23 Haziran 2016

Nereden nereye...

Başka söze gerek var mı?

AK Parti’nin kurulduğu 2001 yılından 2016 yılına kadar geçirdiği inanılmaz ve radikal değişim hem Türkiye adına hem de dünya için çok büyük talihsizlik ve düş kırıklığı oldu.

Oysa ilk yıllarında ülkemizde ve dış dünyada umut, heyecan uyandırıyordu. Tabuları yıkıyor, özgürlükçü reform rüzgarları estiriyordu. Dünyaya, nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir Türkiye’nin İslamın demokrasi, laiklik ve çoğulculukla bir arada yaşayabildiğini gösteren bir model sunuyordu.

Gerçekten yazık oldu.

Nereden nereye gelindi…

Ya da AK parti neydi, ne oldu?

  • Bir kuşak, ekip hareketiydi, 'tek adam' hareketine dönüştü.
     
  • Kararlar tartışma ve istişareye dayanırdı, tek seslilik hakim oldu, tek adamın ağzına bakılır hale geldi.
     
  • Stratejik ve vizyoner bakışa sahipti, bunun yerine tepeden mikro-yönetim yerleşti.
     
  • Atamalarda ehliyet ve liyakata öncelik verilirdi, yerini kayırmacılık aldı, kalite ve seviye düştü.

     
  • Özgürlükçüydü, yasakçı oldu.

     
  • Uzlaşmacıydı, çatışmacı oldu.

     
  • Üslup temiz ve seviyeliydi, ağızlar bozuldu.

     
  • Etnik, dini, siyasi bakımdan kapsayıcıydı, dışlayıcı oldu.

     
  • Dış dünyada sorun çözücüydü, sorun yaratıcı oldu.

     
  • Dış dünyada dostu çok düşmanı azdı, bugün dostları azaldı, “düşman”ları çoğaldı.

     
  • Kriz çözümüyle övünürdü, krizden beslenir oldu.

     
  • Gerçekçilikten, fanteziye ve hayalciliğe kaydı.
     
  • Hükümette kaynakların akılcı kullanımından yanaydı, bunun yerini israf ve savurganlık aldı.

     
  • Tüm ülkenin yararına kurallar koydu, daha sonra bu kuralları adım adım kendi lehine bozdu.

     
  • Manevi-Dini değerlerin özünü esas alırdı, bu değerlerin içini boşalttı, istismar etmeye başladı.

     
  • Yolsuzluklara karşı duyarlıydı, yolsuzlukları kanıksattı.

     
  • Avrupa Birliği, Kürt sorunu gibi temel konularda cesur ve çözüm odaklı politikalar üretiyordu, bugün asker çizgisine geldi.

 

Başka söze gerek var mı?           

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...