Gündem

Gökhan Özgün: CHP’nin başına artık Can Dündar yakışır!

"Ayıptır söylemesi Kılıçdaroğlu, dünyada Can Dündar senden çok ve daha iyi tanınıyor"

14 Mart 2016 18:04

Gökhan Özgün*

Bugünlerde Kılıçdaroğlu’nun yerine CHP’nin başında Tayyip Erdoğan olsa ne yapardı? (teknik olarak konuşuyorum)

Tayyip Erdoğan milliyetçiliği ayaklar altına alırdı.

Çünkü Tayyip Erdoğan, zaten milliyetçiliği ayaklar altına aldı.

Tarih 18 Şubat 2013. ”Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok. Bizim milliyetçilik anlayışımızda ne var biliyor musun? Vatanseverlik var, insan severlik var. Fakirin, fukaranın, garip gurebanın yanında yer almak var. Şu güzel ülkemizi, dünya ülkeleri arasında ilk 10’un içerisine sokmak var.”

Tayyip Erdoğan milliyetçiliği ayaklar altına alınca Kılıçdaroğlu’ndan büyük muhalif çıkış geldi: “Sen sıkıysa bunu Rize’de söyle.”

Tayyip Erdoğan hemen cevap verdi: “Söylerim, ne olmuş.”

Reisin üzerine birileri tabii ki daha anlamlı yürüdü. Becerikli Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal'in 1920'deki bir konuşmasından bir alıntıyla cevap verdi "Efendiler, meselenin bir daha tekrar etmemesi ricasıyla (Demek ki o da bunalmış) bir iki noktayı arz etmek isterim. Burada maksut olunan Meclis Ali'mizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Kürt değildir yalnız Çerkez değildir.”

Demek ki bu hususta şiddetle ihtiyaç duyulursa Atatürk’ten alıntı yapılabiliyormuş.

Kılıçdaroğlu’nun yerinde bugünlerde Tayyip Erdoğan olsaydı, partisinden bir heyeti PKK’yla ya da KCK’yla görüşmeye gönderirdi. Üzerine gelinirse, eminim şu mealde bir şeyler söylerdi. “Devletin görüştüğüyle sivil bir oluşum niye görüşmesin? Demokrasilerde devlet vatandaşın hizmetkarıdır. Hizmetkarın görüştüğüyle efendisi mi görüşmeyecek? Yok öyle şey. Yemezler. Bunları yedire yedire memleketi boğdunuz. Herkes haddini bilecek”

Kılıçdaroğlu’nun yerinde CHP’nin başında bugünlerde Tayyip Erdoğan olsaydı, “Türkiye’nin Güney sınırında bir Kürt oluşumu öncelikli tercihimizdir.” derdi. “Kürtler bizim vatandaşlarımızın akrabasıdır. Kürtler Ortadoğu’nun yegane laik unsurudur." Sonra ilave ederdi; "Mustafa Kemal yaşasaydı, Abdullah Öcalan’ı en başta o mahkum ederdi, ama Öcalan’ın Kürt kadınına kattığı değeri de öncelikle o takdir ederdi. Kadının çağdaşlaşması Atatürkçülüğün yarısından fazlasıdır. Bu böyle biline.”

Kılıçdaroğlu yerinde Tayyip Erdoğan olsaydı bugünlerde, “Artık alıştırın kendinizi Lazistan, Kürdistan gibi kelimelere, korkmayın bunlardan, Atatürk korkmadı bu kelimelerden kullandı, korksaydı, düşmanla savaşırken, kurtuluş savaşını verirken ismiyle cismiyle çağırmasaydı nasıl gelirdi Lazı, Gürcüsü, Çerkesi, Kürdü yanına.”

Kılıçdaroğlu yerinde Tayyip Erdoğan olsaydı bugünlerde, kapı kapı dolaşırdı, her kapanan gazetenin yerine yenisini açmak için içerde ve hatta dışarda para arardı, kaynak arardı. Parayı Katar’dan değil, belki Fransa’dan bulurdu, ya da Almanya’dan,

hatta belki Rusya’dan.

Kılıçdaroğlu’nun yerinde Tayyip Erdoğan olsa bugünlerde, hemen uyanırdı duruma, bakardı, bir adam var Türkiye’de, Reis dedirtiyor kendisine, milletin çiftliğine Saray yapmış, Türk tipi başkanlık ayağına ilelebet avucunun içine almak istiyor memleketi.

MHP’yi yutmak üzere, aniden bir sabah erken HDP’yi terörist ilan etmiş, onu da itecek barajın altına. Askerin dayadığı % 10 barajı siyasi taktik olarak en vahim mevzu haline gelmiş. O halde hemen barajı düşürmeli. Mesele hayat memat meselesi olursa, maddeyle anti-madde, HDP’yle MHP bile bu konuda anlaşır. Hatta kim bilir, Davutoğlu bile onlara katılır. Anayasa görüşmelerine katılmak için iki ön şart ileri sür. O kadar. Başka kırmızı çizgi falan yok.

