09 Mart 2017

İzin verin spor yapsınlar

Bu gençlerin spor yapmasının önündeki engellerin kaldırılması merkezi otoritenin sorumluluğundadır

Başlıktaki sözler geçtiğimiz Salı akşamı İzmir’de gerçekleştirdiğimiz Mülteciler, Kent ve Spor etkinliğinde, İzmir’deki Suriyeli gençleri futbol oynatmaya gayret eden İbrahim Acar’a ait.

Taraftar hakları derneğinin çabaları ile Konak belediye meclisinde oluşturulan spor komisyonu; kentin dezavantajlı grupları ve mültecilerin spor yapabilmeleri ve kentle bütünleşebilmeleri amacıyla faaliyetler yürütüyorlar. Dünyanın en kitlesel dili olan sporun, kitlelerin kent ile bir araya gelebilmelerinde yaratabileceği etkinin farkındalar.

Spor; toplumsal yaşamın, toplumsal kültürün organik öğelerinden birisidir. Toplumlar ve kültür sistemleri değiştikçe spor kavramına yüklenen anlam ve işlev de değişmektedir. Aynı zamanda spor, içinde yapıldığı toplumdan bağımsız, yekpare bir bütünlük alanı değildir.

Toplumsal yaşam içerisinde yaşanan dönüşümler, çarpıklıklar spor alanına da yansımaktadır. İçinden geçilen ekonomik krizlerden, siyasal ideolojilerdeki farklılaşmalara kadar her türlü olay, spor örgütlenmesini ve spor algılamasını da doğrudan etkilemektedir. Spor sadece dinlenmek, eğlenmek ya da yarışma içeren bir aktivite türü olmaktan çok daha öte bir değer ve anlama sahip bulunmaktadır.

Özellikle toplumsal yaşama entegrasyon açısından spor son derece önemli bir alan yaratabilmekte ve geçiş olanaklarını kolaylaştırabilmektedir. Bu açıdan Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrasında ülkemizdeki sayıları dört milyona yaklaşan nüfusun sağlıklı bir yaşam ortamının sağlanmasının ardından sporla buluşturulabilmeleri önem arz etmektedir. Çünkü spor kafalarımızdaki duvarların yıkılmasında önemli bir işlevi yerine getirebilecek bir alandır.

Yugoslavya’nın parçalanmasının ardından yaşanan dramın sonucunda ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan çok sayıda mülteci yerleştikleri yerlerde hayata tutundular. Bunlar içerisinde futbol alanında büyük başarılar elde eden isimleri de görmekteyiz. İsveç milli takımının kaptanı Zlatan İbrahimoviç bu kuşağın en ünlü temsilcisi, geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası sırasında İsveç, İsviçre, Arnavutluk, Avusturya, Almanya, Fransa milli takımlarında farklı ülkelerden gelmiş olan futbolcuları izledik.

Örneğin İsviçre milli takımında halen Beşiktaş’ın oyuncusu olan Gökhan İnler de yer alıyordu. İzmir’de aralarında ülkelerinde milli takım düzeyinde oynamış bulunan yaklaşık dört yüz gencin futbol oynamak için gösterdiği uğraşlardan söz edildi. Hatta 19 yaşındaki Muhammed kürsüye çıkıp futbol oynamak isteklerini ve burayı çok sevdiklerini, onları bağrımıza basmalarını istediklerini söyledi.

Futboldaki yönlendiricileri İbrahim Acar’ın belirttiği üzere, aralarında çok yetenekli olan çocuklar olmasına karşın en büyük sıkıntı, lisans çıkartamadıkları için resmen futbol oynayamamaları. Böyle olduğu için de ne geçimlerini sağlayabiliyorlar ne de çok istedikleri halde bir takımla sözleşme imzalayabiliyorlar.

Bu açıdan gerek futbolda gerekse de diğer sportif branşlardaki mülteci gençler, spor yapabilmek için ölme pahasına gitmeyi göze alıyorlar. Çünkü aralarından bunu başarabilenler spor hayatlarını sürdürebiliyorlar. Örneğin üç yıl boyunca Galatasaray kulübünde yüzen Rami Anis’in Almanya’da üstelik Galatasaray kulübünün çok daha az olanaklarına sahip bulunan bir kulübün bünyesinde yüzme yarışlarına katılabildiğini biliyoruz. Hatta olimpiyat tarihinde ilk kez mültecilerin yarıştığı takımda yer alarak olimpiyat tarihi içerisindeki yerini de aldı.

Yurt dışında hayatlarını sürdüren mülteci çocuklarının spor yapabilme olanakları bulunurken ülkemizde yer alanların bu haklardan mahrum bırakılması üzerinde durmalıyız.

Spor yapmak herkesin hakkıdır ve spor hakkı sayesinde toplumsal hayatın içerisindeki farklılıkları görebilme olanaklarımız çoğalmaktadır. Spor sayesinde gençlerin toplumsal hayata uyumlarının sağlanabilmesi kolaylaşmaktadır. Kötü alışkanlıklardan uzaklaşmanın yanı sıra gençlerin içlerindeki enerjiyi boşaltabilme kanallarına sahip olmaları da son derece önemlidir.

Ayrıca kimlik kazanım süreçleri içerisinde gençlerin hayata tutunmaları açısından bir yere bağlılık hissi duyabilmeleri açısından sportif etkinlikler hem çok daha kolayca hem de çok daha ucuz bir biçimde uyumu gerçekleştirebilmektedirler. Gönüllülük temelinde bir sosyal sorumluluk projesi olarak kent içerisindeki dezavantajlı grupların ve mülteci gençlerin spor yaptırılmasının sağlanabilmesi son derece önemlidir.

Bu gençlerin spor yapmasının önündeki engellerin kaldırılması merkezi otoritenin sorumluluğundadır, öte yandan yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri de bu gençleri sosyal hayata kazandıracak projelerin önünü açabilir ve daha yaşanası bir kentin/ülkenin oluşabilmesi yolunda adımlar atabilirler. Hamasetin ötesinde yapabileceğimiz işleri hakkıyla yerine getirdiğimiz anda daha yaşanası bir ülke olabileceğiz. Yeter ki birbirimizle didişmek yerine sorunları halletme yolunda çaba sarf edelim ve kafalarımızdaki duvarları spor yoluyla aşabileceğimizi de görebilelim. 

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır