31 Aralık 2016

Yeni bir yıl

2017 yılı birbirimizle konuşabildiğimiz, aklımızı yeniden hatırladığımız, bizim gibi olmayanlara karşı nefreti değil hoşgörüyü kullanmayı başardığımız bir yıl olması dileklerimle...

Keşke hiç yaşanmasaydı dediğimiz bir yılı geride bırakıyoruz. Yaşadıklarımızın çok küçük bir parçası bile gelişmiş olarak nitelenen ülkelerin onlarca yıl boyunca yaşamadığı cinsten. Hareketliliği, tedbirsizliği ve gereksiz cesareti çok seviyoruz. Gündelik hayatımız içerisinde olup bitenleri sakin kafayla düşündüğümüz takdirde, neden bütün bunlar bize oluyor cümlesi ile baş başa kalıyoruz.

Bu soruya verilecek yanıtımız aynı zamanda tüm olup bitenleri nasıl gördüğümüzle de yakından ilişkili. Zor zamanlar geçiyor ve yaşadıklarımızın ağırlığı altında gün geçtikçe daha fazla ezildiğimizi hissediyoruz. Güven duygumuz yok olurken birbirimizle kurduğumuz ilişkiler de giderek daha sıra dışı bir hale dönüşüyor. Yıllar boyunca inandığımız sistemlerin aslında hiç olmadığını görmek ve tüm yaşadıklarımızın bir yanılsamadan ibaret olduğunu gördüğümüz bir yılı bitiriyoruz.

En bilindik örnek olarak sınav sisteminde yaşanan karanlık ilişkilerin sonuçlarının nelere mal olabileceğini acı bir biçimde test ettik. Bu arada gerçekten hak eden, çalışan ve bu yolda emeklerini sarf eden binlerce insanımız ise bir kirli oyunun masum aktörleri olarak heba edildiler. Hukuk sisteminden, polis teşkilatına oradan üniversitelere, belediyelere ve devlet dairelerine kadar hemen her yerde ‘hak ettiklerini’ sandığımız devlet görevlilerinin değil bir kurgunun uzantılarının bulunduğunu öğrenmiş olduk!

Bazılarımız bunu yıllardan beri zikredip duruyorlardı ve ne acıdır ki bunları söyleyenleri de aynı anlayışla bir süreliğine içeri kapattık! Tam 241 yurttaşımızı hain bir darbe girişimi ile kaybettik! Ardından yaşadıklarımıza baktığımız zaman ise ortada tuhaf bir ruh hali ve bunun yansımalarının bulunduğu bir durumla baş başayız. İnsanların hayatlarıyla oynayan bu terör örgütünün mensubu olmayan buna karşın örneğin kapatılan üniversitelerinde çalışan akademisyenleri işsiz. Benzer şekilde döneminde devletin ileri gelenleri tarafından açılan okullarda çocuklarını okutanlar, paralarını bu örgütün bankalarına yatırmak zorunda bırakılanlar için sıkıntı devam ediyor. Hiçbir devlet kendi içerisinde böylesi bir yapılanmanın oluşmasına müsaade etmez.

Bununla birlikte böyle bir yapılanma ise sokaktaki insanların para yatırması, okullarına çocuklarını göndermesi yada açılan yerler aracılığıyla böylesine büyük bir güç haline dönüşemez! İşin siyasal ayağı üzerinde durulmadığı ve burada söz konusu oluşuma destek sağlayanların üzerine gidilmediği müddetçe, bu tehdit sürecektir. İşin dikkat çekici kısmı ekranlara çıkıp bu konularda konuşmaya başladıktan sonra mangalda kül bırakmayanların her nedense bu mesele ile ilgili tek bir cümle kullanmamalarıdır.

