Ekonomi

Mahfi Eğilmez: Varlık Fonu böyle bir şey değil

"Varlık fonu varlığını artırarak gelecek kuşaklara servet bırakmayı hedefleyen bir düzenlemedir"

12 Ekim 2017 17:56

Mahfi Eğilmez*

Varlık Fonu Böyle Bir Şey Değil

Varlık Fonu yetkililerinin “fon bünyesindeki varlıklara ilişkin kapsamlı bir çalışma yapıldığı ve atıl arsalar ve uzun vadeli alacakların nakde çevrileceği ve bu yolla sağlanacak kaynakların Türkiye’nin nitelikli yatırımlarına sıfır faizli finansman imkânı olarak sunulacağı” şeklindeki açıklamaları gündemde yer aldı. 

Ulusal Varlık Fonları, çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetimi altında çalışan fonlardır. Bu fonun geliri genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Bir ülke eğer bütçe fazlası veriyorsa bu fazlayı 4 şekilde kullanabilir: (1) Harcamalarını artırır. (2) Mevcut vergi yükünü düşürür. (3) Borçlarını erken ödemeye tabi tutabilir. (4) Bir varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidebilir. Bu tür fon yönetimlerinde temel hareket noktası varlıkları risk ve getiri dengesini gözeterek kazanç amaçlı kullanmaktır. Bu işlemleri, bütçe kısıtlamaları ve parlamentonun sıkı denetimi altında yürütmek kolay değildir. Varlık fonu kuruluşunun bir nedeni de bu kısıtlamalardan kurtulmaktır.

Varlık fonları, ağırlıklı olarak, devlet tahvillerine, hisse senetlerine, yatırım fonlarına, çeşitli projelere geçici ya da kalıcı ortaklıklar yoluyla girip yatırım yaparlar. Bazı ülkeler varlık fonlarının yatırımlarıyla ilgili bazı kısıtlamalar ve standartlar getirmişlerdir. Örneğin birçok ülkede varlık fonları için S&P ve Fitch’in BBB - ve Moodys’in Baa3 kredi notları yatırım yapılabilir en düşük not olarak kabul edilmekte, bu notun altında kredi notu olan ülke tahvillerine yatırım yapılamamaktadır.

Bu genel tanımları ve çerçeveyi verdikten sonra gelelim yetkililerin açıklamalarının değerlendirilmesine. Varlık Fonu banka değildir. Amacı kredi vermek değildir. Hele sıfır faizle ya da düşük faizle kredi vermek hiç değildir. Eğer verirse varlık fonu olmaktan çıkar kalkınma bankası halini alır. Yıllık enflasyonun yüzde 10 olduğu bir ekonomide varlık fonunun 10 milyar TL krediyi sıfır faizle 3 yıl süreli bir projeye verdiğini düşünelim. 3 yılın sonunda 10 milyar TL’yi geri aldığında bu paranın satın alma gücü yüzde 30 değer kaybıyla 7 milyar TL’ye düşmüş ve dolayısıyla varlık fonu 3 yılda varlığının yüzde 30’unu kaybetmiş olacaktır. Bunun mantıklı bir açıklaması olamaz.

İşin ekonomi mantığı yönü böyledir. Bir de hukuksal mantığı var. Kamu kesiminin sahip olduğu varlıklar ya devlete ait bedelsiz edinilmiş arazi gibi varlıklardır ya da vergilerle veya bir tekel hakkını kullanarak veya borçlanılarak edinilmiş varlıklardır. Bedelsiz edinilmiş varlıkların bile bir değeri vardır. Devletin sahip olduğu her varlıkta o ülkenin yurttaşlarının hakkı vardır. Bu varlıklardan elde edilen kaynakları faizsiz borç olarak vermek yurttaşların haklarını çiğnemek anlamına gelir. O nedenle devletin kaynakları ancak fakirlere yardım gibi sosyal projelerde bağış şeklinde verilebilir.

Özetle söylemek gerekirse varlık fonu elindeki varlıkları kullanarak düşük faizle borç verip varlığını kaybedecek bir kurum değildir. Tam tersine varlık fonu varlığını artırarak gelecek kuşaklara servet bırakmayı hedefleyen bir düzenlemedir. Yani getirinin yüksek, riskin düşük olduğu alanlara para yatırıp elde edeceği kazançları varlığına katarak büyüyecek ve gelişecektir.
Yeni Türkiye filan derken Osmanlı’nın durumuna düşmeyelim. Osmanlı, finansal buluş yapma sevdasıyla Düyun-u Umumiye’nin eline düşmüş, borçları ödemek de bize kalmıştı. 

Not: Bu yazı yazıldıktan sonra Varlık Fonu Başkanı bu yönde demeç vermediğini, basında yer alan bu haberlerin doğru olmadığını açıkladı. Bu açıklamanın sevindirici bir gelişme olduğunu belirtmek isterim. Buna karşılık yazımın yine de ileride oluşabilecek benzer düşüncelere karşı burada durmasında yarar görüyorum.   

*Bu yazı ilk kez mahfiegilmez.com'da yayımlanmıştır