Tunceli'nin Ovacık ilçesinin 'Komünist Başkan'ı Fatih Mehmet Maçoğlu, "Demokratik Haklar Federasyonu olarak, sosyalist siyasetin ideolojisini demokratik alanda savunduklarını" ileri sürerek "CHP'yi seçmememim sebebi nettir; biz sosyalistiz, CHP ise sosyalist değil. HDP de sosyalist değil. Biz ise netiz, sosyalist siyasetiz. Biz Türkiye'nin herhangi bir halkının ulusal siyasetini savunmayız. Ezilenden yana tavır alır, ezileni destekleriz. Yani Kürt halkı da, Türk halkı da, Ermeni ya da Rum da eziliyorsa o halktan yana tavır alırız" dedi.
Yurt gazetesinden Ülkü Çoban'a konuşan Fatih Mehmet Maçoğlu'nun açıklamaları şöyle:
Elbette Ovacık’ı ve siyasi üslubunuzu konuşacağız ama önce ülkenin gündem başlıkları ile ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum. Örneğin Demirtaş 6-8 Ekim olaylarında halka sokağa çıkma çağrısı yapmakla ve Yüksekdağ da “Sırtımızı PYD’ye yaslıyoruz” söylemiyle suçlanıyor. HDP’li vekillerin tutuklanması ile ilgili yorumunuz ne?
Hangi siyasi parti, hangi siyasi düşünce olursa olsun, kesinlikle doğru bulduğumuz bir şey değil. Açıklamalarını tam olarak bilmiyorum ama bir siyasi partinin düşürüldüğü bu durum beni rahatsız ediyor. Milletin iradesine, milletin karşısında müdahale etmiş oluyorsunuz. Halkın iradesini de görmek, tanımak, önünüze koyarak karar vermek lâzım. Olaya birileri üzerinden bakmak istemiyorum. Demirtaş ve Yüksekdağ ne demiş tam olarak bilemiyorum.
Son dönemlerde sık sık “Kürt siyasi hareketi” tanımı ile karşılaşıyoruz. Siz o hareketin neresindesiniz?
Ben o hareketin hiçbir yerinde değilim. Siyasetin Kürt’ü Türk’ü olmaz ki… Biz sosyalist siyaset yapıyoruz, ezilenin yanındayız, haklının yanındayız, emeğin yanındayız.
Komünist kuru fasulye olur mu? Devlet hazinesine ait 650 dönüm araziye nohut, kuru fasulye ve patates ektiniz. Ülkeye komünist nohut ve hatta komünist bal kazandırdınız. Tepkiler nasıl?
(Gülüyor) Balın komünisti olur mu? Ya da komünist kuru fasulye olur mu? Onu sizler yani gazeteciler söylediniz. Aslında iyi de oldu, bu şekilde isimler duyuldu. Asıl amacımız kendi coğrafyamızda üretim yapmaktı. Emekçiyi korumaktı, eskiden ürettikleri ellerinde kalıyordu, şimdi ise ürettiklerini başka yerlerle de buluşturuyoruz. Kolektif bir şekilde, hep birlikte, emek vererek bunu yapıyoruz.
Büyük marketlere ürün vermeyiz
Satışlar nasıl ve nerelere satış yapıyorsunuz? Ben büyük bir marketler zinciri olsam ve gelsem sizden ürünlerinizi almak istesem, verir misiniz?
Kesinlikle vermeyiz. Kargosunu yani taşıma bedelini ve de orada çalışan üreticinin fiyatını koyduktan sonra ne kadara mâl oluyorsa, onun dışında hiçbir kâr marjı koymadan tüketiciye ulaşması lazım. Aksi takdirde ya üretici ya da tüketici zarar eder. Yani üreticiden yüksek alırsan, bir de kâr koyarsan tüketiciye yüksek verirsin. Bu sefer de bir sınıfı kurtarayım derken, diğer bir sınıfı da sömürmüş olursun.
Tüccar ve tefeciler küfrediyorlar
Tarımda artık özellikle aracılar daha fazla kazanıyorlar; tepkiyle karşılaşmıyor musunuz?
Tabii ki, tüccarla tefeci bize küfrediyorlar ama üretici ve tüketici daha çok, aradaki tüccar ve tefeci daha azdır. Tefeci ve tüccar bir memleketin yüzde 1'i veya 2'sidir, çok fazla değildir. İki kişinin bize küfretmesi ama 98 kişinin doğru bir şey yaptığımızı söylemesi bizim için değerlidir.
Kayyum atanan belediyeler, tutuklanan belediye başkanları var... Sizin de endişeniz var mı?
Biz kendimize güveniyoruz. Sosyalistiz; kavga eden, kıran, döken değiliz. Biz illegal de değiliz. Biz mücadele içerisinde demokratik haklarımızı kullanan sosyalist siyaset yürütüyoruz ve bu siyaset içerisinde kendimize güveniyoruz. Kimsenin bu temelde bizi suçlama hakkı da yok, öyle bir yetkisi de yok. Biz halkın iradesine saygı duyulmasını istiyoruz, onun için kayyumların doğru olmadığını düşünüyoruz.
CHP ve HDP sosyalist değil
Siz seçime TKP'den girdiniz. Neden CHP değil ya da neden HDP değil; neden TKP?
Demokratik Haklar Federasyonu olarak, sosyalist siyasetin ideolojisini demokratik alanda savunan bir siyasetiz. CHP'yi seçmememim sebebi nettir; biz sosyalistiz, CHP ise sosyalist değil. HDP de sosyalist değil. Biz ise netiz, sosyalist siyasetiz. Biz Türkiye'nin herhangi bir halkının ulusal siyasetini savunmayız. Ezilenden yana tavır alır, ezileni destekleriz. Yani Kürt halkı da, Türk halkı da, Ermeni ya da Rum da eziliyorsa o halktan yana tavır alırız. İdeolojik olarak kendi siyasetimizin üzerine basarak yukarı çıkarız. Başka siyasetin üzerine basarak yukarıya çıkmayız.
