20 Ağustos 2023

Aşk Sosyoloğu'na veda ederken

İlginç bir şekilde Katolik Kilisesi de kitabı bağrına bastı, çiftlere evlenmeden önce bu kitabı mutlaka okumalarını tavsiye etti

Aşkı sosyolojik bir "vaka" olarak ele aldığı akademik kitabı, "Aşık Olmak ve Aşk"ı best seller yapan sosyolog Francesco Alberoni 93 yaşında Roma'da dünyaya veda etti.

Kitapları Türkçe'ye de çevrilen Alberoni ("Aşık olmak ve aşk" akademisyen, liseden sınıf arkadaşım Gül Çetinor tarafından çevrilmiş ve 1980‘lerde büyük sükse yapmıştı, 2018’de yeni baskıları yapıldı) sosyal bilimlerin tartışılan bir figürüydü, klasik bir akademisyen profili çizmedi. Hayata dair akılalmaz bir merakı ve iştahı vardı, bu da onu disiplinlerin sınırlarını zorlayan, 360 derecelik bir sorgulamaya yöneltmişti.

1953 yılında Pavia’da tıp fakültesinden mezun olan Alberoni, ilk yıllarda psikiyatrinin ölümcül cazibesine kapıldı. Efsane rahip Gemelli’nin öğrencisi oldu ama bakışı o zamanlardan alışılagelmişin ötesindeydi. Psikoloji ile yetinmedi, sosyolojiye de merak sardı ve akademik kariyerini bu yönde ilerletmeye karar verdi.

Pasolini'nin İtalyan Antropolojik mutasyonu dediği yıllardı. Alberoni bardağın dolu tarafını gören, kedersiz ve okunması kolay çalışmalardan hoşlanıyordu. Toplumsal süreçlerin analizinin ekonomi/politika ile sınırlı olmasını kabul etmiyor; kamusal, özel, geleneksel gibi temaların incelenmesine ilgi duyuyordu. 1950'li yılların sonunda, ekonomik gösterge olarak kabul edilen çeyiz ve kadın iç çamaşırına yönelerek toplumsal değişimi anlamaya çalıştı.  16. yüzyıl çizmelerine kadar derinleştirmişti çalışmalarını ama esas meselesi külot/sütyen ve ataerkil düzenden kurtulmak isteğiydi.

Düzen değişiyordu, kenarları dantel işlemeli çarşafların, beyaz iç çamaşırların yerini rengarenk yenileri alıyordu. Bu renklilik Alberoni’yi büyülemişti…

Aynı zamanda iç ve dış göçlerle toplum da daha renkli olmaya başlamıştı. 1958'de "Göçmenlerin Endüstriyel Topluma Entegrasyonu"nu yazdı ve Jean Baudrillard'dan önce "Toplum ve Tüketim" kotlarını yayınladı.

Ne var ki Baudrillard kadar şanslı değildi, biri göklere çıkarılırken diğeri yerden yere vuruldu, kitabının reklam/pazarlama alanına servis olduğu, kapitalizme yol gösterdiği iddia edildi.

Sosyologların "kaka" çocuğu olarak damgalanmak Francesco Alberoni’ni yıldırmadı, sosyolojiye katkıda bulunmaya devam etti. Sosyal bilimlere en büyük katkısı da kolektif hareketler ve kurumlar arasındaki ilişkileri incelemesi oldu. 1977'de "Hareket ve Kurum"u yayınladığında 1968'in İtalya'daki öncü gücü Kızıl Tugaylar'ın yuvalarından biri olan Trento'nun Sosyoloji Fakültesi'nin dekanıydı.

Kızıl Tugayların lideri Renato Curcio’yu örgüt kurmaya teşvik eden ve onunla birlikte silahlı mücadelenin başına geçen karısı Mara Cagol da bu okuldaydı. Cagol 1969'dan jandarma ile giriştiği bir silahlı çatışmada öldürüldüğü 1975 yılına kadar kocası ile birlikte Kızıl Tugaylar'ın en önemli figürüydü. Mara öldürüldüğünde aranan, bir yıl sonra da özel bir operasyonla yakalanıp hapse giren Renato Curcio 1998 yılına kadar yaşamını bir hücrede geçirdi. Çıktığında yaptığı ilk iş, karısının mezarını ziyaret etmek oldu. Bunu izleyen yıllarda da "Yapraklara bile duyarlı" adlı bir yayınevi kurdu.

Francesco Alberoni'ye dönersek, bütün bu sürecin yakın takipçisiydi ve aşık olmanın toplumsal hareketlerin bireysel tetikçisi olabileceğini fark etmişti ( Bizde ÖDP'nin aşkın ve devrimin partisi olarak sempati toplaması gibi). Kısacası AŞIK OLMAK DEVRİMDİ, toplumsal hareketlerde itici güçtü…

Her toplumsal patlamanın temelinde, her özgürlük çığlığının altında, yaşama sevincinde, dayanışmada AŞK vardı. Alberoni, 1979'da 20 dile çevrilen ve milyonlarca satan akademik kitabı "Aşık olmak ve aşk"ı yayımladı.

Sosyolog bu kitabında aşkı bilimsel düzlemde ele alıyor, kitaptan öğretmeye çalışmıyor: "İki kişiye dayalı kolektif hareketin başlangıç evresidir aşk. Durkeim'ın görüşleri de aşık olma eylemine uygulanabilir. Max Weber'in Ekonomi ve Politika adlı eserinde yer alan hayranlık, yaratıcılık ve sadakat konusundaki saptamalarına da" diyor. Mevlana'dan Dante’ye, Romeo Juliet’e aşk uzananlara da yer veriyor...

Kitabı 80'lerde okumuştum, kütüphanemde bulamadım ama unutamadığım bölümü, olayın kimyasal boyutuydı. Abartmayın diyordu bir taraftan da…

İlginç bir şekilde Katolik Kilisesi de kitabı bağrına bastı, çiftlere evlenmeden önce bu kitabı mutlaka okumalarını tavsiye etti. "Ailenin inşasında yapı taşıdır" bile dedi…

Şöhret İtalyan sosyoloğa yeni kapılar açtı, İtalya’nın en önemli iki gazetesinde, 1982’den 2011 yılına kadar Corriera Della Sera’da, son 10 yıldır da La Republica'da "Kamu ve Özel" başlığı ile haftalık yazılar yazdı. Aşk, birey, eros toplumsal ilişkisinden asla vazgeçmedi. Son yazılarından birinde kabinedeki bakan hanımın nişanlısının bir villa alıp, 58 dk. sonra üstüne 1 milyon euro fark koyup satmasını yazmıştı. Yani sadece ahkam kesmiyordu, elini taşın altına da koyuyordu.

Her halükarda, İtalyanların hayalini kurduğu sütyen ve külot rengini hayal etmeseydi Alberoni, Alberoni olmayacaktı.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Göçerken kendi hikâyeni de götüreceksin

80'li yıllarda New York Üçlemesi ile hayatımıza girdi Paul Auster ve günümüz insanının acılarını yazdığı metinleri, yakışıklılığı, hüzünlü bakışları ile bir daha çıkmadı. New York'u en çok onunla sevdik

Hükümetlerin, savaşların zulmüne uğrayan yazarlar, şairler

Uluslararası PEN hükümetlerin - savaşların zulmüne uğrayan yazar ve şairler hakkında bir rapor yayımladı

"Tutti Frutti"den Kızılcık Şerbeti'ne

Diğer her şey hayatın olağan seyrine uygunmuş gibi, laikçi görünümlü siyasal İslam propagandası pompalanıyor, diye isyan eden edene