Toplumdaki kutuplaşma ve öfke öylesi boyutlara ulaştı ki bu nedenle dün gece Kadıköy’de yaşananlar sanıyorum çoğumuza şaşırtıcı gelmedi. Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında yarım kalan yarı final kupa rövanşını masaya ‘futbol maçı’ olarak yatırıp, enine boyuna çekiştirmek yanıltıcı olacağı gibi ‘havanda su dövmek’ deyişi ile bire bir örtüşür. Kadıköy’de olan bitenin özeti; ‘Memleket halinin sahaya yansımasıydı!’

Fenerbahçe yandaşı, Beşiktaş’ın kullandığı her köşe atışında biraz daha hırçınlaştı, biraz daha kural tanımaz hale geldi. Bunun ardındaki neden neydi? Hakem faktöründen söz etmek olası değil zira Mete Kalkavan takdir haklarının nerede ise tümünü ev sahibi ekibin lehine kullandı. Beşiktaşlı futbolculardan birisinin tribünlere ‘saygısızca’ hareket yaptığı varsayımı da gerçekçi olmaz, çünkü karşılaşmayı milyonlar bu kez şifresiz ve canlı olarak izledi. ‘Neydi?’ sorusunun yanıtı elbette ki eğitimsizlik!.. Beşiktaş’ın unutulmaz teknik direktörü Gordon Milne söylemişti, fi tarihinde:

“Futbol çok basit bir oyundur, herkesin futbol hakkında doğru ya da yanlış bir görüşe sahiptir. Top kale direklerin arasından geçti mi golll. Bunu bilmek için eğitim gerekmez…”

Futbol fanatiklerinin çoğunluğunu gençler, eğitimsizler, kültürsüzler ve işsizler oluşturuyor. Ortak noktaları ise ‘öfke kontrolü!’ Dün gece  memlekette kadının neden şiddet gördüğü, niye kadın cinayetlerinin önüne geçilemediği sorularına yanıt verdi tribünler, bilmem farkına vardınız mı? Tribünde otururken kendini kaybedip, saldıranlar ‘Mars’tan gelmedi ve hiç birisi ‘uzaylı’ değil, Onlar yaşamımız içindeki, hemen yanı başımızdaki insanlar…

65 yaşında bir teknik adamın kafası yarılıyor sedyeyle taşınırken küfürler havada uçuşuyor, şayet iddia edildiği gibiyse de bindirildiği ambulans yumruklanıyor. Bunu yapan sana, bana, ona, sokaktaki hayvana ne yapmaz? Elbette ki bu gerçek salt Fenerbahçe tribünlerini değil ayırt etmeksizin memleketteki tüm tribünleri kapsıyor…

‘Amaca giden her yol mubahtır’ dediler, toplumu buralara getirdiler. Bundan sonrası kerim!..