Birincisi, görüşmelerin ucu açık olsun, gerekiyorsa gelecek seçime kadar sürsün. İkincisi, seçim barajı hemen bir kanunla düşürülsün, hatta mümkünse baraj sıfıra vursun. Sonra otursun Reis kara kara düşünsün.

Kılıçdaroğlu’nun yerinde Tayyip Erdoğan olsaydı bugünlerde, Abdullah Öcalan’ın tecridini kaldırmak için elinden geleni ardına bırakmazdı. Bunun açıklaması kolay. Kusura bakma Reis dersin, sen Apo’yu meşru siyasete sokmuşsun, devletle görüştürmüşsün, siyasetçilerle konuşturmuşsun, Diyarbakır’da 2 milyon kişiyi meydana toplayıp Apo’nun nutkunu okutmuşsun. Bunu bu memlekette artık herkes kabul etmiş, kabul edemeyen bile iyi kötü hazmetmiş. Mitingde kimsenin burnu kanamamış. Apo sayende siyasi önderliğini ve barışçı niyetini bütün dünyanın önünde tescil etmiş. Sonra da Apo’yu kapatmışsın, bir daha gün yüzüne çıkartmamışsın. Apo bu milletin devletinin bir mahkumu mu? Yoksa senin sarayının zindanında bir esir mi? Bilelim. Bu milletin en büyük meselesi artık kapalı kapılar ardında tartışılamaz. Ve ortada Apo’dan başka kilit altında siyasi aktör yok.

Sevgili Kılıçdaroğlu, sana sayın diyemiyorum, çünkü seni saymıyorlar. Reis sana CHP’nin Genel Müdür’ü dedi, seni bitirdi. Senden saklıyor olabilirler ama, şu ‘Genel Müdür’ün sana cuk oturduğunu düşünen mecburcu CHP seçmenin sayısı

haddinden çok fazla.

Tayyip Erdoğan Gezi’de katledilen 14 yaşındaki küçük bir çocuğu adam yerine koyuyor, ondan korkuyor, ama senden korkmuyor.

%10 barajına rağmen seçime girerek büyük risk alan HDP’den, Selahattin Demirtaş’tan korkuyor, ama senden korkmuyor.

Kim bilir belki Meral Akşener’den de korkuyor, ama senden korkmuyor.

Cumhuriyet gazetesinden de, Can Dündar’dan da korkuyor, ama senden korkmuyor.

Hücreye kapatılmış Mehmet Baransu’dan korkuyor, ama senden korkmuyor.

Merkez Bankası başkanından korkuyor, ama senden korkmuyor.

Abdullah Gül’den, Bülent Arınç’tan korkuyor, ama senden korkmuyor.

Avanesine Reis ve divanesi olana Mevlana- Şems, dünya aleme kalsa bir zamane diktatörü olan Tayyip Erdoğan’dan bahsediyoruz.

Tayyip Erdoğan’a sorsanız nasıl bugünlere geldiğini, siyasi risk alarak geldiğini söyleyecektir. Söyledi de. Hem de kaç defa.

Kime karşı risk aldı? Tabanına karşı, seçmene karşı.

Sen en son ne zaman risk aldın Sevgili Kılıçdaroğlu?

Tayyip Erdoğan artık çoktan iktidar muhalafet siyasetini bitirdi.

Varlık yokluk siyasetine geçti. Kendinden başka ‘var’ olan, hatta ‘var’ olduğunu hissettiği her şeyi yok etmeyi deniyor. Buna AKP dahil. Gül ve Arınç’ın ‘var’ olma telaşı bundan, AKP yok olmasın diye.

İnsan ister istemez ne düşünüyor biliyor musun? Sevgili Kılıçdaroğlu;

CHP’nin başına artık aslında Can Dündar yakışır.

Tartışılmaz ‘varlığıyla’ Tayyip Erdoğan’ın acımasız yok etme makinasına belki kalın bir çomak sokmayı başarır.

Bir de, ayıptır söylemesi Sevgili Kılıçdaroğlu, artık global bir dünyada yaşıyoruz ve Can Dündar Amerika’dan Japonya’ya senden daha çok ve iyi tanınıyor.

Unutmayın Sevgili Kılıçdaroğlu. Varlık ve yokluk. Olmak ya da olmamak. Orda burda mırıldanıp gevelediğiniz, başlayıp bitiremediğiniz cümleleri büyük harflerle söyleyip noktayı koyunca, OLUYOR.


Bu yazı Nokta'da yayımlanmıştır.