Gündem

Kapatılan Zaman'ın tutuklu yönetici ve yazarları hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet talebi!

Aralarında Ali Bulaç ve Şahin Alpay'ın da bulunduğu gazeteciler, "darbeye teşebbüs etmekle" suçlanıyor

11 Nisan 2017 16:35

15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK ile kapatılan Fethullah Gülen cemaatinin medyadaki kurumsal yüzü olarak bilinen Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarına yönelik yürütülen soruşturma sonunda hazırlanan iddianamede, Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Mustafa Ünal ve Ali Bulaç'ın da aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 30 kişinin, "darbeye teşebbüs" iddiasına dayanan suçlamaladan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne üye olma" iddiasına dayanan suçlamadan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Cumhuriyet Savcısı İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan iddianamede, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut ve Zafer Özsoy tutuklu, Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, Osman Nuri Öztürk, Lalezer Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural ve Orhan Kemal Cengiz ise tutuksuz olarak yer aldı.

İddianamede, hakkında yakalama kararı bulunan İhsan Duran Dağı ise "firari" olarak belirtildi.

İddianamede, şüpheliler hakkında "anayasal düzeni, TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan da ayrı ayrı 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

'FETÖ' yapılanmasının tarihsel gelişimi, amacı ve hedeflerinin anlatıldığı iddianamede, örgütün medyayı ne zaman ve ne şekilde kullandığı da belirtildi. Örgütün strateji gereği 2013 yılına kadar devlete ve hükümete karşı gizli ve derinden bir mücadele yürüttüğü, 2013 sonrasında ise  açıktan saldırıya geçtiği öne sürüldü. Örgütün, basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşarak devlet sırlarını ifşa ettiği, algı oluşturarak meşru hükümetleri çalışamaz hale getirmeyi hedeflediği ifade edildi. 

İddianamede, örgütün medyaya ilk olarak, siyasi ve iktisadi sıkıntıların baş gösterdiği 1979 yılında ‘Sızıntı Dergisi’yle giriş yaptığı, ilk kapağının ise 'ağlayan çocuk' olduğu yer aldı. Derginin ilk sayısında yer alan ‘Eğitim, bilim, iman, sevgi, barış ve hoşgörü sayesinde ülke sorunları çözülecek’ ifadesinin de, bundan böyle 'FETÖ-PDY’nin gizli ajandasındaki faaliyetlerini gizleyen bir paravan olarak kullanılacağı iddia edildi.

"Amiral gemi"

İddianamede Kasım 1986 tarihinden itibaren Ankara’da yayımlanmaya başlanan ve 1987 yılında tamamen 'FETÖ-PDY’nin kontrolüne geçtiği belirtilen Zaman gazetesinin bu örgütün medyadaki ‘amiral gemisi’ olduğu belirtildi. Buna ilişkin yapılan değerlendirmede, ‘FETÖ-PDY bundan böyle günlük olarak yayınlanacak, geniş kitlelere ulaşarak örgütsel faaliyetlerin propagandasını yapabilecek bir yayın organına sahip olmuştur’ denildi.

Türkiye'nin ilk internet gazetesi

Zaman gazetesinin Ankara’dan İstanbul’a taşınmasından sonra, Avrupa ve Asya’nın bir çok ülkesinde de yayınlanmaya başladığı, ardından da Cihan Haber Ajansı , Aksiyon Dergisi gibi basın organlarını da bünyesine katarak daha geniş kitlelere ulaşmaya çalıştıkları belirtildi. İddianamede Dünyada ve Türkiye’de internet kullanım alanının son derece sınırlı olduğu bir dönem olan 1995 yılında Türkiye’de internetin ilk Türkçe gazetesi olarak www.zaman.com.tr’nin  kurulmasıyla örgütün internet alanında da ciddi bir yaygınlaşma sağladığına dikkat çekildi.

CIA Başkanı'yla görüşme

İddianamede Gülen’in, Amerikan gizli servisi CIA Başkanlığına getirilen Morton Abromowitz ile 1983 ve 1990 yılları arasında görüşerek dostluk kurduğu, Abraham Foxman ve Papa II. John Paul ile de görüşmeler yaptığı belirtilerek, bu temasların örgüt medyasında işlenerek uluslararası kamuoyunda propaganda malzemesi olarak kullanıldığı ileri sürüldü.

