Gündem

Hrant Dink göz göre göre nasıl öldürüldü; 30 soruda Dink cinayeti, öncesi ve sonrası

Hrant Dink cinayeti dosyasının 12 yıllık kronolojisi

19 Ocak 2019 02:43

Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden tam 12 yıl geçti. Sabiha Gökçen’in Ermeni olabileceğine yönelik yaptığı bir haberden sonra hedef haline getirilmeye başlanan, dil uzmanlarının bile “hakaret” olmadığını söylediği bir yazısından sonra “Türklüğe hakaret” suçundan hapse mahkûm edilen, bu süreçte aşırı milliyetçi çevrelerin bütünüyle hedefi haline gelen ve göz göre göre gelişen bir sürecin ardından öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından başlayan yargılama sürecinde 12 yıl geride kaldı.

12 yıllık süreçte, cinayeti işleyen ekibin “hassas ve milliyetçi gençler” olduğu tezinden, “Ergenekon örgütü tarafından yönlendirilen bir grup” olduğuna, buradan da “Ergenekon soruşturmasını açabilmek için Fethullah Gülen cemaatinin organize ettiği grubun cinayeti gerçekleştirdiğine” kadar uzanan tezler iddianameye dönüştü.

Bu süreçten geriye kimsenin detaylarını anımsamadığı, kimin yargılandığını bile unuttuğu; dosyanın hedef haline getirme, korumama, cinayeti işleyenlerin ve azmettirenlerin gözetildiği sürecin tamamını kapsadığını göz önünde tutmayan yorgun bir hafıza kaldı. Dink ailesinin ve ilgili kamuoyunun üstün gayretiyle kamu görevlilerinin birçoğu yargı önüne çıkartıldı, ancak mücadele hâlâ sürüyor. Yargı sürecinin 12 yıllık seyri, soru ve yanıtlarıyla, özetle şöyle:

1- Cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal, polis tarafından biliniyor muydu?

Yasin Hayal, Trabzon Emniyeti’nin yakından tanıdığı bir isimdi. 24 Ekim 2004’te Trabzon’daki McDonald’s şubesine bomba attı ve çoğu çocuk 6 kişi yaralandı. Trabzon polisi, Hayal’i birkaç gün sonra yakaladı. Olağan şartlarda bombalama gibi bir eylemin ardından dosyanın terör savcılığına, Erzurum’a gönderilmesi gerekiyordu. Ancak Trabzon polisi, dosyayı hiç Erzurum’a göndermedi. Olay, basit bir adli vaka olarak ele alındı. Olay, terör suçu kapsamında görülseydi, Yasin Hayal’in aldığı hapis cezası muhtemelen yarı oranında artırılmış olacak, 11. ayda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması zorlaşacak, daha önemlisi "terör suçu" olduğu için örgüt bağları araştırılacaktı. Hayal’in telefon kayıtları bile araştırılmadı. Bu bağların araştırılması Dink cinayeti bağlarının daha o zaman çözülebilmesi demekti. Ancak bu yapılmadı. Polisin ve Trabzon’un zaten tanıdığı Hayal için özel muamele yapıldı.

2- Bombalama eyleminden sonra Hayal, nasıl serbest kaldı?

Yasin Hayal, Trabzon 1.  Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. Sadece 11 ay tutuklu kalan Hayal, bu sürenin 3 ayını da akıl hastanesinde geçirdi. "Akıllı" raporu aldıktan kısa bir süre sonra tahliye edildi. Eylül 2005’te Hayal, tutuksuz yargılanmaya başlandı.

3- Tahliye kararı nasıl verildi?

Kararla ilgili en dikkat çekici detay, mahkemenin asıl heyetinin izinli olmasına rağmen, nöbetçi heyetin tahliye kararını vermesiydi. Çok basit davalarda bile nöbetçi heyetler kritik kararlara imza atmazken, dosyayla bütünüyle ilgisiz olan bir ticaret mahkemesi üyesi ile icra hâkiminin yer aldığı heyet, tahliye kararını verdi. Bu heyet, üstelik Hayal’e yurtdışına çıkış yasağı bile koymamıştı.

'Bombalama' suçu için indirim ve en alt sınırdan ceza

4- Yasin Hayal, bombalama suçundan ne kadar ceza aldı?

Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi dava sonunda Hayal’e, cezasında indirim yaparak 6 yıl 8 ay ceza verdi. Bombalama ve yaralamanın söz konusu olduğu bu davada, bütün cezalar alt sınırdan, indirimle verildi. Adalet Bakanlığı müfettişleri, daha sonra Hayal’i serbest bırakan hakimlerle ilgili bir soruşturma açmaya gerek görmediler.

Dink cinayetini azmettirdiği tarihte cezaevinde olabilirdi

5- Hayal, neden hemen yeniden cezaevine konulmadı?

Mahkeme, Yasin Hayal’i 14 Haziran 2006 tarihinde 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. İnfaz Yasası indirimleri sonucu bu ceza 32 aya düştü. Hayal yeniden hapse girmedi, çünkü önceden yattığı süre vardı ve cezanın tamamını yatması için kararın Yargıtay tarafından onanması gerekiyordu. Yargıtay’daki olağanüstü gecikme Yasin Hayal’in dışarıda kalmasına yol açtı. Hayal’in avukatlarının temyiz başvurusu Yargıtay’a 2006 Temmuz ayında geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Hayal’in mahkûmiyeti ile ilgili tebliğnameyi hazırlayıp ilgili daireye göndermesi yaklaşık 8 ay aldı. Başsavcılık tebliğnameyi 6 Şubat 2007 tarihinde gönderdi. Bu arada Hrant Dink, Hayal’in de dâhil olduğu organizasyonla 19 Ocak 2007 tarihinde öldürüldü. Yargıtay’ın ilgili dairesi, Trabzon’daki mahkemenin Hayal’le ilgili kararının bazı yönlerini onayıp, bazı yönlerini bozduğu kararını 2 Mayıs 2008  tarihinde aldı. Yargıtay, bu kararı 2008’de değil de 2006 ya da 2007 yılında almış olsaydı, Hayal’in 11 aya ek olarak  21 ay daha hapis yatması gerekecek, Hayal’e yeniden cezaevinin yolu gözükecekti. Bu durumda da Hrant Dink’in öldürülmesi organizasyonunda yer alamayacak, tetikçi Ogün Samast’a Hrant Dink’in hayatına son veren silahı veremeyecekti.  

6- Hayal’in yargılandığı bu dönemde, polis muhbiri olan ve Dink cinayetinin azmettiricilerinden sayılan Erhan Tuncel’i polis tanıyor muydu?

Polis, hem Erhan Tuncel’i tanıyordu hem de Yasin Hayal’le daha o tarihten ilişkisini biliyordu. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna göre, Trabzon’daki Mc Donald’s şubesinin bombalanması olayını Erhan Tuncel’le Yasin Hayal birlikte organize etmişlerdi. Rapora göre, Tuncel’in bu bombalama eyleminin organizatörlerinden biri olduğu o dönemde İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nin raporlarında da vurgulanmıştı.

Erhan Tuncel'Muhbir' azmettirici 'bombalama'dan sorgulansa Dink cinayeti planlaması bozulabilirdi

7- Erhan Tuncel’in üzerine niye gidilmedi?

Polis, o tarihten başlayarak Tuncel’i muhbir olarak görevlendirmişti ve bunun ortaya çıkmaması için olağanüstü çaba sarf edildi. Tuncel, saldırıyla ilişkisi bilinmesine rağmen şüpheli olarak sorgulanmadı. Tuncel de Hayal’le birlikte yargılansaydı, muhtemelen Hrant Dink cinayetinin planlanması gündemden düşecekti. Tuncel  yargılanmak bir tarafa, olaydan 24 gün sonra dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek tarafından “Yardımcı İstihbarat Elemanı” (YİE) yapıldı. Yargılama dışında bırakılan Tuncel için “zorla getirilerek dinlenmesi” kararı alan mahkeme bile bu kararını uygulamadı. Jandarma ise adliyeye gelip duruşmaları takip eden Tuncel’i bulamadığını bildirdi. Dink suikastından sonra Hayal, bu olayda azmettirici olan Tuncel’in bombayı da imal ettiğini anlattı.

8- Erhan Tuncel, muhbir olmasına rağmen nasıl Dink cinayetini organize edebildi?

