27 Ekim 2017

Serbest kalmanın yolu Macron ve Schröder’den geçiyor...

Türkiye’de hukuk ve adalet hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı...

Türkiye’de hukuk ve adalet hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı...

Biri gözaltına alınıyor...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yandaş basın, yargının vereceği kararı beklemeden o kişiyi hemen mahkum ediyor...

Gerçi o yargının da bağımsızlık ve tarafsızlıkla hiç alakası yok...

“Gözaltına al” diye talimat veriliyor...

Alıyor...

“Bırak” emri veriliyor...

Bırakıyor...

Ha... Bir de Saray’ın gözüne girmek için işgüzarlık yapıp gözaltı kararı alan savcılar var...

Cumhurbaşkanı Erdoğan o gözaltıları da sahipleniyor...

Türkiye’de yargı sisteminin böyle işlediğini sadece Türkiye değil, tüm dünya biliyor...

Hem de yaşayarak, görerek, deneyerek...

Örnek mi verelim?

Fransız gazeteci Mathias Depardon geçen haziran ayında casusluk ve terör örgütüne destek suçlamasıyla gözaltına alındı...

Fransa ayağa kalktı...

Erdoğan “Bizde yargı bağımsız” dedi...

Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yeni oturan Emanuelle Macron, Erdoğan’ı telefonla arayarak Depardon’un serbest bırakılmasını rica etti...

Erdoğan kendisini kırmadı...

Depardon hemen serbest bırakıldı...

Bu kez ağustos ayında bir başka Fransız gazeteci Loup Bureau Irak sınırında ajanlık iddiasıyla gözaltına alındı...

Fransa’dan tepkiler yükseldi...

Erdoğan, yargı bağımsızlığına vurguyu yineledi...

Macron, Erdoğan’dan yine ricacı oldu...

Erdoğan buna da duyarsız kalmadı...

50 gün gözaltında tutulan Bureau da serbest bırakıldı...

Şimdi öğreniyoruz ki, aralarında Alman Peter Steudtner’in de bulunduğu sekiz insan hakları aktivistinin de tahliye edilmesi, eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in devreye girmesi ve Erdoğan ile görüşmesi sayesinde gerçekleşmiş...

Erdoğan, gözaltı sonrası bu insanları peşinen mahkum etmiş ve yine yargının bağımsızlığına göndermede bulunmuştu...

Ama, eski dostu Schröder’i kıramamış ve yargıya “Bırakın” demiş anlaşılan...

Sakın yanlış anlaşılmasın, serbest bırakılmaları çok iyi oldu, aslında hiç gözaltına alınmamaları gerekiyordu. İnanılmaz bir haksızlığa uğramışlardı...

Bu örnekleri, Türkiye’de yargının ve adaletin artık nasıl çöktüğünün ve bir insanın iki dudağının arasına sıkıştırıldığının somut ve açık kanıtı olarak verdim...

Biz zaten biliyoruz...

Ama şimdi gidin Avrupalılara, “Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu” anlatın bakalım...

Son bir not:

2011 yılında, iki Alman gazeteci İran’da, 1 İngiliz gazeteci de Libya’da casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. İngiltere ve Almanya, Türkiye’nin devreye girmesini istemişti. Türkiye, üç gazetecinin de serbest bırakılmasını sağlamıştı...

Batılı gazetecileri demokratik olmayan rejimlerin elinden kurtaran Türkiye’den, batılı gazetecileri kendi gözaltına alan ve ricaları kırmayarak serbest bırakan Türkiye’ye...

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...