20 Mart 2017

Evlilik programlarını bitirmek!

Bütün bu olup bitene karşın evlilik programı tarzında programların kendi doğal akışı içerisinde ortadan kalkması gerektiği kanaatindeyim

Son dönemde üzerinde en çok konuşulan televizyon programlarının başında hiç şüphesiz evlilik programları geliyor. Halen aynı saat dilimi içerisinde üç farklı kanalda sürmekte olan bu programların yaklaşık on beş yıllık bir geçmişi var. Başladığından bu yana çok ilgi çeken ve kamuoyunun dikkatini üzerinde toplamayı başarabildiği için de rating sıralamasında yukarılarda yer alabilme özelliğine sahipler.

Evlenme ve evlendirme meselesi bizim toplumumuz açısından çok fazlasıyla dikkate alınan ve böyle olduğu için de her dönem ilgiyi celp edebilen bir alan vasfına sahiptir. Çöpçatanlık müessesesi adı verilen ve her yerde rastlanabilen tipleri hayatlarımızdan ya da ekranlardaki karakterlerden fazlasıyla biliriz. İşte tam bu noktada ratinglerin gücü adına ortaya çıkartılan bu program formatının aslında çok iyi bilinen bu uygulamanın ekranlar üzerinden yansımasından başka bir şey olmadığını kısa zamanda keşfettik.

Başkalarının hayatını izlemek ve onların hayatları üzerinden kendi hayatınızın çok da kötü olmadığı kanaatine ulaşmak şeklinde tanımlayabileceğimiz ruh halinin pompalanmasıdır aslında tüm bu olup bitenler. Bunun üzerinden yürütülen ve her defasında dozajı biraz daha fazla arttırılan bir yayıncılık anlayışı ile karşı karşıyayız. Her geçen yıl biraz daha fazla medya sayesinde başkalarının hayatlarını dikizleme üzerine kurulu bir bakış açısı ile karşı karşıya getiriliyoruz. Burada dikkat çekici olan husus izleme edimine son derece alışkın olan ve kendisi dışında olup bitenler karşısında ahkam kesmeye bayılan bir anlayışa hitap ediliyor olmasıdır.

Böyle olduğu için de çok fazla izlenilmesinin yanı sıra çok fazla da tepki almaları söz konusu olmaktadır. Bir taraftan yıllardan bu yana bitmez tükenmez bir evlilik programı tartışması sürdürülmekte iken diğer taraftan ise bu programların sayısı azalmamakta tam tersine artmaktadır.

Televizyonun bir kurgu olduğu gerçeğini bir türlü kabullenemediğimiz ve onu halen daha bir bilgilenme aracı olarak gördüğümüz için ekranlarda yer alan program formatlarını her defasında kültürel örf ve gelenek üzerinden anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Oysa burası bir bilgi vahası ve hazırlanan programların içeriği de kitleleri kültürlendirme anlayışı temelinde yürü(ye)mez! Amaç kar etmek ve mümkün olduğunca rakiplerinden daha fazla izlenilebilmenin yollarını bulmak üzerine kuruludur. Televizyonla uzun saatler geçiren kitlenin ilgilerini üzerinde toparlayacak programları günün belirli saatleri içerisinde ekranlara taşımak ve bu sayede televizyonun ratinglerini arttırmak hedeflenmektedir.

Bu açıdan evlilik programları televizyon kuruluşları açısından kıymetli maden görünümündedirler. Çünkü bu programlar hem çok geniş bir kitleye hitap edebilme yeteneğini içlerinde barındırmaktadırlar hem de halkımızın en çok merak ettiği entrikayı fazlasıyla ortaya koymaktadırlar. Araya şarkılı türkülü yorumlar ve stüdyo kapışmalarını da eklediğiniz takdirde otuz iki kısım tekmili birden kabareler yayına hazırdırlar.

‘Elektrik almaktan, arabası-yazlığı-bankada parası olmaya’ kadar uzanan bir dizi söylem üzerinden yürütülen programların içerisinde her yaş grubundan kişinin evlilik için stüdyoya gelmesi önem arz etmektedir. İzdivaç meselesi mühimdir ve özellikle gençleri baş göz etmek yani evlendirmek takdir edilen bir işi yerine getirmek demektir. Bu açıdan bu programlardaki anlayışın tam da buradan hareket ettiğini ancak işin geleneksel yanından ziyade ilgi çekici yanlarına odaklandığı gerçeğini de formata eklediğini aklımızdan hiçbir zaman çıkartmamalıyız. İlk kez tanışan bir çiftin çay içmeye çıkmaları, birbirlerinden elektrik alıp almadıklarını ifade etmeleri ve birkaç kez konuşmanın üzerinden sanki yıllarca yaşanmış ilişki deneyimleri biriktirmiş gibi konuşmaları ilgi çekmektedir.