Bir yıl boyunca sürekli olarak yaşanan ölümleri, yaralanmaları, trajik hayat hikayeleri sonunda aramızdan ayrılanları konuştuk. Onların yüreklerimizi dağlayan görüntüleri ile derinden sarsıldık. Sadece ülkemiz değil dünyada olup bitenlerin de çok iç açıcı olmadığını da hatırlatmalıyım. Aylan bebeğin görüntüsünün üzerinden geçen sürede mültecilerin yaşadıkları tüm dünyada insanlıktan nasibini alanlar için yürek burkucuydu.

Arada insanlıktan çıkıp mültecileri tekmeleyenleri, onları dilendirmek suretiyle eğlendiklerini sananları da gördük! Velhasıl kelam zor bir yılı, ölümlerle dolu, vicdanlarımızı yaralayan olayların yaşandığı, insanlarımızın çoğu zaman olup bitenler karşısında suskunluğu seçtiği bir yılı tarihin tozlu sayfalarına terk ediyoruz. Kadın cinayetleri, çocuk tacizleri hız kesmeden devam ettiler.

Her seferinde aynı sakil görüntüler üzerinden olan biteni evlerimize taşıdık ve ‘kurbanlaştırılan’ bu insanlara acıma duygusunun dışında yaşananları hemen unutuverdik. Zaten bu coğrafyada yaşayan insanların kaderidir unutmak ve unuttukça başımıza onlarca felaket gelmeye devam eder. Teknoloji ile olan ilişkimiz her geçen yıl biraz daha fazla artmakla birlikte bu yıl sık sık internet alanında yavaşlamaların ve yayın yasaklarının da yaşandığı bir tarih olarak kayda geçecek. Tabii bir de sık sık yaşanan trol tweetlerin asıl telefondan atılmış olması gibi kazaları da yine bu yıl yaşadık. Yine bu üç yüz altmış beş gün boyunca aynı ülkenin haberlerini farklı şekillerde veren hatta çoğu zaman bir örnek veren bir medyaya sahip olduğumuzu da görmüş olduk. Bu sayede televizyonlardaki tartışma programları adı altındaki kabareler giderek yavanlaştı ve haber adı altında bir örnek malumatlar yaygınlık kazandı.

Böylesi bir durum ise gerçekten uzman olan kişilerin giderek ekranlardan uzaklaşmasına ve ekranların kendilerini göstermek için yarışanlara kalması gibi tuhaf bir sonucu doğurdu. Büyük resim söylemi bu yılın kuşkusuz en çok kullanılan kelimelerinin başında geliyordu. Onu üst akıl ve kokteyl terör gibi kavramlar izledi. Her günün yeni tartışmaları beraberinde getirdiği buna karşın hiçbir şeyin gerçek anlamda konuşulamadığı bir yıla veda ediyoruz. Hatta hizmete açılan üçüncü köprü ve Avrasya tüneli gibi son derece önemli yatırımların isimlerinin seçilmesi bile ülke içerisinde tartışmaları beraberinde getirdi. İnsanlar sosyal medya üzerinden kendi tercihlerinin seçilmesi için kampanyalar düzenlediler ve sonuçta bir anda kendimizi verilecek olan isim: Atatürk mü olsun Abdülhamit mi olsun tartışmaları içerisinde kalakalmış olarak bulduk.

2017 yılı birbirimizle konuşabildiğimiz, aklımızı yeniden hatırladığımız, bizim gibi olmayanlara karşı nefreti değil hoşgörüyü kullanmayı başardığımız, ölümler üzerinden ayrışmadığımız, insanlığımızı tekrar ön plana aldığımız, vicdanımızın sesini hiçbir şeyin bastırmasına izin vermediğimiz, adaletli olduğumuz, kendimiz için istediklerimizi paylaşmayı becerebildiğimiz, sevmenin ne kadar önemli olduğunu anladığımız, ölümü değil yaşamı yücelttiğimiz, farklılıkların zenginliğimizi oluşturduğunu görebildiğimiz, barışı bir yaşam biçimi olarak idrak edebildiğimiz ve enseyi karartmadığımız bir yıl olması dileklerimle. 

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır