Gündem

Özgür Özel’den Kobani davası kararlarına ilişkin ilk açıklama: Kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok!

"Artık Berat Albayrak’ın dediği at izi ile it izinin birbirine karışma halinin üçüncü versiyonunu yaşıyoruz"

16 Mayıs 2024 20:10

T24 Haber Merkezi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş'a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ'a ise 30 yıl 3 ay hapis cezası verdiği Kobani davası kararlarını eleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil hükûmet kanadının Kobani davasına ilişkin sıkça vurguladığı “Yasin Börü’nün katilleri” suçlamasına da mahkemece beraat verilmesine dikkati çeken CHP lideri, yıllardır süren davanın "siyasi bir malzeme" olarak kullanıldığını söyledi. Özel, "Bir partinin genel başkanı olmasam beraat edenleri ve ağır ceza alanları hangi kategoride değerlendirmek gerektiği üzerine farklı beyin jimnastiği yapabilirim ama kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok. Yargılama süreci hukuki değil” ifadelerini kullandı.

Özel, Ankara emniyetini karıştıran Ayhan Bora Kaplan, skandal iddianamesi ile tepki çeken Sinan Ateş davaları ile tartışmalı Can Atalay kararına imza atan 3. Ceza Dairesi'nin Başkanı Muhsin Şentürk’ün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanmasını örnek göstererek, "Bu normalleşme meselesine uygun bir zemin yok" dedi.

Özel, daha önce de Erdoğan'la görüşmesini eleştiren eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kobani davası kararlarına tepki gösterdiği paylaşımındaki kendisine olduğu düşünülen “Bunun içindir ki dikta rejimleriyle el sıkışılmaz ve sistemin aparatı olunmaz!” ifadesine canlı yayında yanıt verdi. Özel, "Cümlenin bağlamını bilmiyorum ama Sayın Genel Başkanı’nın kendi değerlendirmesidir hiç üzerime almam. CHP Genel Başkanları her atılan tweet’i üzerine almaması lazım" dedi. Özel, "Sayın genel başkanın niyetini ben okuyacak değilim ama birlikte yaptığımız bütün görüşmelerde son derece yapıcı. Biz saygıda kusur etmiyoruz o da makamımıza hürmet ediyor" ifadelerine de yer verdi.

TIKLAYIN - Kılıçdaroğlu'ndan Kobani davası kararlarına tepki: Adalet terazisi bugün bir kez daha kırıldı

Özel, Sözcü TV’de İpek Özbey moderatörlüğünde, Sözcü yazarı gazeteci Uğur Dündar ve Sözcü yazarı Deniz Zeyrek’in sorularını yanıtlıyor.


Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Kobani davası kararları: Kabul edilir tarafı yok, yargılama süreci hukuki değil!

“Uzamasıyla zamanlamasıyla karar duruşmasının seçimden sonraya bırakılmasıyla her yönüyle siyaseten kullanılmaya elverişli bir dava. Verilen cezaların bazıları istenene göre çok düşük ama burada Yüksekdağ ve Demirtaş’a verilen cezaların kabul edilir tarafı yok. Bazı beraat kararları önemli ama geriye dönüp baktığınızda Yasin Börü suçundan beraat ettiler. Bu dava siyaseten ne kadar çok kullanıldı bugün geldiğimiz noktada mahkeme Yasin Börü’nün ölümünden sorumlu olmadıklarını söyledi. Bir partinin genel başkanı olmasan beraat edenleri ve ağır ceza alanları hangi kategoride değerlendirmek gerektiği üzerine farklı beyin jimnastiği yapabilirim ama kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok. Yargılama süreci hukuki değil.

TIKLAYIN - Kobani davasında karar: Demirtaş'a 42 yıl, Yüksekdağ’a 30 yıl 3 ay ceza! | Kışanak ve Tuncel'e tahliye, Tan ve Bilgen’e beraat

"Eğer bu soruşturma dört başı mamur yürüyecekse Soylu hakkında bir fezleke hazırlanacak, dokunulmazlığı kaldıracak, yargı önünde bildiklerini anlatacak"