Tuncel, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi’nde görevli polis Muhittin Zenit’e bağlı çalışmaya başladı. Tuncel, 15 Şubat ve 7 Nisan 2006 tarihli raporlarında, Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik eylem yapacağını isim vererek bildirdi. Tuncel, bu dönemde karşılığında 1035 TL aldığı 11 istihbarat raporu verdi. Polislere kod adıyla değil gerçek isimleriyle hitap edecek kadar emniyetle içli dışlı olan Tuncel’in “muhbirlik” statüsü Dink cinayetinden kısa süre önce, 23 Kasım 2006’da sonlandırıldı. Tuncel’in, daha önce bilgisini verdiği cinayetten iki ay önce istihbarat ağının dışına çıkartılması, cinayetin işlenmesine göz yumulduğu şeklinde yorumlandı. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’dı. Altay, cinayetten 1 hafta sonra görevinden alındı.

9- Dink cinayetinin işleneceği Tuncel tarafından bildirildikten sonra polis istihbarat çalışması yaptı mı?

Trabzon Emniyet Müdürlüğü, 17 Şubat 2006 tarihinde, yani, cinayetten 11 ay önce Erhan Tuncel’den gelen, “Dink’e yönelik eylem yapılacağı” bilgisini, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bildirdi. Trabzon Emniyeti, 7 Nisan 2006’da ikinci uyarıda bulundu. Bu yazılarında Yasin Hayal’e yönelik araştırmaların sürdüğünü kaydeden Trabzon Emniyeti, daha sonra hiçbir istihbari bilgi vermedi.

Cinayet hazırlığını bilen Jandarma 'Operasyon yetkimiz yoktu' savunması yaptı

10- Jandarmanın da cinayetle ilgili bilgisi var mıydı?

Dink’in öldürüleceğini Jandarma da biliyordu. Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na haber elemanlığı yapan Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci, Yasin Hayal’in Hrant Dink’i vurmak için kendisinden silah istediğini Temmuz 2006’da, yani cinayetten yaklaşık 6 ay önce ilgili birime bildirdi. Daha sonra yapılan incelemeler, bu bilginin Trabzon Jandarma İl Alay Komutanı Albay Ali Öz’e kadar ulaştığını ortaya çıkardı. Ancak Trabzon Jandarma örgütü, eline ulaşmış olan bütün istihbarata rağmen cinayet sürecine seyirci kalmayı tercih etti. Gerekçe olarak ise “Operasyon yetkimiz yoktu” denildi. Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve emrindeki isimlerin, Dink öldürüldükten sonra suikast bilgisini önceden edinmedikleri yönünde sahte rapor düzenledikleri anlaşıldı.

11- Emniyet Genel Müdürlüğü, bu kritik bilgiyle ilgili ne yaptı?

Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, Haziran 2006’da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atanarak  Ankara’ya gitti, boşalan Trabzon Emniyeti’ne bu tarihte Reşat Altay getirildi. İstihbarat Başkanlığı, hedef hâline gelen kişileri korumaya alabiliyor. Ancak, 2003’ten bu yana tehdit edilen Hrant Dink’in ismi bütün verilere rağmen bu programa alınmadı.

12- İstanbul’a bilgi gitti mi, Hrant Dink neden korunmadı?

Dink, Sabiha Gökçen’le ilgili haberden sonraki süreçte sürekli olarak  tehdit edilen bir isimdi. Dönemin İstanbul Vali Yardımcısı, Dink’i bu haberden sonra makamına çağırmış, uyarıda bulunmuştu. Daha sonra uyarının nedenini “toplumsal infial yaratılmasını engellemek” olarak açıklamıştı. Kemal Kerinçsiz’in suç duyurusu üzerine, bir yazısı nedeniyle “Türklüğe hakaret” suçundan hakkında dava açılan Dink, bu suçu işlediği kanıtlanırsa ülkeyi terk edeceğini açıkladı. Buna rağmen aşırı milliyetçi çevrelerin hedefi hâline geldi. İstanbul emniyeti, Trabzon Emniyeti’nin Dink konusunda uyarıda bulunduğu 17 Şubat 2006 tarihinden itibaren tehdidi bilmekteydi. Bütün bunlara rağmen İstanbul Emniyeti Hrant Dink’e koruma tahsis etmedi. Daha sonra vali yapılan Celalettin Cerrah’ın başında olduğu İstanbul Emniyeti’ne “yargılama süreciyle ilgili gelişmeleri yakinen izlenmediği, tehdidin ciddiyetinin yeterince algılanmadığı” suçlamaları yöneltildi. İstanbul Emniyeti ise İstihbarat Dairesi’nce uyarılmadığını iddia etti.

