Gündem

Kaçak kuran kursu davasından 2 yıl sonra gelen şikâyet

Konya'da başlayan, 18 kişiye mezar olan kuran kursu binasıyla ilgili dava görüldü.

29 Nisan 2010 03:00

T24 - Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan ve Balcılar Belediye Başkanı Mehmet Demirgül hakkında da yurt binasının çökmesiyle ilgili ihmal ile taksirle ölüme sebebiyet verme ve yaralama davasının birleşmesinin ardından yargılama bugün (29 Nisan 2010) devam etti. 1 Ağustos 2008 yılında gerçekleşen olayla ilgili ilk kez sanıklardan şikâyetçi olundu.


Üçüncü duruşmaya tutuksuz sanıklar İ.B. ve A.T. ile birlikte 4'ü müşteki 14 avukat katıldı. 9 tutuksuz sanık ise davaya katılmadı. Talimatla alınan ifadeler mahkemede okundu. İfade veren olaydan yaralı kurtulan çocuklar İngilizce kursu gördüklerini ve şikayetçi olmadıklarını söyledi.


Çöken yurtta ölen Huriye ve yaralanan kardeşi Esra Nur Durmuş'un babası Abdullah Durmuş, mahkemeye dilekçe vererek sanıklardan şikâyetçi olduğunu belirtti.


Duruşma, ifadesi alınamayan sanıkların talimatla ifadesi alınmasına ve eksikliklerin giderilmesi için 4 ay sonraya ertelendi.



Çoğu öğrenci 18 kişi ölmüştü



Olay, 1 Ağustos 2008 tarihinde Konya'nın Taşkent ilçesi Balcılar beldesinde meydana gelmiş, kız öğrencilerin kaldığı yurt binası sıkışan gazın patlaması nedeniyle çökmüştü. Olayda 18 kişi ölmüş, 27 kişi de yaralanmıştı. Olayla ilgili 11 kişi hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermekten dava açılmıştı. Olayla ilgili olarak 2 Ağustos 2008 tarihinde Radikal gazetesinde yer alan Betül Kotan imzalı "Orada bir kuran kursu var uzakta" başlıklı haber şöyle:



Orada bir kuran kursu var uzakta



*Herkesin görüp kimsenin bilmediği bir ‘sır’, 17 kız çocuğunun ölümüyle ifşa oldu. Konya’nın 2 bin 500 nüfuslu, kuş uçmaz kervan geçmez bir beldesinde faaliyet gösteren dört ‘Kuran kursu’ndan biri, dün saat 05.00’de patladı *LPG tankından sızan gaz nedeniyle patlayan bina, kağıt üzerinde ‘öğrenci yurdu’ ama ‘yatılı kız Kuran kursu olarak’ faaliyet gösteriyor.? ‘Süleymancı’ olduğu için müftülük denetiminden kurtulan binada ölenlerin en küçüğü, henüz 10 yaşında...


Konya’da 17 kız çocuğuna mezar olan ‘Kuran kursunda patlama’ olayında tam bir skandallar zinciri yaşandı. Diyanet’in resmi Kuran kursuna 100 metre uzaklıkta bulunan ve ‘kız Kuran kursu’ olarak faaliyet gösteren bina, resmi kayıtlarda ‘erkek öğrenci yurdu’ olarak görünüyor. Yurt olarak göründüğü için Diyanet Kuran kursu denetimi yapmamış. İlçe Müftüsü Ak, ‘denetleniyor’ sanılmasın diye “Süleymancılara bağlı faaliyet gösterdiğini duydum” dediği yurdun kapısından içeri girmemiş.


MEB Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Küçükler, “Yurt olarak göründüğü için denetim yetkisi ilçelerde bulunuyor” diyerek topu Taşkent İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Erkin’e atarken, Erkin, “Gayri resmi bir yer” diyerek topu taca atıyor. Diyanet yetkililerine göreyse çöken bina öğrenci yurdu ve “Burada Kuran öğretimi yapılması ‘Kuran kursu’ olduğu anlamına gelmiyor ve Diyanet denetim yapamaz.”


Şimdilik kesin olan tek şey var: Türkiye Cumhuriyeti’nin gözleri önünde, Konya’da böyle bir bina vardı. Yıllarca faaliyet gösterdi. Dün enkazından 17 kız çocuğunun cansız bedenleri çıkarıldı.


