19 Aralık 2017

Avrupa'nın göbeğindeki dram ve Fransa'nın onuru...

Burası Fransa ve 'ilkbahar geldiğinde karların altından çok sayıda ceset çıkması çok muhtemel'

Brüksel
 
Avrupa’da böylesi daha önce hiç görülmemişti.
 
Özellikle Fransa, Belçika, Hollanda ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkelerinde, sokaklarda, park ve ormanlarda, metrolarda perişan bir hâlde yaşayan, dilenerek var olmaya çalışan mülteci görüntüleri çok sıradanlaştı, yaygınlaştı...
 
Kış gelince içler acısı durumları daha da dramatik bir hâl aldı.
 
Gelenlerin hâli böyleyken, bir de yolda ölümü göze alarak gelmeye çalışan binlerce mülteci var.
 
Avrupa Birliği mültecilerin bir bölümünü üye ülkelere belirli bir kotaya göre paylaştırmayı planlıyor. Ancak, üye ülkeler arasında görüş birliği bir türlü sağlanamıyor. Özellikle Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti kapılarını mültecilere tamamen kapattığı ve mülteci kabul etmeyi reddettiği için bir karar çıkmıyor.
 
Bu yüzden, AB Hükümet ve Devlet Başkanlarının 13-14 Aralık’ta gerçekleştirdikleri zirvede mültecilerle ilgili bir uzlaşma sağlanamadı ve konunun ele alınması ileri bir tarihe ertelendi.
 
Gelişmeler hiç de umut verici değil...
 
Avusturya’da yabancı düşmanı aşırı sağcı partinin koalisyon hükümetinde İçişleri ve Dışişleri gibi kilit bakanlıkları alması mülteci sorununda Viyana’nın bundan sonra daha da sertleşeceğinin habercisi.


Şimdi bu ülkelere hiç beklenmedik şekilde Fransa da ekleniyor.
 
Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında, bir elini kalbinin üzerinde tutarak, “Mülteci kabul etmek Fransa’nın onurudur” diyen Emanuelle Macron bu sözünü unuttu ve tam aksini yapmaya başladı.
 
Macron, mültecileri kabul şartlarını ağırlaştırmak, sınır dışı edilmelerini kolaylaştırmak gibi sert önlemlere yöneldi.
 
Ve Fransız basının tepkilerine hedef oldu. Le MondeLibération gibi gazeteler Macron’un bu tutumunun, “Utanç verici olduğunu, Fransa’nın onurunu zedelediğini” vurgulayarak ağır eleştiriler yönelttiler.
 
Bu arada Libération gazetesi, İtalya ile Fransa arasındaki Alp dağlarına gönderdiği bir muhabirin izlenim ve söyleşilerini manşetten yayınlayarak, durumun vahametini gözler önüne serdi.
 
Gazete, sayıları bin beş yüz ila iki bin arasındaki mültecinin hayatları pahasına eksi 10 derece soğukta ve bir metreye yaklaşan karların üzerinde yürüyerek Alp dağlarını aşıp Fransa’ya ulaşmaya çalıştığını fotoğraflar eşliğinde yansıttı okurlarına.
 
Fransız gazeteci, yol güzergâhı üzerinde bulunan Fransız köylerinde, köylülerin kıt imkânlarıyla aç, ıslanmış ve üşümüş mültecilere yiyecek, kuru giyecek yardımı yaptıklarını, sıcak suyla ayaklarını ısıttıklarını anlatıyor.
 
Libération bir köylünün şu sözlerine yer veriyor:
 
“Gece yarısı köye gelip kapımızı çalıyorlar. Aç, donmuş, tükenmiş bazen yaralı bir hâlde oluyorlar. Onları o hâlde göndermiyoruz, elimizden gelen yardımı yapıyoruz. Ama sayıları çok fazla, bizim imkânlarımız çok az.”
 
Fransız gazeteci bunları aktardıktan sonra, tüyler ürperten bir öngörüde bulunuyor:
 
“İlkbahar geldiğinde karların altından çok sayıda ceset çıkması çok muhtemel.”


Bu makale Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'te yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...