13- Cinayet nasıl işlendi?

Eldeki verilere göre, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in başında oldukları grup tarafından organize edilen cinayetin kararı, "bir üst akıl" tarafından verilmişti. Bu üst aklın kim olduğu konusunda 2007’den bugüne kadar uzanan süreçte farklı varsayımlarda bulunuldu. 2007’de bu üst aklın "Ergenekon örgütü" olduğunu savunan cemaat savcılarına karşılık, 15 Temmuz’dan sonra cinayetin cemaat tarafından organize edildiğini ve Ergenekon soruşturmasına gerekçe yapılmak üzere gerçekleştirildiğini söyleyen iddianameler hazırlandı. Somut olayda ise, Yasin Hayal’in verdiği silahla cinayetten 3 gün önce İstanbul’a gelen Ogün Samast, 19 Ocak 2007'de arkasından yaklaşarak Dink’i öldürdü. Samast’ın cinayeti işlediği sırada olay yeri çevresinde, tetikçinin Trabzon’dan İstanbul’a gelmek için gittiği otogardaki polislerin bulunduğu anlaşıldı.

14- Samast nasıl yakalandı?

Cinayetten kısa süre sonra Samast’ın görüntüleri basına servis edildi. Babasının ihbarıyla, İstanbul'dan Trabzon’a dönerken otobüste yakalanan Samast, Samsun Emniyeti’ne götürüldü. Burada bayrak önünde “kahramanlık pozu” verdirilen Samast’ı takdir eden polislerin kamera görüntüleri ortaya çıktı. Yakalandıktan sonra Ogün Samast'ın Yasin Hayal ve Erhan Tuncel bağlantıları hemen açığa çıktı. Cinayetin işleneceğini herkesin bildiği, ancak engel olmadığı anlaşıldı. Trabzon’daki yapılanmaya yönelik operasyon başlatıldı ve adı geçen tüm isimler gözaltına alındı.

Sorumlu kamu görevlilerin davaya dâhil edilmesi 9 yıllık sürece yayıldı

15- Kamu görevlileri hakkında işlem yapıldı mı?

İhmaller zinciri açığa çıkmasına rağmen o dönemde kamu görevlileri hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kamu görevlilerinin davaya dâhil edilmesi 9 yıllık bir sürece yayıldı.

16- İlk iddianamede kimler suçlandı?

Ogün Samast, cinayetten bir gün sonra, 20 Ocak 2007’de Samsun Otogarı'nda yakalandı. Cinayete ilişkin ilk iddianame, Ergenekon soruşturması savcılarından da olan, Gülen cemaati mensubu olan ve hâlen firarda bulunan savcı Fikret Seçen ile savcı Selim Berna Altay tarafından hazırlandı. İddianamede, Samast, cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal ve ‘büyük abi’ lakaplı polis muhbiri Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu 12’si tutuklu 18 sanık yer aldı. İlk yargılama özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2 Temmuz 2007’de başladı. İlerleyen tarihlerde Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci ile Osman Hayal hakkında düzenenlenen ek iddianamenin ana davayla birleştirilmesiyle sanık sayısı 20 oldu.

Sanıkları duruşmaya getiren aracın üzerinde 'Ya sev, ya terk et' yazısı vardı

17- İlk yargılamada neler yaşandı?

Sanıklar ilk duruşmaya getirilirken, cezaevi aracının üzerinde, aşırı milliyetçilerin sloganının yazılı olduğu “Ya sev ya terk et” çıkartması vardı. İlk duruşma 2 Temmuz 2007 tarihinde Beşiktaş’taki Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Bu dava, Ocak 2012'de hükme bağlandı. Yasin Hayal, "tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılırken, Erhan Tuncel de 10 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve tahliyesine karar verildi. Duruşmalarda Yasin Hayal, eserleri Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Orhan Pamuk başta olmak üzere birçok ismi tehdit etti. Samast’ın davası ise, o tarihte 17 yaşında olduğundan çocuk mahkemesine alındı. Samast, Temmuz 2011'de çıkan kararda, "tasarlayarak adam öldürmek" ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezası aldı.