28 Şubat'ta dava açılmadı

‘FETÖ’nün 1980 askeri darbesi ile 28 Şubat post modern darbesini desteklediği öne sürülen iddianamede, Zaman gazetesinin de 28 Şubat sürecinde darbe çizgisinde yayınlar yaptığı iddia edildi. O dönem Gülen hakkında hiçbir dava açılmadığı örgütün basın yayın organlarının faaliyetlerine de dokunulmadığının altı çizildi. Gülen’in ABD’ye gidişinin ardından Nuh Mete Yüksel’in Gülen hakkında dava açtığı ancak, daha sonra bu dosyanın askıya alındığı ifade edildi.

Başsavcıvekili İsmail Uçar tarafından onaylanan iddianame, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Mahkeme heyetinin, 15 gün içerisinde incelemesini tamamlayarak, iddianamenin kabulü veya reddi yönünde karar vermesi bekleniyor. İddianamenin kabulü halinde şüpheliler ilerleyen günlerde hakim karşısına çıkacak.

AKP ile ilişki

İddianamede ‘FETÖ’nün yayın organlarıyla AKP arasındaki ilişki şu ifadelerle anlatıldı:

“2002 Genel seçimleri öncesinde herhangi bir siyasi partiye açık destek vermeyen FETÖ’nün yayın organları, seçimler sonucunda iktidara gelen AKP Hükümetleri ile ilk dönemlerde açıktan karşı kaşıya gelmekten kaçındılar. Ne var ki; AKP Hükümeti’nin, FETÖ-PDY’nin gizli faaliyetlerini öğrenerek bu faaliyetlere son verebilmek maksadıyla harekete geçmesi üzerine örgüt medyası basın özgürlüğü ile çizilen sınırları çiğneyerek açıktan hükümete yönelik saldırılara başladı.”

Hükümete ilk tehdit 2011'de

İddianamede 'FETÖ' medyasının hükümeti ilk tehdidinin, 2011 yılında Ergenekon soruşturmalarında aktif görev alan emniyet mensuplarının görev yerlerinin değişitirilmesiyle yapıldığı öne sürüldü. İddianamede, "16 Eylül 2011 tarihinde Zaman gazetesinden Ali Ünal, doğrudan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak; ‘Sayın Başbakan’dan beklentimiz, kendisini övenlere değil, ülke ve millet sevgisiyle gerçeği işaret edenlere, gerektiğinde gerekli tenkidi yapan kanaat önderlerine kulak vermesidir’ şeklinde telkinlerde bulunmaya kalkıştı" denildi. İddianamede asıl tehdid yollu göndermelerin ise hükümetin, dershaneleri kapatma düşüncesini hayata geçirmesiyle arttığı ve bu tarihten sonra Zaman gazatesinin hükümet aleyhine yalan haberler üretmeye başladığı belirtildi.

Hüseyin Gülerce ve Nurettin Veren

İddianamede Zaman gazetesinin eski genel müdürü Nurettin Veren ile eski yazarı Hüseyin Gülerce’nin ifadelerine dayandırılarak gazenin sayfa düzeninden işlenecek konulara kadar, Fetullah Gülen’in talimatıyla yapıldığı, buradan örgüt mensuplarına mesajlar ilettiği belirtildi.

Dershanelerin kapatılması

İddianamede 'FETÖ’nün Türkiye’deki önemli gelir kaynaklarından olan dersanelerin kapatılmasının kararlaştırılmasıyla 'FETÖ' medyasının harekete geçtiği, örgütün fikir ve uygulamalarına muhalefet eden kişi ve oluşumlara karşı saldırı aracı olarak kullanıldığı anlatıldı. Kamuoyunda ‘Tahşiyeciler grubu’ olarak bilinen dini grubun Gülen hareketinin dinler arası diyalog söylemine muhalefet ettiği gerekçesiyle hedef alındığı, yine MİT TIR’ları olayında da, silahların terör örgütü El Nusra’ya gittiği algısının yaratılmaya çalışıldığı vurgulandı.

17-25 Aralık'ın ilk sinyali Baransu'dan

İddianamede 'FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonlarının ilk işaretini, Mehmet Baransu’nun Twitter'dan verdiği öne sürüldü. Baransu’nun 15 Nisan 2013’te, "İran’dan para nasıl çıkar bir sanatçının eşi Rize’ye altınları gönderir…" şeklinde bir twit atarak, "Şifreli ve imalı bir şekilde 17/25 Aralık operasyonlarında kaçak altın iddiasıyla hedef haline getirilecek olan sanatçı Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab’ı işaret ediyordu" denildi.