Sürekli bir parti arayışı içinde olmak yerine belki planlar arasında vardır, partileşme çalışması olacak mı?
Belli mi olur? Belli olmaz.1987'den beri süren 40 yıllık bir siyaset bizimki. Uzun süredir Türkiye'deki tüm sosyalistlerin ve komünistlerin bir araya gelmesi için çağrımız var ve bu çağrı hala devam ediyor. Demokratların, aydınların, ilericilerin, vicdanlıların, bütün sosyalistlerin bir araya geleceği bir çatı hepimizin temennisi.
Basının üzerindeki baskılar kalkmalı
Cumhuriyet Gazetesi'ne bir ziyaretiniz de oldu, destek verdiniz.
Bir siyasal harekete ya da bir partiye laf söyleyerek ülkede kendi programınızı yükseltemezsiniz. Siz bir ideolojinin parçasıysanız sistemle ilgili bir çalışma yapmak zorundasınız. Bugün AKP, yarın CHP ya da başka bir parti… Eğer sistem böyleyse, her zaman her dönemde birileri ezilmeye başlayacaktır. Biz Cumhuriyet Gazetesi’ne ya da onun nezdinde bütün basına, demokrasi mücadelesi içerisinde haklarının verilmesi ve onların üzerlerindeki baskının kalkması gerektiğini düşünüyoruz.
İllegal örgütlerle devlet çatışıyor: Siviller zarar görüyor
Devletin doğuyu ve güneydoğuyu ihmal ettiğini düşünenlerden misiniz?
Sence?
Benim konuyla ilgili düşüncelerim ve hatta yorumlarım var elbette ama sizin görüşünüzü merak ediyorum.
(Gülüyor) “Ben gazeteciyim, ben sorarım” diyorsun. Her şey gün gibi ortada, illegal silahlı örgütlerle devlet çatışıyor. Bu ülkede 30-40 yıldır bu iş oluyor. “Doğru buluyor musunuz?” derseniz, doğru bulmuyorum. Ancak, iki tane silahlı grubun arasında silahı olmayan siviller ölüyor, halk ölüyor. Anlatabildim mi? Bulunduğumuz yerde çatışmalar oluyor; sosyal bir varlığız psikolojik olarak etkileniyoruz. Türkiye'nin güneyinde, doğusunda, batısında değil her yerinde olaylar var ama en çok doğusunda var. Mezopotamya yani dünyada kültür mirası yüksek olan bölgede ‘savaş mirası’ artık hâkim olmaya başladı. Bu coğrafyada insanlar ölüyor. Evet, bu bölgeye dair bir çatışma ortamı var ve burada sivil halk zarar görüyor.
PKK ile ilişkimiz olmaz
OHAL bölgeyi nasıl etkiliyor?
Bu mesele bir yıldan fazla zaman aldı; 3,5 yıllık çözüm sürecinde bu coğrafyaya dünyanın her yerinden insanlar gelmeye başlamıştı ama maalesef son bir yıldır coğrafyamızda çok sert çatışmalar ve tartışmalar olmaya başladı.
Çözüm sürecinin sona ermesinde PKK'nın doğrudan etkisi olduğu da biliniyor. Sizce PKK, siyasi anlamda bazı şeylere sebep oluyor mu?
Şimdi bakın PKK adına konuşamam, PKK ile diyalogumuz olmaz, ilişkimiz olmaz. PKK’nın kimi yönlendirip, kimi yönlendirmediği konusunda da yorum yapamam, bu haksızlık olur. 3 yıl çözüm sürecine gidilip bir araya gelindiyse ve tartışmalar sürdüyse demek ki bu mümkündür. O zaman sorunu iyi tespit edip, çözmek adına bir çaba harcamamız lazım. Her birimizin, iktidarın, muhalefetin, devrimcilerin, demokratların, aydınların, herkesin... Bütün vicdanlıların buna dair bir sözü olması lazım. Benim buna dair bir sözüm var: Demokrasi mücadelesinin ve barışın hemen olması lazım. Her geçen gün insanlar ölüyor ve bu durum çelişkiyi derinleştiriyor. Aradaki soğukluğu fazlalaştırıyor. Ülkede demokrasi mücadelesinin geliştirilmesi gerekiyor, aksi takdirde bu sorunlar bugün PKK üzerinden olur yarın ise başka bir örgüt üzerinden devam eder.
Sınırların parçalanmasından yana değiliz
Kürt-Türk, Alevi-Sünni vs. Bu ayrışma ülkeye zarar verir mi?
‘Böl-parçala-yönet’, kapitalizmin ve emperyalizmin en büyük özelliğidir. Yugoslavya'da, Rusya'da oldu; bu durum dünyanın her yerinde böyledir. Biz sosyalistler sınırların kaldırılmasına ve bütün insanların bir arada yaşayabileceğine inanıyoruz. Bu anlamda sınırların parçalanmasından yana değiliz. Muğla'yı, İstanbul'u, İzmir'i size vereceğimizi düşünmeyin. Biz 3 gün de olsa 5 gün de olsa oralara gidip, gezip, tatil yapmayı istiyoruz; bu bizi mutlu ediyor. Tersine Edirne'deki bir vatandaşın Ovacık'a ya da Hakkâri’ye gelmesi de onun temel hakkıdır. Burası bizim memleketimiz, orası sizin memleketiniz değil. Bu coğrafya herkesin rahat yaşayabileceği bir coğrafyadır, her yerde herkesin hakkı vardır.