Cinayet organizasyonu 'terör örgütü' sayılmadı

18- Bu davada “terör örgütü” saptaması yapıldı mı?

Hayır. Sanıkların tamamı "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraat etti. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, karar duruşmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cinayetin üzerinden beş yıl geçti. Hrant Dink ne derdi bu karar için: 'Bizimle dalga geçiyorlar.' Dalganın en büyüğünü meğer en sona saklamışlar. Meğer Hrant Dink bütün planlı eylemlerden değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Burada örgüt yokmuş. Bu kadarını beklemiyorduk" dedi. Savcılık, bu nedenle davayı temyiz ederken, "Ergenekon terör örgütü"nün varlığını öne sürdü ve sanıkların bu örgütün güdümünde olduğunu savundu.

17 Ocak 2012’de verilen karardan sonra Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz, “Verdiğimiz karar, ‘örgüt yoktur’ anlamına gelmez. Verdiğimiz karardan rahatsız değiliz. Sadece tatmin edici olmadığını belirttim. Elbette bu cinayeti basite indirgeyemeyiz” dedi.

19- Karar kesinleşti mi?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kararın, “örgüt” suçundan ceza verilmemesi nedeniyle bozulmasını istedi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi “örgüt” yönünden verilen beraat kararlarını bozdu. Sanıkların “silahlı terör örgütü” değil, “suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi” oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına karar verdi.

20- İkinci yargılama ne zaman başladı?

İlk yargılamadan sonra Erhan Tuncel, kararla birlikte tahliye edilmişti. Yargıtay’ın bozma kararının ardından dava 17 Eylül 2013’te yeniden görülmeye başlandı. Tahliye edilen Erhan Tuncel de yeniden tutuklandı. Tuncel, bir süre sonra yeniden tahliye edildi ve bir daha cezaevine konmadı. "Işık evleri"nde okutulduğu öne sürülen Tuncel’in, Alperen Ocakları’nda faaliyet gösterdiği biliniyordu. 17/25 Aralık sürecinden sonra özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle Dink cinayetine ilişkin dava dosyası İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Heyet, Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasına hükmetti, Samast’ın Çocuk Mahkemesi'nde yargılandığı dosyası da ana davayla birleştirildi.

Üst düzey emniyet ve jandarma yetkilileri hakkında uzun süre soruşturma izni verilmedi

21- Devletin diğer birimleri bu süreçte araştırma yaptı mı?

2007-2013 yılları arasında TBMM Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu cinayeti araştırdı ve raporlar yazdı. Bu raporların tamamında kamu görevlilerin ihmallerine dikkat çekiliyor, cinayetin göz göre göre işlendiği vurgulanıyordu. Bu gelişmeler üzerine, İçişleri Bakanlığı Dink ailesinin şikâyeti ve basında çıkan haberler doğrultusunda 2013’te resen soruşturma başlattı. Ancak üst düzey emniyet ve jandarma yetkilileri hakkında uzun süre soruşturma izni verilmedi. Kamu görevlileri tanık olarak bile dinlenmedi.

22- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), dosyayla ilgili karar verdi mi?

Kamu görevlileri hakkında 2010’a kadar Başbakanlık Teftiş Kurulu ve TBMM tarafından hazırlanan raporlardaki ihmal iddialarına rağmen soruşturma açılmaması üzerine Dink ailesi AİHM’ye başvurdu. AİHM, yargılama süreci bitmemesine rağmen, durumu istisna kabul ederek dosyayı ele aldı ve Türkiye’den savunma istedi. Savunmada, "Dink’in halkı kışkırttığı ve koruma istemediği" gibi vahim iddialarda bulunuldu. Büyük tepki çeken bu savunmadan sonra AİHM, Türkiye’yi "etkili soruşturma yürütmemesi" nedeniyle mahkûm etti. İstanbul ve Trabzon emniyet müdürlüklerindeki polisler veTrabzon jandarma yetkilileri hakkında soruşturma açılması istendi. Aralık 2010’da kesinleşen bu karardan sonra 2011’de avukatlar yeniden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

23- Kamu görevlileri hakkında soruşturma hemen açıldı mı?

Hayır. Bu kez de farklı savcılıklardan görevsizlik, yetkisizlik, takipsizlik kararları çıkmaya başladı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun 2012’deki raporunun ardından suç duyuruları yinelendi. Ancak yine etkisiz soruşturmalar yürütülmeye başlandı.