Köşe yazarlarıyla algı oluşturuldu

Operasyonun ardından da Zaman gazetesinin "Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa", "Rüşvet ve örgütten tutuklandılar" manşetleri attığına dikkat çekilen iddianamede, dosyanın şüphelilerinden olan gazetenin yazarları, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ali Akkuş, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne gibi yazarların günlerce yazdıkları köşe yazılarıyla yolsuzluk yapıldığı şüphesi oluşturulmaya çalıştıkları iddia edildi. Yine bu tarihten sonra hükümetin kumpas soruşturmalarında görev alan emniyet ve yargı içindeki örgüt mensuplarına yönelik operasyonları hakkında başta Zaman gazetesi olmak üzere örgüte bağlı basın yayın organlarında karalama kampanyası başlatıldığı, 1 Aralık – 15 Eylül tarihleri arasında yapılan haberlerin atılan manşetlerin neredeyse tamamında hükümet aleyhine yazılar yazıldığı anlatıldı.

Şike oeprasyonu yapan polislerin telefon görüşmeleri

İddianamede, ‘Şike Operasyonu’nda görevli üst rütbeli emniyet görevlileri Mutlu Ekizoğlu, Nazmi Ardıç ve diğer şüphelilerin kullanmış olduğu telefon hatları ile Zaman gazetesinin bünyesinde bulunduğu Feza Gazetecilik A.Ş. ye ait telefonlar arasında sık görüşmeler olduğu öne sürülerek yapılarak, ‘Buradan örgütün emniyet içindeki mensupları ile basın içerisindeki mensuplarının birlikte aynı amaca yönelik hareket ettikleri kanaati oluşmuştur’ denildi.

Darbe mesajı verildi

İddianamede örgütün ilk darbe mesajını Zaman gazetesinin 2013 yılı Kasım ayında ‘Kardeşlik Zamanı’ başlıklı sloganıyla bir reklam afişi hazırlatarak tabanına verdiği belirtildi. Söz konusu afişte bir vatandaş ile bir polisin Zaman gazetesini birlikte tuttuğu, polisin tuttuğu kısımda, ‘Ne Gerek Var Kavgaya’ yazısının yer aldığı vatandaşın tuttuğu kısımda ise, ‘Bir İhtimal Daha Var’ yazdığı, bu ifade ile darbe ihtimalinin tabana iletildiği iddiasına yer verildi.

Şüphelilerin köşe yazılarındaki darbe mesajları

İddianamede şüpheliler Ali Bulaç’ın, yazısında geçen ‘mazlumun kılıç kullanma hakkı yok mu’ ifadesiyle örgüt tabanına ve topluma askeri darbeyi telkin ettiği, Mümtazer Türköne’nin 4 Şubat 2016’da yazdığı ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nda kendini ele veren Saray iktidarı’, ‘Devr-i Sabık Yaklaşırken’ ki yazılarının darbeyi çağrıştırdığı öne sürüldü. Yine Zaman gazetesinden şüpheli Ali Ünal’ın; ‘…Öyle görünüyor ki, Erdoğan, Hizmet’le savaşını sürdüredursun, ama kendisini hep devirme planları yapmış çevrelerin planları içinde boğulurken, elini kurtuluş adına Hizmet’e uzatacak ama, kaderin hikmet ve adaleti, o eli geri itecek…’ şeklindeki yazının da darbeye davet edici yazılar olarak değerlendirildi. İddianamede şüpheli Abdullah Aymaz’ın da 1980 darbesinde Fetullah Gülen’in Sızıntı dergisinde yayınlanan ve darbeyi davet eden ‘Nevbahar Mesajı’ başlıklı yazısını 15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay önce paylaşmasının da tesadüfi olmadığına kanaat getirildi.

Tiraj hilesi iddiası

İddianamede Zaman gazetesinin bazı emniyet mensuplarını, iş adamlarını baskı yoluyla abone ettiği, kurumlara, apartmanlara gazete bırakarak Türkiye’nin en çok tiraj elde eden gazetesi olduğunu ileri sürdüğü belirtildi. Zorla satılan gazetelerin, paketler halinde hiç açılmadan kağıt niyetine İstanbul’un çeşitli bölgelerindeki kağıt hurdacılarına ve geri dönüşüm firmalarına satıldığı, buralarda işlenerek yumurta kartonu vs. yapıldığı, 'FETÖ-PDY’nin Ataşehir’de bu işlemler için özel bir depo kiraladığı da vurgulandı.  İddianamede Zaman gazetesinin günlük fiili satış adedi ortalamasının 2014 yılı Mart ayında 50.000-100.000 adet arasında gerçekleştiği, geriye kalan Ocak 2014-Ağustos 2015 döneminde 10.000-25.000 adet arasında kaldığı, abone olduğu iddia edilen kişilerin karşılığının olmadığı, gazetenin günlük 50 binin altında satıldığının tespit edildiği ileri sürüldü.