“Anda” inecek kalmasın!

Kemik-Kokusu

Kemik Kokusu

MURAT ERCAN

Sumru Yayınevi Aralık 2022 88 s.

 

"Murat Ercan, 18 öyküden oluşan ilk kitabı Kemik Kokusu’nda büyük meseleleri “dilini fazlaca döndürerek”, zihinden ziyade duyguları kullanıp o istikamette yol alan, yol veren, yol tepen sürekli hareket hâlindeki insanları, bulundukları “âna” sabitleyerek anlatıyor."

BURAK SOYER

 

“Anda yaşıyor olmak paha biçilmez fakat ermem gereken bir sır için yarına uyanmam gerek. Tüm bu asık çehreli sokakları arşınlayıp son bir trene binmeli, siyahtaki beyazı görmek üzere insan yükünden bitap düşmüş odama dönmeliyim. Asılı duran aynaya en afili pozumu verip otuz yıllık maskemdeki harbin ateşkesini imzalatmam gerekiyor. Nefes aldığımız sürece umut hep var diyordu okuduğum bir kitap. İzlediğim bir film de olabilir. Şimdi bunun kritiğini yapamayacak kadar dar bir vakitteyim. İstasyona geldim ve yürüyebileceğim herhangi bir sokak kalmadı. Trenin kapısından canhıraş bir biçimde geçtikten sonra yüzümün sol yanı cama gelecek şekilde muntazam bir oturma planı ayarlıyorum. Belki de bu sondur diyor annem gaipten. Dinliyorum annemi çünkü uzlaştım aynalarla, vesikalık fotoğraflarımla, ilkokul arkadaşlarımın acımasız tanımları ve tabii annemle. Yanık izimin cerahati de barıştı annemle. Tren hareket edip de hastaneye yol alırken montumun cebindeki kulaklığın varlığı düşüyor aklıma. Yarım kalan son şarkıyı devam ettiriyorum büyük harflerle konuşan insanları susturmak adına. Tren ilerledikçe yaslandığım camdan yansıyan yüzüme inat, akan şehri izliyorum. Bu soğuk şehrin yaralarıma iyi geleceğine inandırıyorum kendimi.”

Bu satırlar Murat Ercan’ın Sumru Yayınevi etiketiyle yayınlanan ilk öykü kitabı Kemik Kokusu’ndaki “Kabuk” adlı öyküsüne ait. 1989 yılında Malatya’da doğmuş Murat Ercan. 2014 yılından beri sınıf öğretmenliği yapıyormuş. 2021 yılında İnönü Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Sınıf Eğitimi bilim dalında yüksek lisans eğitimini almış. Yazdığı öyküler çeşitli dergi ve edebiyat sitelerinde yayınlanmış. Ercan, 18 öyküden oluşan Kemik Kokusu’nda büyük meseleleri “dilini fazlaca döndürerek”, zihinden ziyade duyguları kullanıp o istikamette yol alan, yol veren, yol tepen karakterlerinin bu sürekli hareket halindeki vaziyetlerini, alıntının girişinde olduğu gibi “âna” sabitleyerek anlatıyor.


Murat Ercan

Öykülerine “tutkuyla bağlı olduğu” yazıyor Murat Ercan’ın biyografisinde. Haksız bir tanım değil. Zira Ercan’ın yazma sürecine dair bir bilgimiz olmasa da, kitaptaki öykülerin ani bir patlamayla ortaya çıkmış ya da bir ara öylesine yazılıp bir kenara bırakılmış ama sonra sonra kendi yolunu kendi bulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Ve yine alıntıya başvuracak olursak; “yarına uyanmak” isteyen ama bir türlü uyanamayan, uyansa da “Bir numara yokmuş burada” deyip gerisin geri yatağa dönen insanlar var Kemik Kokusu’nda. Murat Ercan onları hiç yalnız bırakmıyor, hep destek çıkıyor, omuz veriyor onlara. Kimisi ölüye toprak atarken, kimisi “tek gecelik bir aşkken” yanında buluyor kendi hikâyelerini yazan yazarı. Kasetten çalan şarkılarla, üstatların şiirleriyle, kendi yalnızlığını başkalarının fotoğraflarında arayanların, sahiplenenlerin yolculuk “ânına” eşlik ediyor Ercan. Kayıplar var, ayrılıklar, aldatanlar, aldananlar, geride kalanlar, geriye bırakılanlar, arkadan seyre dalan, ardından seyre dalınanlar var bu öykülerde. “Yarım kalan son şarkıyı devam ettiriyorum büyük harflerle konuşan insanları susturmak adına” dedik ya yine girişte, işte o “yarım kalan şarkıyı” başkası adına devam ettirmeye çalışmaktan imanı gevremiş “hayaletler” var. “Hayalet”e dönmüşler, çünkü “dışarıdan müdahale edilmiş” hayatları yaşamaya mahkûm bırakılmışlar, yok sayılmışlar. Ama işte 88 sayfalık kürdan gibi bir kitapta buluşmuş hepsi. Fena mı olmuş yani?

•