24- Kamu görevlileri nasıl yargılanmaya başlandı?

Nisan 2013'te yargı sistemine yönelik yapılan değişiklikler kapsamında, AİHM'nin "etkin bir soruşturma yürütülmediğine" hükmettiği davalarla ilgili konularda soruşturma açılmasına izin verildi. Tekrar soruşturma açıldı, ancak savcılığın ve savunma makamının karşılıklı itirazlarıyla süreçte uzamalar görüldü. 17/25 Aralık sürecinin ardından Adalet Bakanlığı'nın 2014 yılı ortalarında aldığı kararla kamu görevlileri için yargı yolu açıldı.

25- İkinci iddianame ne zaman hazırlandı?

Bakanlığın bu kararının ardından devam eden yargılama dışında, İstanbul Özel Yetkili Başsavcılığı’nın 2007’de açtığı ve açık tuttuğu dosya canlandırıldı. 8 Mayıs 2014’ten itibaren dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü, Trabzon ve İstanbul emniyet yetkilileri hakkında soruşturma başlatıldı. Dink ailesinin başvurusu üzerine hakkında soruşturma izni verilmeyen bazı kamu görevlilerinin soruşturulması gerektiğine yönelik Anayasa Mahkemesi’nden çıkan karar da soruşturmayı etkin hale getirdi. İstanbul’daki iki ayrı soruşturma dosyası ile Trabzon’daki dosyalar birleştirildi. Trabzon’da yargılanan ve çok düşük ceza alan alan jandarma görevlilerinin dosyaları da getirtildi. Eski Trabzon Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Ercan Demir, Muhittin Zenit gibi isimler soruşturmaya dâhil edildi ve tutuklandı. 4 Aralık 2015’te ikinci iddianame hazırlandı. Savcı Gökalp Kökçü tarafından hazırlanan iddianamede, eski  İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile polis müdürleri İlhan Güler, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ile yetkililer Faruk Sarı, Engin Dinç, Ercan Demir, eski İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri Sabri Uzun, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Taner Demirel gibi isimler hakkında dava açıldı. 26 kamu görevlisinin dosyası ana dava dosyası ile birleşti.

26- Soruşturma bütünüyle bitti mi?

Hayır. Savcılık, örgütsel yapı içinde hareket ettiği düşünülen bazı isimlerle ilgili soruşturma dosyasını ayırdı. Olay sırasında cinayet mahallinde, terminalde bulunduğu belirtilen isimlerin dosyaları ayrıca soruşturuldu.

27- Bu iddianame yeterli bulundu mu?

Hayır. Dink ailesi ve avukatları, Hrant Dink’in hedef hâline getirilmesi ve korunmamasına yönelik sürecin de bu dosya kapsamında soruşturulması gerektiğini düşünüyor. İstanbul Başsavcılığı, 2004’te Hrant Dink’in Sabiha Gökçen haberi nedeniyle “uyarıldığı” dönemde görevde bulunan Ergun Güngör ile valilik yetkililerinin, koruma kararı almayan İstanbul Emniyeti yetkililerinin, bazı MİT görevlilerinin, "Türklüğe hakaret"  yargılamasına ve duruşmalarda hedef haline getirilmesine yol açmakla suçlanan emekli general Veli Küçük, avukat Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 43 kişinin daha yargılanmasını istedi. Bu kişiler hakkında takipsizlik kararları verildi. 2016’da bu kararlara yapılan itirazlar reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne ikinci kez başvuruldu. Bu başvuru halen karara bağlanmadı.

Cemaat mensuplarına odaklanan 3. iddianame ile sanık sayısı 85'e ulaştı

28- 3. İddianame ne zaman hazırlandı?

İstanbul Başsavcılığı, dosyalarını ayırdığı kamu görevlileri hakkında 2016 yılı Temmuz ayından itibaren operasyonlar yaptı ve birçok jandarma görevlisi ile cemaate yakın olduğu belirtilen bazı gazeteciler ve yayıncılar hakkında tutuklama kararı verildi. 10 Mayıs 2017’de cemaatle Dink cinayeti arasında en net bağlantıyı kuran iddianame hazırlandı. İddianamede, Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz ve meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nun da aralarında bulunduğu 50 şüphelinin cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket ettikleri iddia edildi. Cinayette aktif rol alan bir kısım şüpheli muvazzaf askerin, darbe girişimine de katıldıkları tespit edildi. Dosya ana davayla birleştirildi. Böylece, Trabzon’da jandarmalar hakkında açılan davalardan, hazırlanan ilk iddianameye kadar tüm davalar birleştirilmiş oldu. Dosyada sanık sayısı 85’e ulaştı. 4’ü tutuklu, 10’u firari 85 sanıklı davanın son duruşmaları Aralık 2018'de görüldü.