1- Sahtekârlık: Erkek yurdunda kız Kuran kursu


Fiilen kız Kuran kursu olarak faaliyet gösteren bina, resmi kayıtlarda Balcılar Kasabası Kurs ve Okul Talebeleri Yardımlaşma Derneği’ne ait ‘Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu’ olarak görülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı, yurdun 27 Eylül 2000 tarihinde açıldığını, Ortaöğretim (lise) Erkek Öğrenci Yurdu olarak bakanlığın kayıtlarında bulunduğunu açıkladı. Yurt 34 kişi kapasiteli iken ölen ve yaralanan kız çocuğu sayısının toplamının yaklaşık 50 olması, kapasite üstü kullanıldığını gösteriyor.


2- İhmalkârlık: Rapor yok, dağ başına kum getirmek zor


Konya Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, patlamada tamamen çöken Boğaziçi Özel Öğrenci Yurdu’nun deprem ve itfaiye raporunun bulunmadığını belirtiyor. Binanın 1990 yılında belge alıp erkek öğrenci yurdu olarak hizmete girdiğini dile getiren Şahin, Balcılar Kasabası Kurs ve Okul Talabelerine Yardım Derneği yetkililerinin kendilerine dört ay önce başvurarak binayı kız yurdu olarak kullanmak istediklerini ancak binada yapılan incelemede, deprem ve itfaiye raporlarının bulunmadığını, bu nedenle yeni çıkan yönetmelik gereği izin verilmediğini belirtiyor. Bu da binanın izinsiz kullanıldığını gösteriyor.


Konya İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Uğur İbrahim Atalay da çöken binanın ısıtılmasında ve mutfağında LPG kullanıldığını dile getirerek, “Binanın yıkılmayan yanında bir LPG tankı bulunuyor. Bu tanktan sızıntı nedeniyle, içeriye LPG gazı dolmuş. Işık veya ocak yakma sonucunda da patlama olmuş” dedi. LPG tankının 1700 litrelik olduğunu ifade eden Atalay, içeriye tam olarak ne kadar gaz dolduğunun bilinmediğini söyledi. Atalay, binanın 20 yıllık bir bina olduğunu ve yığma tarzında yapıldığını dile getirerek, “Malzemenin kalitesinin çok kötü olduğu görülüyor. Ancak böyle bir yerde çok kaliteli bina yapmak da zor. Çünkü çok büyük bir ulaşım sorunu var. Buraya kum getirebilmek, malzeme getirebilmek için öncelikle yol sorunun çözülmesi gerekiyor” dedi.


3- Vurdumduymazlık: Süleymancı yurdu diye uğramamış!


Göçük yaşanan yurdun 100 metre yukarısında kendilerinin Diyanet’e bağlı başka bir Kuran kursu olduğunu anlatan İlçe Müftüsü Mehmet Ak, “Süleymancılara bağlı faaliyet gösterdiğini duydum, ‘denetliyorum’ sanılmasın diye hiç içine girmedim” diyerek, çöken binada kaçak olarak Kuran kursu faaliyetinin yürütüldüğünü bildiğini ortaya koydu.


Ak, “Orası bizim yetki alanımız dışında. Milli Eğitim’le konuşmanız daha doğru olur” demekle yetindi. Yurdun kız Kuran kursu olarak kullanıldığını bilen sadece Ak da değil. İlçe ve belde yöneticilerinin büyük bölümü durumdan haberdar.


4- Denetimli denetimsizlik: MEB görememiş


Diyanet yetkilileri çöken binanın ‘kaçak Kuran kursu’ olarak anılmasından rahatsız. Çünkü mevzuata göre, Kuran kursları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bünyesinde açılıyor. Diyanete göre çöken bina bir ‘öğrenci yurdu’ ve “Burada Kur’an öğretimi yapılması ‘Kuran Kursu’ olduğu anlamına gelmiyor”. Bu yüzden de Diyanet buralara girip denetleme yapmıyor. Yani Taşkent Müftüsü Mehmet Ak ‘yasal olarak haklı’.


Denetim görevini elinde bulunduran MEB ise dünkü açıklamasında yurdun denetlendiğini ve bu denetimler ile diğer belgelerin tetkikinden yurtla ilgili soruna rastlanılmadığı ve ortaöğretim öğrencilerinden başka kimsenin kalmadığının rapor edildiğini açıkladı. MEB’e göre yurdun denetimleri mevcut mevzuat ve yönetmelikler çerçevesinde düzenli bir şekilde yapılmış ama yatılı Kuran kursu olduğunu gören olmamış.


