13 Ekim 2014

Bağımsız yargı, hukuk devleti ve Adalet

Yargıtay ve Danıştay’dan gelen 5 üye AKP düdüğü çalmayacak, borusu öttürmeyecek...

Bu yazı yazılırken HSYK’nın 22 üyesinden 10’unun belirleneceği seçimler başlamıştı. Seçim sonuçları dün akşam (Pazar) belli olur mu? Bilmiyorum.

Sonuçlar belli olduktan sonra medyada “Hükümet tayfasından şu kadar, Cemaat kanadından bu kadar, YARSAV ve Yargıçlar Sendikası cenahından şu bu kadar, bağımsız bu kadar” gibi haberler çıkacak. O bilgilere ne kadar itibar edilir bilemem. Bildiğim, Pazartesi günü yeni HSYK üyelerinden 10 ‘u daha belli olacak. Türkiye’nin yargı erkinde savcıları, yargıçları kimlerin denetleyeceği, kimin nerede, ne görev yapacağına, meslek disiplinine uymayanlara hangi yaptırımların uygulanacağına, kimlerin terfi edip yargıda daha üst basamaklarda yer alacağına karar verecek HSYK’nın siyasal ve ideolojik kompozisyonu 10 üye ile belirginlik kazanacak.

Bilen biliyor, ama bilgi tazeleme için HSYK Genel Kurulu’nun, yani en son sözü söyleyecek kurulun nasıl oluşacağını HSYK’nın resmi internet sitesinden bir kere daha aktaracağım:

“HSYK Genel Kurulu 22 üyeden oluşmaktadır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanı olup, Müsteşar Kurulun tabii üyesidir. Kurulun diğer üyeleri ise; ilk derece adli yargı hâkim ve savcılarının kendi aralarından seçtikleri yedi, ilk derece idari yargı hâkim ve savcılarının kendi aralarından seçtikleri üç, Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçtiği üç, Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçtiği iki, Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçtiği bir ve Cumhurbaşkanının hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından seçtiği dört üyeden oluşmaktadır.”

Bu bilgiler ışığında kurulun kompozisyonuna bir bakalım:

Adalet Bakanı ile bakanlık müsteşarı tabii üye imiş. Bunların siyasal ve ideolojik tercihleri belli. Hangi siyasal parti iktidarda ise bu iki kişi onun borusunu öttürecek, onun düdüğünü çalacaklar demektir. Bu dönem için söylersek, HSYK genel kurulunda AKP’nin 2 sağlam oyu var.

Yargıtay üyeleri kendi aralarından 3, Danıştay üyeleri de 2 hukukçuyu HSYK’ya yolluyorlar. Bu seçimler yapıldı ve seçilenlerin hangi siyasal ve ideolojik çizgileri savunduğunu bilemem ama AKP’nin bu seçim sonuçlarından sonra homurdandığını, “Gerekirse seçimi gayri meşru ilan ederiz” diye sefil çıkışlar yaptığına bakılırsa. Yargıtay ve Danıştay’dan gelen 5 üye AKP düdüğü çalmayacak, borusu öttürmeyecek.

Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu 1 üye seçiyor. Akademinin AKP iktidarına pek yakın olduğu söyleniyor. Doğru mu bilemem. Ben medyanın yalancısıyım.

4 üyeyi de Cumhurbaşkanı seçiyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın hukukçu akademisyenler ve avukatlar arasından kimleri, hangi siyasal çizgiye sımsıkı bağlıları tercih edeceği üstünü herhangi bir kuşkusu olan?

Yok.

İyi, devam edelim.

Şu ana kadar ki bilanço şöyle: AKP 7, AKP karşıtı, en azından yandaşı olmayanlar 5.

Bu durumda, dün 10 HSYK üyesi için oy kullanan 13 bin 994 hakim ve savcının tercihleri bu kurumun kompozisyonunu belirleyecek demektir. Yaygın değerlendirmelerin diliyle söylersek ya AKP iktidarı HSYK’ya egemen olacak, yargı erkini kendine bağımlı kılmakta çok önemli bir manivelanın sapını eline geçirecek ya da 2015 genel seçimlerinde “Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğu nasıl elde ederim”in kirli hesaplarına dalacak.

Yargıç ve savcıların tercihlerinin henüz belli olmadığı şu saatte tablo böyle. Eğer Türkiye’nin 13.994 hakim ve savcısı Türkiye seçmeninin bire bir aynası olacaksa, AKP’nin yargı erki üstüne yaşadığı karabasan sona erecek demektir. Yok, sıradan seçmenden farklı olarak hukuk eğitimi görmüş, adalet kavramını sokaktaki yurttaştan daha derinlemesine öğrenmiş, yargı bağımsızlığı ilkesinin yargıç ve savcının bağımsızlığı yani aslında kendisinin bağımsızlığı demek olduğunu bilince çıkarmış olması gereken 13.994 yargıç ve savcı, oyunu AKP, Cemaat için değil hukuk ve adalet için kullanırsa Türkiye’de yargı erki için, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesi için umutlanabileceğiz.

*     *     *

Mesleğim gönlünden geçenleri değil gerçeği okurla paylaşmayı emrediyor.  Kof bir iyimserliğe ya da temelsiz bir karamsarlığa kapılmadan “gerçek ne ise onu” okura aktarmayı öngörüyor.

Oylar kullanılmış, olsa olsa şu anda sayılmakta olduğuna göre sonucu etkilemeyi amaçlayan bir Tırmık yazmıyorum. O yüzden olanca açıklığı ile tahminimi, öngörümü aktarabilirim: 13.994 yargıç ve savcının oylarıyla ortala çıkacak sonuç elbet demokrasiye uygundur; elbette meşrudur. Ancak bu demokrasiye uygunluk ve meşruiyet ille de hukuk devleti, bağımsız yargı, adalet gibi çok temel ve yakıcı kavramların ete kemiğe bürüneceği bir sonuç anlamına gelmiyor.

Daha kestirme söyleyeyim: Sanırım ve korkarım ki HSYK seçiminde kazanan adalet, bağımsız yargı ve hukuk devleti olmayacak.

Uzun süredir, çok uzun süredir yanılmayı bu kadar istememiştim.

Yanıldıysam çok sevineceğim…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim