Yaşam

Koca yürekli küçük kadın: Zeynep Kuray

Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, KCK davasından tutuklu BirGün gazetesi muhabiri Zeynep Kuray'la cezaevinde görüştü

19 Nisan 2013 14:26

Aslı Aydıntaşbaş

(Milliyet - 19 Nisan 2013)

 

Koca yürekli küçük kadın

 

Zeynep, tam da arkadaşlarının anlattığı gibi; kıpır kıpır.  

Hani içi içine sığmayan, heyecanlı, dünyanın yükünü sırtında taşıyıp isyan eden insanlar vardır ya, işte çarşamba günü cezaevinde ziyaret ettiğim gazeteci Zeynep Kuray, tam da öyle biri.  

1,5 yıldır KCK davasından tutuklu olarak Bakırköy’deki kadın cezaevinde kalan Birgün gazetesi muhabiri Zeynep, aslında ‘KCK Gazeteciler’ olarak bilinen 36 kişilik davanın en ‘ünlü’ sanıklarından. Dev Genç’in kurucularından Sarp Kuray ve tiyatrocu Emel Mesci’nin kızı.  

 

O bir savaşçı

 

Cezaevindeki ziyaret, Zeynep’le ilk karşılaşmam. Odaya ipince bir çocuk-kadın figürü olarak giriyor, birkaç dakika içinde o değişik enerjisiyle kocaman bir savaşçıya dönüşüyor. Çevresinde gördüğü bütün haksızlıklar, Zeynep’in konusu ve oturmamızdan 15 dakika sonra bile notlarım arasında onlarca isim var. Tanımadığım Afrika kökenli tutukluların sağlık durumlarını anlatıyor ve isimlerini yazdırıyor. “Yaz, Angela M-s-t-w-e-n-i. Güney Afrikalı, AIDS hastası. Haberini yaptım buradan...”, ”Fatma Tokmak’ı tanımıyor musun? Yıllarca işkence gördü, Türkçe bile bilmiyordu.2010’da yeniden aldılar, şimdi kalp hastası”, “18 yaşındaki Berfin Yağmur piknikte alındı. Şimdi üniversiteye hazırlanıyor...”  

Cezaevi çalışanları anlayışlı davranarak rahatça sohbet etmemize imkân veriyorlar ve Zeynep bir nefeste Uludere’den, KCK davasından, Kürt sorunundan, çözüm sürecinin zorluklarından, Hasan Cemal ve cezaevindeki yaşantısından söz ediyor. Konuşurken, değişik bir aksanı var ve Kürtçeye benzese de aslında bu Fransız aksanı. 12 Eylül sonrası, Fransa’da büyümüş, Türkçeyi 20’li yaşlarda buraya taşındıktan sonra öğrenmiş. ”Fransızca ana dilim” diyor. Koğuş arkadaşlarından, geceleri de Fransızca sayıkladığını öğrenmiş.  

 

‘Kökenden muhalif’

 

Bu aslında hassas bir mesele. Zeynep, tabir yerindeyse “soydan muhalif.” Darbe sonrası Avrupa’ya kaçan sol diasporada, Türkiye’nin acılarını dinleyerek yetişmiş. Aile dostları Yılmaz Güney ve o dönem Fransa’daki siyasi mülteciler. (Küçüklüğünde kardeşi Sema’yla birlikte Yılmaz Güney’in Duvar filminde bile oynamış.)

Ancak gel gör ki Kürt asıllı değil. Bunu hatırlattığımda, hafif bozuluyor, belki de beni ayıplıyor. “Ama Alevi’yim” diyor ve ekliyor “Zaten bir halk soykırıma uğrarsa, dili yasaklanırsa, toprak altından kemikler fışkırırsa, bu kadar faili meçhul varsa bir insan başka ne yapabilir?”  

Gazeteci meslektaşları Zeynep’i kamerasıyla sürekli haber peşinde, hiçbir eylemi kaçırmayan, arı gibi koşturan biri olarak anlatıyor. İddianamede, ANF isimli PKK çizgisindeki internet sitesine yaptığı haberlerden dolayı “PKK propagandası” yapmakla suçlanıyor. Zaten Zeynep de ”Unutma ben Birgün değil, ANF’ye yaptığım haberlerden dolayı tutuklandım” diye 3 kez hatırlatıyor. Gazeteci milletinin alayına bozuk “Kürt basınının temelini kırmak istediler. Ama söz konusu Kürt basını olunca, herkes geri durdu” diyor.  

 

Thai box dersi veriyor

 

Zeynep cezaevinde Kürtçe öğreniyor. Görüşmemizde günlük hayatını, koğuşunu, arkadaşlarını anlattı. Her gün 2 saat spor yapıyor, koğuştaki gençlere Thai Box dersi veriyor. Kollarındaki kasları, giydiği kazağa rağmen seçebiliyorum. “Burada kilo aldım” diyor.  

Fransa’yı ve çocukluk yıllarını konuşuyoruz. Herhalde bu isyan geninin kökleri, Paris’te bir yerlerde. “Okula başladığımızda bizimle pis Türk diye alay ediyorlardı.” Avuçlarını sıkarak, “Dayanamıyorum ırkçılığa. Irkçılığa dayanamıyorum” diyor. Hemen sonra “Düşünebiliyor musun 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları. O olayları öğrenince bir hafta ağladım. Buram düğümlendi. Yemek yiyemedim.” Zeynep için bütün bu haksızlıklar bütünü, aynı mücadelenin bir parçası.  

Kardeşi Sema’dan söz ederek, sesi yumuşuyor. Hayatta en sevdiği insan. Canının yarısı. Sema lösemi hastası. Zeynep onun ilik donörü. ”En çok Sema’yla sohbeti özledim. Sabahlara kadar konuşuruz, güleriz, ağlarız... ”

 

Tahliyesi için dua ediliyor

 

Girişte ve çıkışta cezaevi çalışanlarından bol bol Zeynep hikâyeleri dinliyorum. Bir yandan seviyor, diğer yandan tahliyesi için dua ediyorlar. Zeynep oradan yaptığı haberlerle, itirazlarıyla, hesap soran haliyle herkese kök söktürmüş! Eee... Sarp Kuray’ın kızı, Emel Mesci’nin evladı. Cezaevi müdürü Hulusi Sağlam, ‘Kutlu Doğum’ organizasyonu bitince merhaba demek için yanımıza geliyor. Kaşla göz arasında Zeynep’i Hulusi Bey’le neredeyse kavga ederken buluyorum “Afrikalı tutuklular neden mutfak bölümünde çalıştırılmıyor? Siyah oldukları için mi?”  

Araya giriyorum, “Nolur yanımda tartışmayın. Ben gerilime gelemem!” Aslında bu gerilim değil, kendisinin de anlattığı gibi Zeynep’in konuşma şekli. O, bütün dünyaya kafa tutan, tüm haksızlıkların hesabını sormaya gelmiş koca yürekli bir çocuk-kadın.  

Süremiz dolunca, iki meslektaş sarılıp vedalaşıyoruz... O koğuşuna, ben gazeteme... Zeynep’in yargılandığı KCK gazeteciler davasının duruşması önümüzdeki hafta olacak. 

NOT: Bu bir röportaj değil, cezaevindeki bir meslektaşı ziyarettir. Bu ziyareti mümkün kılan Adalet Bakanlığı personeline, dostane ve insani yaklaşımlarından dolayı teşekkür ederim.