaşandı. Algılar dünyasında yaşıyoruz. Toplum İstanbul Sözleşmesi’yle ailenin parçalandığına ikna oldu.

 Muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Bizim en güçlü tarafımız ailemiz. Bütün radikal insanların da 2 dakika sonra yaptığı konuşmada ailenin önemine vurgu çıkıyor. Şiddetle mücadelede bir devlet de bir duruşu sergiliyor. Bugün İçişleri Bakanlığı bu konuda dünya kadar proje yapıyor. Emniyet Genel Müdürlüğümüz yaşatma üzerine yazılımlar gerçekleştiriyor. Aile Bakanlığı Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü çok yoğun çalışıyor.

 Bana göre buralara takılmaktan daha çok etki analizleri yapıp, bu etki analizine göre önleyici tedbiri çoğaltmamız gerekiyor. Önleyici tedbirde çift taraflı oluyor. Biz şimdi kadını güçlendiriyoruz. Demokrasi de ailede başlıyor. İkisinin birbirinin emanetçisi olduğunu, aile kurumunun yaşaması için ikisinin de birbirinin fedakârlığını, hissetmesi ve düşünmesini gerektiğini sağlamaya çalışıyoruz. Dünyanın en muhteşem yasasını da çıkarsan aile kurumunda kadın ve erkeğin birbirini sahiplenmesini sağlamazsan bu durumun önüne geçemezsin.

 Toplum siyah veya beyaz olarak ayrıştırmaktansa toplumun bu sorununu nasıl çözebiliriz. Hangi yöntemini kullanabilir ize bakmak gerekiyor. Bu topluma sevgi ekip sevgi biçmek gerekiyor. Bu da aile başlıyor. Elbette çok sorun var ama bu sorunları çözmenin yolları da buradan geçiyor. Benim baktığım yer burasıdır.