Kendimiz gibi olamamanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilirken bu ve buna benzer program formatları üzerinden bizlere tam da buradaki boşluğumuza dönük anlayışlar adeta zerk edilmiş olmaktadır. Birbirleriyle söz-nişan gibi uygulamaların ardından evlilik süreci içerisine giren çiftlerin bile tanışma, huylarını öğrenme sıkıntısı yaşadığı evlilik öncesi durumumuz olduğu gayet iyi biliniyor. Burada ise birkaç kez buluşup ilişki uzmanı kesilen çiftlerin yanı sıra onların yaşadıkları varsayılanlar üzerinden yorumda bulunan stüdyo konukları ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Aslında gündelik hayatımızın içerisindeki ‘elalem’ olarak adlandırılan hem tekil hem de çoğul tiplemelerin stüdyo konuklarının ta kendisine denk geliyor. Başkalarının hayatı üzerinden ahkam kesen ama buna karşın kendisi hakkında söz söyletmeyen tiplememiz tam da burada ortaya çıkıveriyor. Bu programlar işte bunun üzerinden yürütülen anlayışların yansımaları şeklinde tezahür ederek, gündemi üzerinde toplamayı başarabiliyorlar.

Bütün bu olup bitene karşın evlilik programı tarzında programların kendi doğal akışı içerisinde ortadan kalkması gerektiği kanaatindeyim. Beğenmediğiniz bir programın ekranlardan kaldırılmasının yolu hiçbir zaman yasaklama üzerinden olmamalıdır. Çünkü böyle bir yolu açtığınız anda kapıdan çok daha başka uygulamanın da girebileceği gerçeğini daha baştan kabul etmiş olursunuz.

Evlilik programları ile ilgili yapılacak olan düzenlemelerin bir KHK ile devreye sokulması, bu programların hak etmedikleri bir biçimde daha fazla konuşulmasının önünü açacaktır. Ayrıca meseleyi sadece tek bir program türü üzerinden ya da program formatları üzerinden değil top yekun bir yayıncılık anlayışı üzerinden düşünmek durumundayız. “Sabah programlarında kaybolanı bulan, öğlen bu bulduklarını evlendiren, akşam öldüren ve geceleyin de hayatlarını dizi yapan” bir yayın anlayışı üzerinden gidiyoruz. Buna karşın haber alamadığımız olan biteni öğrenemediğimiz ve hepsinden önemlisi fikirlerin tartışılamadığı programların tartışma programı olarak lanse edildiği bir dönemden geçiyoruz.

Bir de yaptığı programlardan şikayet ederek kendisini farklı bir konuma yükseltmeye çalışan sunucularımız var. Kendilerine yönelik eleştiriler geldiğinde ise vermiş oldukları yanıtlar, kendi televizyonlarının bağlı bulunduğu kurumun internet sitesinde ‘kapak gibi yanıt’ şeklinde veriliyor. Zannedersiniz ki bütün diğer izdivaç programları kaldırılıyor bir tek bu kanaldaki devam edecekmiş gibi bir durum var ve bu minvalde yayıncılık yapan bir medya kurumu da bu olup biteni savunuyor! Neresinden tutsanız elinizde kaldığı ve hiçbir ölçünün olmadığı bir anlayışın, tek gerçeklikmiş gibi paketlendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu öylesine tuhaf bir biçimde kendisini gösteriyor ki, televizyon programlarını eleştirmek için yazı yazanlar televizyon programlarının KHK ile yasaklanmasından başka bir çözüm olmadığını ileri sürüyorlar.

Programın sunucusu kendisinin sunduğu programın ‘çamur olduğunu’ söylemekten imtina etmiyor ama bu programı sunmaya da devam ediyor. Hem şikayet ediyor hem de icraatını sürdürüyor. Üzerinde çok konuşulan bir program KHK ile yasaklanabileceği konuşuluyor, işin ilginç kısmı suni gündemlerin şişirildiği bir ortamda bu bile haber olamıyor! Son bir not popüler kültüre alıştırılan geniş kitle açısından yasakların yerini bir başka program türü ile doldurma zorunluluğunu da es geçilmemesi gerekliliği üzerine olacaktır. Sabahtan akşama kadar ekranları başında yorumlarda bulunup, yaşananlar üzerinden çıkarımlarda bulunan teyzeleri, amcaları oyalayacak yeni programlara olan ihtiyacı göz ardı etmemek icap edecektir. Çünkü hem buradan beslenen kitle açısından ne haberler ne de canlı bağlantılar istenilen heyecanı sunamazlar. Hem de popüler kültürün büyülü dünyası içindeki alışıldık görüntüler devamlı farklı biçimlerde farklı yüzlerle takviye edilmek zorundadırlar. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır

Yaşananlar futboldan soğutuyor

Sayın başkanlar Ali Koç ve Dursun Özbek, sizlerden önce bu takımların başkanları oldu ve sizlerden sonra da başkanları yöneticileri olacak. Ülke futbolunun, sporunun asırlık çınarları olan Galatasaray ve Fenerbahçe'nin varlığını sürdürmeye devam edeceğini akıllarınızdan lütfen çıkarmayın! Kupa uğruna düşman yaratma anlayışını bir an önce terk edin ve hem kulübünüze hem de ülkenin sporuna zarar vermekten bir an önce vazgeçin!

CERN’de çalışan 56 bilim insanı İzmir’de bir araya geliyor

"CERN’den gelenlerin amacı Higgs bozonunu, diğer bozonları daha iyi kavrayabilmek için yeni metotlar geliştirmek ve bunun da ilk toplantısı İzmir’de yapılıyor"