5- Yasal keşmekeş: Herkes topu başkasına atıyor


MEB Teftiş Kurulu Başkanı Muzaffer Doğan, “Mevzuatın gerekleri yerine getirilir, savcılık olayı aydınlatır” diyor. Konya İlçe Milli Eğitim Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Küçükler ise “Yurt olarak göründüğü için denetim yetkisi ilçelerde bulunuyor” diyerek ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü işaret ediyor.


Taşkent İlçe Milli Eğitim Müdürü, Hüseyin Erkin de “Gayriresmi bir yer” demekle yetiniyor. Tablo mevzuatla birleştiğinde şu ortaya çıkıyor: Bina yurt olarak kabul edildiğinden MEB binayı ‘yurt’ olarak denetlemiş, sorun bulamamış. Diyanet ve ilçe müftüsü üstüne alınmamış. Kaçak Kuran kursu için idarenin hiçbir başvurusu olmamış.


6- AKP ısrarıyla güvence: Kaçak kursa ceza yok


Zaten Kaymakamlık işlem başlatsa da sorumlular hakkında ceza verilmesi mümkün görünmüyor. Çünkü yeni Türk Ceza Kanunu’na göre kaçak Kuran kursunun cezası üç aydan bir yıla kadar hapis cezası. Bu ceza da Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre iki yıldan az olduğu için para cezasına çevrilebiliyor ve ertelenebiliyor. TCK’nın ilk taslağında ceza altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülürken AKP duruma müdahale etmiş ve hapis cezasını üç aydan bir yıla kadar indirmişti. 10. Cumhurbaşkanı Sezer, “Devletin görevi, yasalara aykırı eğitim kurumlarını yaşatmak değil, temelli ortadan kaldırmaktır” diyerek ceza indirimini veto etse de AKP yasada direnmiş ve veto edilen düzenlemeyi aynen kabul etmişti. Böylece kaçak Kuran kursu açanlar hapis cezasından da (cezanın ertelenmesi sayesinde) para cezasından da kurtulma şansı yakalamıştı.


Türkiye klasiği: Ölenler öldü, şimdi gereken yapılacak


17 çocuk öldükten sonra Bakan Hüseyin Çelik, olayın incelenmesi için talimat verdi. Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü iki müfettişi görevlendirerek bölgeye gönderdi.


7- Merve: Kapıyı açtığımızda binanın yarısı yoktu...


Merve Avcı (13): “Sabah saatlerinde namaza kalktık. Ben abdest almaya aşağı indim. Zemin kattan kuvvetli bir hışırtı geliyordu. İki hocamızla mutfağa girdik. Hocalarımızdan biri, ‘Mutfakta gaz hortumu çıkmış’ dedi. Hocalarımız ‘Kapıyı kapat ’ dediler. Ben de ikinci kata çıktım. Binada panik yoktu, hatta öğrenciler yataklarındaydı. Ben yukarı çıktıktan 5 dakika sonra aşağıdan yatakhanelere gaz kokusu gelmeye başladı ve hemen ardından çok şiddetli bir patlama meydana geldi. Beş arkadaşımla birlikte patlamadan sonra binanın ayakta kalan kısmındaydık. Zemin kattan yukarı doğru çıkan alevleri çok yakınımızda hissettik. Kapıyı açtığımızda binanın yarısının yıkıldığını ve sadece bizim bulunduğumuz bölümün ayakta kaldığını gördük. Bağırarak yardım istedim.”


Hümeysa Akdede (12): “Sabah namazı için kalktık. Arkadaşlardan abdest almaya gidenler oldu ve orada büyük bir patlama oldu. Ben bir battaniyeye sarılıp korunmaya çalıştım. Duvarlar yıkıldı. Beni arkadaşlarım yataktan yıkılmayan bölüme çektiler. Kardeşim de (Rümeysa) aynı kursta okuyor ve yatılı olarak kalıyordu. Bir hafta kalıp daha sonra eve dönecekti. Patlama sonrası enkaz altında kaldı. Daha sonra onun da enkazdan çıkarıldığını öğrendim. ”


Teslime Gümüştekin: “Hocalarımız bizi sabah namazına kaldırdı. Aşağı indim, abdest aldım. Gaz kokusu vardı.  Büyük bir gürültü oldu. Sonra köyden abiler bizi çıkardı.”


Bir görgü tanığı da kurtardığı çocuğun, “gaz kokusu vardı, elektirik düğmesine basınca patladı” dediğini aktardı.