18 Mart 2016

İç savaşın böldüğü bir ülkede yaşamak...

A Perfect Day: Bu film her savaşta ve cephede olabilecek evrensel bir tavrı seçiyor

Mükemmel Bir Gün X X X X
(A Perfect Day)
Yönetmen: Fernando León de Aranoa
Senaryo: F. León de AranoaDiego Farias
Görüntü: Alex Catalan
Müzik: Arnau Bateller
Oyuncular: Benicio del Toro, Tim Robbins, Olga Kurylenko, Melanie Thierry, Fedja Stukan, Sergi Lopez, Eldar Residovic, Nenad Vukelic
İspanyol filmi

 

    Festivallerde gördüğümüz Güneşli Pazartesiler, Amador vb. filmlerle tanıdığımız İspanyol yazar-yönetmeni Fernando León de Aranoa, bu kez uzun zamandır kıyıda-köşede kalmış Amerikalı yönetmen-yapımcı-oyuncu Tim Robbins’le bir araya gelerek en iddialı projesini gerçekleştirmiş. Geçen Cannes şenliğinin Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde uzun alkışlarla karşılandığı belirtilen bu filmle…

   Bosna savaşının son günleri. 1995 yılında ve ‘Balkanlar’da Bir Yerde’ diye açılan film, bize tam anlamıyla traji-komik bir hikaye anlatıyor. Bir kuyuya ‘karşı cephe’ tarafından atılmış iyice şişman bir adamın cesedi, yerel halk ve savaşa bir tür eşlik eden Aid Across Borders - Sınırlar Ötesi Yardım Gönüllüleri tarafından çıkartılmaya çalışılıyor; kuyunun yeniden kullanılabilmesi için…

   Ama incelmiş ip kopuyor ve ceset yeniden kuyunun dibini boyluyor. Örgütün başındaki iki eski dost, Puerto Rico kökenli haşin, kurnaz ve etek düşkünü Mambru ile (Benicio del Toro) yaşını-başını almış, espri makinası, ermişliğin sınırındaki Amerikalı B (Tim Robbins), civardan bir ip tedarik etmeye sıvanıyorlar. Ama bu basit görev giderek son derece zor ve tehlikeli bir maceraya dönüşecektir.

   Film, bizim hayli iyi bildiğimiz Bosna savaşına ayrıntılı değil, genel bir bakışla yaklaşıyor. Ve olabildiğince yansız olmayı deniyor. Gerçi belli ki gönlü Boşnaklarda; Sırp askerlerinin, hem de ateşkes haberleri geldiği sırada infaz etmek üzere oldukları Müslüman grubu sahnesinin gösterdiği gibi

   Ancak film bu savaşa çok belirli bir siyasal açıdan bakan gerçekçi bir öykü yerine, her savaşta ve her cephede olabilecek evrensel bir tavrı seçiyor. Bu trajik olaya olabildiğince güldürü ögeleri katarak. (Traji-komedi deyişim ondan!)

   Nasıl olmasın ki bu tuhaf olaylar dizisinde en iyi niyetliler bile yetersiz, zayıf, giderek zırva işler yapan zavallılara dönüşüyor.  Hele de o Birleşmiş Milletler görevlileri… Yerel tercüman Damir’in (Fedja Stukan) United Nations - Birleşmiş Milletler yerine United Nothing - Birleşmiş Hiçlik demesi boşuna değil… Özellikle final bölümünde bu iyi niyetli, ama o ülkeyi ve o halkı tanımayan girişimlerin, bürokrasinin tutsağı olarak nasıl gülünç, hatta basbayağı yanlış kararlar verebileceği çok iyi beliriyor.

   Ayrıca devreye giren kişisel ilişkiler… Mambru’nun eski sevgilisi BM gözlemcisi Sophie’yle (yükselen Fransız yıldızı Melanie Thierry) yeniden flörte girişmesi; grubu dışardan denetleyen güzel Katya’nın (yine parlayan Rus oyuncusu Olga Kurylenko) deneyimsizliğiyle sürekli çığlıklar atarak dolaşması!

   Ama en baskın öge elbette dram, hatta trajedi. Öyle bir ülkeye dönüşmüş ki o güzelim Bosna-Hersek… Eski dostlar birbirine düşmüş, yanyana evlerde komşuları tarafından asılmış insanların cesetleri sallanıyor!.. Çocuklar bile ellerinde silahlarıyla dolaşıyor, bir top için neler neler göze alınıyor…

    Ve yolun ortasında yatan bir inek leşinin mayın tuzağı olduğu kesin olduğundan, sağından mı, solundan mı, yoksa üzerinden mi geçmek gerek diye dakikalarca tartışılıyor!..

   Kentlerimizin birer ölüm-kalım savaşına sahne olduğu ve -Allah korusun- kimi yörelerde bir iç savaş rüzgarının estiği günümüzde, filmin bizim için apayrı bir güncellik kazandığı da kesin.

    Velhasıl hikayesinden mesajlarına, oyunculuğundan görselliğine her şeyiyle görülmeye değer bir film bu…

   Soundtrackini de unutmayayım. İçinde Sweet Dreams Are Made of This (Marilyn Manson), There İs no Time (Lou Reed), hele hele  o ünlü geleneksel Where Have All the Flowers Have Gone şarkısının (üstelik Marlene Dietrich versiyonu!) yer aldığı bir ses bandına ilgisiz kalmak mümkün mü?

YARIN: KOD 999 ve KUNG FU PANDA- 3

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son günlerdeki siyaset ve ülke sorunları üzerine birkaç düşünce

Bir ortak vicdan yaratmaya bir küçük katkısı olabilir umuduyla...

Ringlerde görülegelmiş en zalim maçların öyküsü

Asıl soyadları Adkisson olan bu garip ailenin öyküsü usta biçimde anlatılmış. Oynak bir kamera, ABD'nin Texas'taki Spectatorium gibi gerçek büyük salonlarında çekilmiş sahneleri etkileyici biçimde verir

İmamoğlu gelirse…

Belki İstanbul'u da kurtarma şansı doğar...