01 Aralık 2017

“Ahlaki değerler kantarı”nda kaç çekerler acaba?

İftira, kul hakkı, haram, rüşvet, haksızlık, adaletsizlik diye uzayıp giden listedeki değerlerin hangisi iktidara ve kendilerine uyuyor, hangisi uymuyor bir baksınlar

Ahlak, gündelik hayatta çok sık kullandığımız, ancak daha çok cinsel içeriğe indirgeyerek algıladığımız bir kavram...

Aslında gerçek anlamı çok daha derinlere iniyor...

Peki, tam olarak anlamı nedir?

Ahlaklı olmak ne demektir?

Türk Dil Kurumu, ahlakı şu şekilde tanımlıyor:

“Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, iyi nitelikler, güzel huylar.”

Dini ağırlıklı siteleri de taradım. Hepsinin ortak tanımı şöyle:

“Ahlak insanda olması gereken bir takım güzel huylardır. Ahlak terbiye yoluyla, İslam eğitimi ile kazanılır.”

Nedir, terbiye ve İslam eğitimi ile kazanılan bu güzel huylar, iyi nitelikler?

Liste epeyce uzun:

“Yalan ve iftiradan kaçınmak.
Kul hakkı ve haram yememek.
Rüşvet almamak ve vermemek.
Haksızlık ve adaletsizlik yapmamak.
Başkalarını hor görmemek, kibirli olmamak.
Öfkesini yenmeyi bilmek.
Hiçbir konuda doğruluktan ayrılmamak.
Savurganlıktan kaçmak.
Merhametli olmak.
Tevazulu olmak.
Affetmek.
Doğru konuşmak.
Kötülüğe yaklaşmamak.
Dürüst olmak.
Haksızlık karşısında hakkını aramak.
Kimsenin arkasından konuşmamak.
Başkalarına düşmanca bakmamak.”

Bu listeye bakınca insanın, ne güzel; keşke herkes bu özelliklere sahip olsa diyesi geliyor değil mi?

Şu anda, Türkiye’de din ve ahlak konusunda herkese ders veren, tepeden bakan, kimseye laf düşürmeyen bir iktidar var.

Peki, bugün iktidarı elinde tutanlarda, yandaş medyanın yönetici ve yazarlarında, iktidarı destekleyen ve herkese saldıran troller ve sosyal medya kullanıcılarında yukarda sıralanan özelliklerin ne kadarı var?

Türkiye’de, bazen açıkça, bazen örtülü biçimde dindarlığı ve ahlakı tüm toplumda yaymak iddiasıyla iktidarda bulunan AKP ve yandaşlarını, “ahlaki özellikler kantarı”nda tartsak kaç çekerler acaba?

Namaz kılmak, Hac ve umreye gitmek, oruç tutmak, içki içmemek, başını kapatmak ahlaklı olmaya yetiyor mu?

Başka bir deyişle içki içen, oruç tutmayan, namaz kılmayan, başını örtmeyen ancak yukarda sıralanan “güzel huy ve iyi niteliklere” daha fazla sahip olanlar ahlaksız mı oluyor?

Lafı daha fazla dolandırmayalım ve daha açık söyleyelim..

Türkiye’de ahlaki değerler, ahlaka en fazla önem verdiğini iddia eden bir iktidar döneminde çok büyük yara aldı ve yara, her geçen gün daha da derinleşiyor...

Güç, iktidar ve paraya, yani kendilerinin çok kullandığı ifadeyle “dünyevi şeylere” karşı inanılmaz bir açlık varmış meğer...

Üstelik bir türlü doymak bilmeyen bir açlık...

Buna itiraz edecek olanlara da tavsiyem, dini sözlüklerde yer alan ahlaki özellikleri bir test olarak kabul edip, hem kendileri hem de destekledikleri iktidar üzerinde samimi olarak denesinler...

Yalan, iftira, kul hakkı, haram, rüşvet, haksızlık, adaletsizlik diye uzayıp giden listedeki değerlerin hangisi iktidara ve kendilerine uyuyor, hangisi uymuyor bir baksınlar ve kendileri açısından acı gerçeği kendi gözleriyle görsünler...

Tabi, deneme ve görme cesaretlerinin ve yüzlerinin olmadığını biliyorum ama kaçamak bakışla da olsa belki bir göz atarlar...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...