(Ayhan Bora Kaplan davası)  Bu meseleyi konuşacaksak işin şu kısmını kısaca hatırlamak gerekiyor. Kaplan aileden birisiyle birlikte Kızılay’ın ortasında korsan cd satışı yapan birisidir. Abisini tartaklayanı vurarak hapse düşer, çıktıktan sonra uyuşturucuya düşen biridir. Ucu başka yerlere dokunduğu için bazı suçların çok üzerinde durulmuyor herhalde ama Kaplan dosyası enine boyuna tartışıldığında burada tehdit adam kaçırma bir sürü şey, ayrıca devlete emanet yurtlardaki 18 yaşına yaklaşan kimsesiz genç kızların iş bulma çalıştırılma vaadiyle ilk önce garsonluk ardından yok içkili lokanta denilerek felaket bir senaryonun içine sokulduğu bütün bu rezilliklerin içinde hepsi birden var. Benim yanımdan giden biri bununla buluştu. 15 Temmuz gecesi muhataplarımızı aradık, Meclis’in açılması gerekir, gelirler burayı sararlar meclisi ele geçirmiş olurlar meclisi açıp buradan direnelim dedik. Döndük dolaştık Meclis’e gittik, ikinci konuşmayı ben, üçüncü konuşmayı Mehmet Muş, Erhan Akçay, sonra Bekir Bozdağ konuştu. O sırada bizim yanılmıyorsam Levent Gök konuştu. Süleyman Soylu da orada oturuyor. Ben Süleyman Bey konuşsun dedim. Kalktı geldi, kürsüye ve Meclis Başkanı’na dedi ki, benim zamanım geldi arkadaşlarla TRT önünde buluşacağım gençlerle dedi. Bu lafı dün gibi biliyorum. Sonra Soylu’nun TRT önüne gittiği, kayıp silahlar konusunda TRT önünde buluştuğu birtakım sivil kişilere silah dağıttığı tartışmaları yapıldı. Sonra bu kişilerin Ayhan Bora Kaplan ekibi olduğu ortaya çıktı. Belli bir süre sonra Soylu içişleri bakanı oluyor ardından da Soylu’nun tartışmalı süreci. Kaplan’ın himaye edildiğine ilişkin iddialar çok ciddi. Aslında gizli özne diyebileceklerimizden biri de Soylu. Eğer bu soruşturma dört başı mamur yürüyecekse Soylu hakkında bir fezleke hazırlanacak, gelecek, oy birliği ile karma komisyondan geçecek, dokunulmazlığı kaldıracak, yargı önünde bildiklerini anlatacak ki bu olay gerçekten çözülebilsin.

"O aracın plakasının iddianamede olmaması başlı başına bir yargılama konusudur"

"(Sinan Ateş davası) Soylu’nun geçmişe en iyi ilişkide olduğu kişi MHP ve son günlerde ortaya çıkan bir şey, Sinan Ateş iddianamesi yazılmış, her şeyin plakası var ama bir tane araca siyah Audi deniyor. Sonra o siyah Audi’nin hangi araç olduğuna ilişkin bir fotoğraf ortaya çıktı. Buna erişen arkadaşlar cesaretli bir iş yaptılar ama ne bunun ortaya çıkmasını gazetecilik başarısı olarak gören var… Konunun iki tarafı da bir taraf Soylu’nun işin ucunun kendisine geldiğini görerek süreci enfekte etmek için bunu servis ettiğini ve Ali Yerlikaya’nın üstüne yıktığını iddia ediyorlar; diğer taraf da diyor ki Yerlikaya MHP-AKP ilişkisini dinamitlemek ve Solyu’yu işin içine katmak için bunu yaptı diyorlar. Oysa fotoğrafın gizli kalmasını beklemek suç. Burası bir hukuk devletiyse iddianamede o plakanın yazılmaması kabul edilemez. Bu süreç öyle kolay sindirilecek bir süreç değil ama şuna ciddi şekilde ihtiyaç var, o aracın plakasının iddianamede olmaması başlı başına bir yargılama konusudur. Ben normalleşme diyorum, diyorlar ki yumuşama, Türkiye’nin normalleşemeye ihtiyacı var.

TIKLAYIN -T24, Sinan Ateş cinayetindeki tetikçinin kaçırıldığı “çakarlı” aracın görüntüsüne ulaştı: Geçtikleri güzergâhta PTS kayıtlarına böyle takıldı

"Bir anayasa yapılacaksa gerçek bir hukuk devletine dönüldüğü zaman yapılabilir"

"Benim bir tane şartım var, gerçekten ben bu normalleşme meselesini hem TC devletinin gelenekleri açısından Türkiye’deki insanların hak ettiği yönetici tavrı açısından, siyasi açıdan birçok yönüyle meseleyi önemsiyorum ama işin özü şu, bir noktaya indiriliyor. Biz diyoruz ki normalleşme olmalı, diğer taraf diyor ki bir anayasa yapmalı. Ben de diyorum ki bir anayasa yapılacaksa eğer o anayasa değişikliği gerçek bir hukuk devletine dönüldüğü zaman yapılabilir.

"Normalleşme meselesine uygun bir zemin yok"

"(Muhsin Şentürk’ün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanması) Dün yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi. Bu normalleşme meselesine uygun bir zemin yok. Dün akşam yayımlanan atamaya bakalım. 

TIKLAYIN - Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na Muhsin Şentürk'ü atadı: Başkanı olduğu 3. Ceza Dairesi, Atalay kararını veren AYM üyelerine suç duyurusuyla tarihe geçti

"Albayrak’ın dediği at izi ile it izinin birbirine karışma halinin üçüncü versiyonunu yaşıyoruz"

"Artık Albayrak’ın dediği at izi ile it izinin birbirine karışma halinin üçüncü versiyonunu yaşıyoruz. Birileri de bilerek bunu yapıyor onu da görmek lazım. Diğer taraftan Yerlikaya, cumhurbaşkanı, hükümet ve siyasilerimiz diyor; bir taraftan birileri cumhurbaşkanımız ve Cumhur İttifakı hedef alınıyor diyor. Yani Cumhur İttifakı'nın hedef alınmasında suçlanan Yerlikaya, Yerlikaya da FETÖ vari yöntemlerle cumhurbaşkanı ve hükümetimiz diyor. Yani doğrudan bir yere işaret etmiyor. Burada kime güveneceğiz dediğimizde biz kimseye güvenemeyiz. Karşı tarafta bile kimse birbirine güvenmiyor. Burada Sayın Bahçeli ve Erdoğan bir karar verecek. Onlar gerçekten  hakikate önem verirler, bu meselelerde kurumsal bir sorumlulukları olmadığı ama partilerindeki bu işlerde devleti bu hale düşüren kimse hesabını versin derlerse bu iş çözülebilir. Yok kan akmıştır ama burada benim partimden birilerinin sorumluluğu ortaya çıkacaksa bu cinayet görülmemelidir denirse, öbür tarafta bunları ben atadım gerçek ortaya çıktığında sorumlu ben olacağım deyip olayın üstü kapatılmaya çalışılırsa TC devlet ciddiyetiyle görülmez. Bütün iyi niyetli yaklaşımlarımıza rağmen ne normalleşme ne yumuşama olur!

Erdoğan, Özgür Özel'in talep edilmesi veya gerek görüldüğü hallerde bilgilendirilmesi talimatı vermiş

"(Süregelen davalarla ilgili iktidar sizi bilgilendirelim dendi mi?) Kendi değerlendirmeleri sırasında (Erdoğan'ı ziyareti sırasında Erdoğan'dan bahsediyor) bir talimat verircesine özel kalem müdürüne 'Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı genel başkanın ihtiyaç duyduğu hallerde ve kendileri gerekli gördüğü hallerde malumat versinler' diye söyledi. Ben de bugün dedim ki o günden sonra ben Yerlikaya ile görüştüm birkaç kez. Beklerim bu günlerde gelsinler şu oluyor bu oluyor diye. Samimi davranmak gerekirse, ortalıkta dönen toz bulutuna bakarsanız İçişleri Bakanı gelip ne anlatacak ki? Bir hukuk devletinde işlediği gibi işlemiyor süreç.

Bahçeli ve Erdoğan'a "destek" açıklaması

"Eğer Erdoğan gelip ‘Böyle bir işin içine girdik, sorumlusu kisme ortaya çıksın, siyasi destek verin’ derse hazırım. Bahçeli derse ki böyle bir işin içindeyiz hep beraber sıyrılmamız lazım’ kendisine de en net desteği vermeye razıyım. Ali Yerlikaya da gelip bir sunum yaparsa haklıyı haksızı ayırmaya katkı sağlayacak bir kamuoyu desteği isterse orada da destek veririm. Gelsinler Meclis’te bir komisyon kuralım onların belki kendi pozisyonları gereği yapamadıklarını hep birlikte yapalım ama adına temiz eller mi denir, arınma mı denir, normalleşmek için hukuka dönüş mü denir, hakikaten herkes birbirine operasyon çekiyor. Vallahi bir hukuka dönüş operasyonunun meclis eliyle yapılması lazım. Başka türlü olmayacak bu. Türkiye’yi gerçekten insanların savcısına soruşturmasına güvendiği bir hukuk devletine bu ülkeyi kavuşturalım diyorlarsa benden kayıtsız şartsız destek. Eğer kendi partilerindeki güçleri sıkışmışlıkları bir noktadan sonra onları çaresiz bırakıyor, atacakları adım onları siyaseten zora sokacaksa, gelsinler bu işlerden biz kurtulmak istiyoruz desinler hep beraber cesaretle bu işin üzerine gidelim.

Erdoğan'la görüşme eleştirilerine: Bundan önce görüşmedik sonuçları ortada

"Erdoğan’la görüşmeden endişelenen ya da nasıl görüşürsün diyenleri anlıyorum ama bundan önce görüşmedik sonuçları ortada. Ne Erdoğan’ın geçmişte yaptığı hataları aklıyorum affediyorum unutuyorum kredi açıyorum, hiçbirisi değil. Sadece mücadelenin en önemli unsuru müzakeredir.

Kılıçdaroğlu'nun "dikta rejimiyle el sıkışma" paylaşımına yanıt

"(Kemal Kılıçdaroğlu'nun "dikta rejimiyle el sıkışma" paylaşımına) Planladığım taslağı kendisine bildirdim. O da önerilerde bulundu bana. Sonra da yemekte bir araya geldik görüşme bitmişti, görüşme ile ilgili aktarımlarda bulundum, değerlendirmelerde bulunduk karşılıklı. Hatta kendisinin bir önerisi olmuştu, o konuda da ne konuştuğumuzu da söyledim. O yüzden o günden bugüne birikmiş bir şey yok. Kelimenin cümlenin bağlamını bilmiyorum ama Sayın Genel Başkanı’nın kendi değerlendirmesidir hiç üzerime almam. CHP Genel Başkanları her atılan tweet’i üzerine almaması lazım. Niyetini okuyacak değilim ama birlikte yaptığımız tüm görüşmelerde yapıcı. bir sorun görmüyorum. Kaldı ki sosyal demokrat partilerde herkes aynı görüşte olmak zorunda değil.