Gündem

Murat İde: Erdoğan'ın Türk milliyetçilerini kandırdığı günlerdeyiz

"Erdoğan kandırılmıyor, herkesi kandırıyor"

05 Eylül 2018 12:10

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'e düzenlediği resmi ziyaret kapsamında Devlet Konukevi'nde Kırgızistan Meclis Başkanı Dastanbek Cumabeko ile bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşmede Erdoğan'ı oğlu Bilal Erdoğan'da yer aldı. Yeniçağ yazarı Murat İde resmi görüşmede Bilal Erdoğan'ın da bulunmasına yönelik, "Aytmatov ve Bozkurt önünde fotoğraf güzel de, Bilal'li masalarla olmuyor bu iş" dedi. 

"Bozkurt yapıp, Başbuğ Türkeş derse şaşırma"

Yazar İde iktidar için "İcabı halinde herkesle kol kola girebiliyor" diyerek, "Erdoğan kandırılmıyor, herkesi kandırıyor..  Bugüne kadar kandıramadığı güç Türk Milliyetçileri.. Yarın Bozkurt yapıp, Başbuğ Türkeş derse şaşırma.. Türk Milliyetçileri'ni, kutsadıkları padişah bile kandıramadı ve Cumhuriyet doğdu.. Onları kandırabildiği gün, yandığımız gündür.. İşte o günlerdeyiz.. Dertlenmem bundan.." vurgusu yaptı. 

Yeniçağ yazarı Murat İde, "Fotoğrafta Bozkurt, ittifakta ayı!" başlığıyla ( 05 Eylül 2018) yayımlanan yazısında şu noktalara değindi: 

"Bakmayın Kırgızistan'daki pozlara..

Dün 'Eşref-i mahlukla dolaşıyorum' diyerek, Bozkurt'a 'hayvan' göndermesi yapıyor, bugün, Bozkurt'ların Başbuğu Alparslan Türkeş'i anan, "Bütün Dünya kurban olsun, Türk'ün Başbuğ Türkeş'ine" dizelerini alkışlıyor..

Tüyleri diken diken olmuşlar var, görüyorum.. Ama dün de Şivan'ı alkışlıyordu o eller..

"Ne var yani, doğrusu bu işte" diyenleri duyar gibiyim..

İşin aslı öyle değil..

Masaya hiçbir resmi sıfatı olmayan Bilal'i oturtabilen gayriciddilik, "Milliyetçi" görünen manevraları hep ihtiyaç halinde yapıyor..

Değilse, 'Çözüm Süreci'nin Türk aleyhtarı duruşu bir vahiyle değişmedi..

Aslında tek sebep var, 'Şahsi Beka' riske girdiğinde, ittifak da, müttefik de dakkada değişiyor..

Nitekim bakın 16 yıllık iktidara, sayın müttefikleri;

-AB beslemesi kaypak liberaller..

-Yetmez ama evet tuzağına düşen sosyalistler..

-Serok apo deyip, bağımsız kürdistan(!) ilan eden HDP'liler..

-Bütün bu sürede akıl hocası ve 15 Temmuz alçaklığının müsebbibi F-Tipliler..

Bir siyaset düşünün ki, icabı halinde herkesle kol kola girebiliyor..

Aklı başında biri, bugün ihtiyaç duyduğu için koluna girse, samimiyetine inanabilir mi?

Söylemek zorundayım; Aldananlar var..

"Bugün niye bunları yapıyor?" demiyorum..

Diyorum ki;

-Bunları inandığı için, şart olduğu için değil, şahsi bekası gerektirdiği için yapıyor..

Bir yanım "Buna da şükür" derken, diğer yanım, "Bu noktadan dönüş ağır fatura çıkaracak" diyor..

Çünkü biliyorum ki, eninde sonunda bitecek..

16 yılda 80 farklı yönden esen rüzgara kapılmış bir savrulmanın ve tüm ittifaklarını dağıtmış bir hesapçılığın, yarın andaki müttefikini nasıl hançerleyeceğini beklemekten başka çare yok..

Bu işin dahili kısmı.. Bir de harici kısmı var..

Bu pragmatik (faydacı) yaklaşım, bir devletin yüksek menfaatleri için gerekli olabilir..

Buna itirazım yok.. Uluslararası ilişkilerde, kardeş ülke olmanın dışında, dostluk yok millî menfaatler var..

Elbette faydacı davranmayı gerektiren anlar, durumlar, pozisyonlar olabilir.. Ama burada gerekçe KUT'saldır; Millî menfaat.. Yani 'Kişisel beka hesapları' değil..

Ancak pozisyonunu, ittifakını, müttefikini hep 'Şahsi saltanat, güç, iktidar' hesapları belirliyor..

O yüzden değil mi;

Dış politika stratejisinde AB'yi hedefledikleri ilk yıllarda müttefikleri, 'Entelektüel ve diplomatik' cehaletlerini-eksiklerini tamamlayan kıvrak liberallerdi..

O yüzden değil mi;

İnsan hakları edebiyatına sağlam yatırım yapan AB'ye şirin görünmek için, bugün gaz sıktıkları Cumartesi Anneleri'ni Dolmabahçe'de ağırlayarak, sosyalistlere şirin görünme çabaları.. (Gerçi orada anneden çok baba vardı.)

O yüzden değil mi;

Bugün Aytmatov'un önünde poz verirken, dün "Habur'da güzel şeyler oluyor" diyerek, Dolmabahçe'de mutabık kalarak, bölücü siyasetle ittifakları..

Bugün 'Bozkurt' önünde poz verirken, dün, İngiliz uşağı Şeyh Sait'in adının Diyarbakır'da bir meydana verilmesine sessiz kalan ittifakları..

O yüzden değil mi;

Bugün terörist dediği F tipinin lideri için, 12 yıl boyunca "Hasret bitsin, dön" çağrıları yaptığı, "Ne istediler de vermedik" diyebildiği fetö ittifakı..

Bugün olanlara ya da bugünkü duruşa "Neden?" demiyorum..

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nı, Aytmatov'un kabri başında, kardeş ülke liderleri ile 'Bozkurt' önünde görmeye itirazım olabilir mi?

Dünyanın geldiği noktada, Türk Milleti'nin öncelikli stratejik hedefinin, kimilerinin rüya olarak yorumladığı 'Turan' gerçeği olduğu ortadayken, ben buna itiraz edebilir miyim?

Gelin görün ki, bu işte de bir tuhaflık var..

Aytmatov ve Bozkurt önünde poz verirken, yeni müttefiki Rusya.. Yani, 1922'den bu yana "Türklüğü ezen" Sovyet aklının yetiştirmesi..

Küçük resimde "Türk" pozları verirken, büyük resimdeki müttefikin Stalin aklının bakiyesi Rusya olması hiç mi kafamı karıştırmasın..

Bir dostumun tanımıyla 'Av-Rusyacılık' ne zamandan beri 'Millî' çizgi oldu?

Bakın Stalin dedim.. 1922'de iktidara gelen bu arkadaşın hayatı ve politikaları hep ne üzerine kurulu; Türklüğü ezmek..

Bir avuç Rus'un yaşadığı koca coğrafyayı Rus emperyalizmine hizmet ettirmek.. Ki coğrafya büyük oranda Türk coğrafyası..

Türk Milleti, 1922'de Anadolu'da, dünyanın ilk anti-emperyalist Kurtuluş Savaşı'nı zaferle taçlandırırken, aynı yıl, büyük Turan coğrafyasında devreye giren bir el, Stalin maşasıyla, Türk Milleti'nin üzerine Rus emperyalizmini çöktürmüş..

Ne tesadüf değil mi?

Tıpkı, Sovyetler dağılmadan 2 yıl önce, Türk dünyasıyla Türkiye'nin arasına hançer gibi saplanan Karabağ işgalinin zamanlamasındaki gibi..

Bunların beslendiği dergahın bir başka ismi de, Azerbaycanlı Türk'lere bomba yağarken, "Onlar Şii" diyebilecek kadar lakayttı.. Damar aynı damar, taaa Osmanlı'da Mısır'dan getirilen sözde ulemalar..

O lafı eden de oradan besleniyordu, bunlar da..

Nitekim, Aytmatov ve Bozkurt önünde fotoğraf verirken, beri yanda Türk Milliyetçisi Cevadbeyli'yi İran'a iade etmek üzere kampa kapatan da bunlar..

Demem o ki, Kırgızistan'daki fotoğraflara bakınca, hem hoşuma gidiyor, hem de bu tarihsel derinlik ve donanımdan yoksunluğa dertleniyorum..

Masaya oğlu Bilal'i oturtabilecek kadar gayriciddi duruşun, Türk dünyasıyla buluşurken, müttefikinin de Rusya olmasına şaşırmıyorum nedense..

Çünkü iktidarı boyunca hep yaşadı bu karmaşayı.. "İcapçı siyaset" böyle bir şey demek ki..

Son olarak bir gerçeği not edelim;

Dünyanın her köşesinde ortalığı karıştıran süper güçler ABD-Rusya-İngiltere..

Bu güç, her yerde savaş-kan-gözyaşına sebep olurken, Allah'ını seven söylesin, birbirlerine tek bir fiske vurduklarını gördünüz mü?

Buna, 'Türklüğün ezel-ebed düşmanı' Çin'i de dahil edebilirsiniz.. İmparatorluk döneminde de aynıydı bunlar, Sosyalist günlerinde de aynı.. İşine geldi mi "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı"nı kutsayan ideolojilerine rağmen hep emperyal rota izlediler.. Bakınız Türkistan..

Demem o ki;

Roosevelt-Churchill-Stalin üçlüsünü aynı masaya oturtan güç ne ise hâlâ dünyayı o güç yönetiyor..

Buna her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıp saldıran Çin'i de dahil ediniz, fotoğraf oturuyor..

Avrupa'nın ara ara kafa uzatmasını saymazsak, sistem bu..

Ve ülkeler bu gerçek altında yönetiliyor, yönlendiriliyor..

Bu gerçeğe karşı tek silahımız gerçeği görmek..

Görüp, ona göre davranmak..

Aytmatov ve Bozkurt önünde fotoğraf güzel de, Bilal'li masalarla olmuyor bu iş..

Bilal yerine, Doğu Türkistan'dan, Türkmeneli'nden, Karadağ kaçkınlarından, Rus-ABD ve İngiliz emperyalizminin üzerinde tepindiği Türk coğrafyasının her köşesinden birini oturtsa, susacağım bir süre..

O da bir süre.. Çünkü fıtratı biliyorum..

Üç yıl önceki bir yayında, Çiğdem Akdemir'e demişim ki;

-Erdoğan kandırılmıyor, herkesi kandırıyor.. Bugüne kadar kandıramadığı güç Türk Milliyetçileri.. Yarın Bozkurt yapıp, Başbuğ Türkeş derse şaşırma.. Türk Milliyetçileri'ni, kutsadıkları padişah bile kandıramadı ve Cumhuriyet doğdu.. Onları kandırabildiği gün, yandığımız gündür..

İşte o günlerdeyiz..

Dertlenmem bundan.."