29- Bu ana davanın sanıkları arasında kimler var?

Yargılanan isimler arasında Ogün Samast, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal ile birlikte Fethullah Gülen, Zekeriya Öz, eski FOX TV Haber Müdürü Ercan Gün, darbe girişiminin ardından kapatılan Gülen cemaati yayını Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, dönemin Trabzon Jandarma Komutanı albay Ali Öz ve zanlı Samsun'da yakalandığında birlikte fotoğraf çektiren polis memurları da yer alıyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Emniyet İstihbarat Daire başkanları Engin Dinç ve Sabri Uzun, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu, süreçte Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer sanıklar arasında. Tutuklu yargılanan sanık sayısı ise sadece dört. O isimler farklı suçlardan da tutuklu bulunan Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ile eski Jandarma istinbarat görevlisi Muharrem Demirkale ve ihraç edilen eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu. Bu isimlerden özellikle Yılmazer’in ifadesi dikkat çekiciydi. Yılmazer, duruşmalarda, açık biçimde İstanbul ve Trabzon emniyetini suçlarken, şunları söylemişti:

"İstanbul'la ilgili söylediklerimden hiç birisi iftira değildir. Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum. Yardımcı İstihbarat Elemanı bir şekilde polisle görüşecekse bile emniyet binası dışında görüşülür. Adı üzerinde, böyle ajanlık olmaz. Bir ajan Yasin Hayal'i alıp oralara buralara, toplantılara götürmez. Bunun adı YİE olmaz. Böyle bir elemanlık sistematiğimiz yok bizim. Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur. Erhan Tuncel boşuna İstihbarat Daire Başkanlığı makamında ağırlanmamıştır. Ogün Samast, Hrant Dink'i öldürdüğünde gerçekten kahraman olacağına inandırılmıştır."

30- Bütün sürece bakıldığında Dink ailesinin beklentisi karşılandı mı?

Hayır. Aile, cinayete giden sürecin de yargılamanın konusu yapılması ve Dink’in hedef hâline getirildiği süreçte rol oynayanların da yargılanmasını istiyor.

Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin’in “Utanç duyuyorum” kitabında, bu süreçte yapılanlar ve yapılmayanlar çok net biçimde anlatılıyor. Telefon kayıtlarına yer verilen kitapta, Yüzbaşı Nejat Mete adlı subayın, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği temsilcisine, Dink öldürüldükten bir gün sonra, 20 Ocak 2007'de telefonda “Bizim arkadaşların işi mi dün zıbartılan adam” diye sorduğu, “Bizim arkadaşlar” cevabını alınca “Elleri dert görmesin” dediği belirtiliyor. “Hrant Dink bizim savaştığımız adam” diyen “akademisyen” Ümit Sayın'a "Bu arada Hrant'ı beraat ettirecekler herhalde" diyen Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu Binbaşı Ogan Türkmen'in sözlerine de kitapta yer veriliyor. Agos gazetesi yöneticilerinin yargılandığı mahkemenin hakimi Hakkı Yalçınkaya’nın, Dink’i hedef gösteren isimlerden avukat Kemal Kerinçsiz’e telefonda, “Bir isteğin, bir emrin var mı abi?”, “Vatan hainlerinin bir engeli varsa, o da bizim Kemal abidir” dediği aktarılıyor. Bu nedenle hakkında HSYK’nın soruşturma bile açmadığı vurgulanıyor.

Dink ailesinin elinde buna benzer onlarca örnek var. Aile, Anayasa Mahkemesi’ne bu konuda yapılan başvurunun sonuçlanmasını bekliyor. Kamera kayıtlarından kayıp olanların hâlâ ortaya çıkartılamadığına, bu kayıtları kaçıranların da bulanamadığına dikkati çekiyor. Aile, kamu görevlilerinin yıllarca korunmasını sağlayanların da yargılanmasını talep ediyor.