05 Şubat 2017

20 yıl sonra, geçmişin peşine düşmek...

Oscar’larda en iyi film dahil altı dalda adı geçen ve merakla beklenen filmlerden

 

LION      X  X  X

Yönetmen: Garth Davis
Senaryo: Luke Davies
Görüntü: Greig Fraser
Müzik: Volker Bertelmann, Duston O’Halloran
Oyuncular: Dev Patel, Sunny Pawar, Rooney Mara, Nicole Kidman, David Wenham

Amerikan filmi.

 

 

Oscar’larda en iyi film dahil altı dalda adı geçen ve merakla beklenen filmlerden. Çok sevmekle birlikte, kimi itirazlarım da var!

Olayın kahramanı Hintli Saroo Brierley tarafından yazılmış kitaptan uyarlanan film, gerçekten yaşanmış bir öyküyü anlatıyor. Hindistan’da kırsal kesimde yaşayan yoksul bir aile vardır. Baba ortalarda yoktur, anne üç çocuğunu geçindirmek için sürekli çalışır. Büyük oğlan da trenlerden kömür çalar ve bu ‘iş’ için bir gün, altı yaşındaki kardeşini de yanına alır.  

Ve orada, afacan Saroo ağabeyini kaybeder. Panik içinde sığındığı yerin bir tren olduğunu anladığında çok geçtir. Bu boş tren büyük bir hızla yol alır ve oğlan kendisini 2000 küsur kilometre uzaktaki Calcutta’da bulur. O artık bir sokak çocuğudur: ülkedeki on binlercesi gibi.

Doğal sezgisiyle kimi tuzaklardan kıl payı kaçıp kurtulan  Saroo, birden bir mucizeyle karşılaşır. Avustralya’nın adası Tasmanya’da bir aile evlat edinmek istemiş ve piyango ona vurmuştur. Saroo artık yepyeni bir çevrede, güzel bir evdedir ve yeni bir ana-babası vardır. Aile yanı başına bir kardeş de getirir: yine Hintli, ama bu kez öfkeli ve sorunlu bir genç... 

Ve yıllar akar geçer: 20 yıl kadar!. Saroo iyi bir eğitim almıştır, ailesiyle mutlu-mesut yaşamaktadır. Ama birden eski ailesini ve vatanını bulma tutkusuna kapılır. Adını bile doğru-dürüst bilmediği köyünü... Geri kalanı bu arayışın serüvenidir. 

Filmin sayısız erdemleri var. Çok az bilinen bir coğrafyadaki yoksulluğu, orada bir çocuğun yaşayabileceği olağanüstü bir macerayı izlemek. Ve bu farklı ‘köklerini arama’ serüveninin dayanılmaz duygusallığına kapılmak... Üstelik çok iyi çekilmiş ve oynanmış bir filmle...

Yine de beni rahatsız eden şeyler oldu. Özellikle o büyük zaman aşımı. Zaten birden böyle 20 yıllık (ki filmde 25 yıla ulaşıyor!) sıçramaları sevmem. Gerçi bir zamanlar Üç Silahşörler-20 Yıl Sonra ya da Bir Erkek ve Bir Kadın-20 Yıl Sonra gibi filmler vardı. Ama o başka!...

Öyle ya... Çeyrek yüz yıl bu. Kim öle, kim kala... Başta insanlar, her şey öylesine değişir ki...Ayrıca geçmişinin peşine düşmek için Saroo’nun 20 yıl beklemesi neden? Çok daha önce buna girişemez miydi?  

Ama neyse... Bu yer yer abartılmış gözüken melodram ögelerine karşın, yine de etkileyici bir hikaye bu. Oyuncular ise süper: Saroo’nun küçüklüğünü oynayan Sunny Prawar gerçekten şaşırtıyor. Yetişkin Saroo’da genç oyuncu, Hint kökenli/ İngiltere doğumlu Dev Patel artık iyice büyümüş ve harika oynuyor.

Üvey annede ise Nicole Kidman çok iyi. Yaşlanmış gözükmeyi göze almanın ödülünü, Oscar adaylığıyla şimdiden kazandı. O ve Patel yardımcı oyuncu dalında  adaylar. Ayrıca film, uyarlama senaryo, görüntü ve müzikte de adaylık var

Demek ki bir başyapıt değilse de, yılın görülmeye değer filmlerinden biri.

Bu harika filmler haftasının bir diğer önemli filmi olan Yaşamın Kıyısından’ı da hemen görüp yazmaya çalışacağım. Ki sağlıklı Oscar tahminleri yapabilelim!...

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hıristiyanlık temeli üzerine bir gerilim

Immaculate'nin ilginç oyuncuları ve kimi kolay unutulmayacak birkaç sahnesi de var

Afyon'da müzik, dostluk ve siyaset günleri

Hepsi artık benim kolay unutulmaz anılarım arasında girdiler ve öyle kalacaklar

ABD'deki hayali bir savaşın korkunçluğu tam şu günlere denk düşüyor

Dünyamızın savaş denen korkunç olaya sayısız ülkede esir düştüğü şugünlerde, bu film önemli bir eleştiri sayılabilir