Yaşam

'Türkiye su kaynakları bakımından zengin ülke değil'

Stockholm toplantılarında ve BM zirvelerinde bütün boyutlarıyla ele alındığından bu yıl su ile bağlantılı olarak gıda güvenliği konusuna ağırlık verildi

31 Ağustos 2012 11:21

Uzmanlar önümüzdeki 30-40 yıl içinde insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşacağı tahmin edilen su ve gıda güvenliği sorununu 22. Uluslararası Stockholm Su Haftası’nda tartıştı.

100'ün üzerinde oturumda, suyun tasarruflu kullanımı, tarımda su, gıda üretimi ve su, kuraklık, suların idaresi, sınır aşan sular, iklim değişikliği gibi sorunlar ele alındı. Su sorunu gerek 22 yıldır toplanmakta olan Stockholm toplantılarında gerekse diğer ülkelerde düzenlenen konferanslarda ve BM zirvelerinde bütün boyutlarıyla ele alındığından bu yıl su ile bağlantılı olarak gıda güvenliği konusuna ağırlık verildi. Konferansa sunulan raporlardaki tablo hiç iç açıcı değildi. 900 milyonu açlık sınırında yaşayan, 2 milyarı yetersiz beslenen buna karşılık 1,5 milyarı da gereğinden çok fazla tüketen insanlığı, bu yaşam biçimi devam ettiği takdirde 2050’ye doğru su ve gıda sıkıntısının beklediğini gösteriyordu raporlardaki analizler. Uzmanlara göre gıda sıkıntısıyla yüz yüze gelmemek için, hükümetlerin de, tek tek bütün bireylerin de, su kaynaklarını, tarım alanlarını verimli şekilde kullanmalarından başka çıkar yol yok.

 

'Türkiye dünya ortalamasının altında'

 

Konferansa BM Kalkınma Programı’nda çalışan uzmanlardan Doç. Boğaçhan Benli ile Yüksek Maden Mühendisi Ceyda Alpay da katıldı. Oturumdan oturuma koşan Türk uzmanlarla Türkiye’nin su ve gıda sorunu konuştuk. Ziraat Mühendisi Doç Boğaçhan Benli’ye göre Türkiye su kaynakları bakımından zannedildiği gibi zengin bir ülke değil:

"Türkiye’ye Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden bakarsanız su zengini olarak gözüküyor. Çünkü birçok akarsuyu ve tatlı su kaynağı var. Ama Avrupa’dan ve Kuzey Amerika ülkelerinden bakarsanız maalesef Türkiye su fakiri bir ülke. Kişi başına düşen iki bin metre küp su ile Türkiye dünya ortalamasının altında olduğundan su fakiri bir ülkedir."
Ceyda Alpay da su sorunun yıllardır tartışılması sayesinde Türkiye’de bir bilinç oluştuğu görüşünde:

"Bilinç düzeyinin artmasıyla Türkiye’de suyun rasyonel kullanımına bir ölçüde geçildi. Kaynakların tükenmesi, iklim değişikliği, tarımdaki değişiklikler, bitki örtüsündeki etkileri konusunda halk bilinçlendiğinden rasyonel kullanıma geçildiğini söyleyebilirim. Örneğin çiftçiyle konuşunca bizden daha fazla bilgi verebiliyorlar. Bu yıl şu kadar yağış vardı, benim üretimim bundan şu kadar etkilendi ve bundan sonra şöyle yaklaşmalıyım diyebiliyor bugün çiftçi."

Bilindiği gibi su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Hedef sulamada gelişmiş teknoloji kullanarak bu oranı düşürmek. Daha da önemlisi tarım ilaç ve gübreleri yüzünden yeraltı sularının kirlenmesini önlemek. Doç Boğaçhan Benli’ye, Türkiye’deki yeraltı suları önlem alınmadığı takdirde kirlenme tehlikesi altında olduğunu söyleyen Benli "Doğal su kaynaklarını tehdit eden çeşitli unsurlar var. Bunlar tarımsal ilaçlar, tarımsal gübreler, endüstriyel atıklar, kentsel atıklar ve hepsinin üzerine bir de iklim değişikliği faktörünü koyarsanız su kaynakları büyük bir tehdit altında. Su kaynaklarının yok olmasından ziyade, kalitesinin bozulması en büyük tehdit." dedi.

 

Gıda sıkıntısı tehlikesi

 

Peki verimli topraklara sahip, Türkiye'de gıda sıkıntısı başgösterebilir mi? Doç Boğaçhan Benli’ye göre tarım üretimi, esas olarak iklim koşullarına, yağan yağmura bağlı. İklim değişikliği yüzünden Türkiye’de de gıda sıkıntısı başgösterebilir.

"Unutmamak gerekir ki biz yarı kurak iklim kuşağında olan bir ülkeyiz. O yüzden bizdeki tarımsal üretim yağış rejimine bağlıdır. İklim değişikliğiyle önümüzdeki 10-20-30 yıl içinde yağış rejiminde azalma olursa, o zaman biz gıda güvenliği açısından risk altında olan bir ülke olacağız. Nüfusun da hızlı artışını öngörürseniz o durumda ciddi bir tehlikeden söz edebiliriz."

Bütün ülkeler gibi Türkiye’nin de önümüzdeki yıllarda susuzluk ve açlık çekmemek için sularını ve topraklarını akıllıca kullanması gerekiyor. Konferansta bir delegenin işaret ettiği gibi, bugün ayağını yorganına göre uzatmayan yarın dizlerini dövecek ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.  (Deutsche Welle Türkçe)