18 Mayıs 2015

MESS ve müfettişler yanıltıyor, Renault işçilerinin eylemi hukuka uygundur

Yapılması gereken işçilerin sendika seçme özgürlüğüne saygı göstermek

Bursa’da Renault işçilerinin 15 Mayıs’ta başlattığı iş bırakma eylemi sürüyor. İşçiler bir yandan iş bırakırken öte yandan üyesi oldukları Türk Metal Sendikasından istifa etti. İşçiler Türk Metal tarafından imzalanan toplu iş sözleşmesine tepki gösteriyor ve sözleşmenin gözden geçirilerek ücretlerinin iyileştirilmesini istiyor.

Ancak işçilerin bu meşru eylemi karşısında, eylemin “kanunsuz” olduğuna dair yanıltıcı ve yıldırmaya yönelik iddialar gündeme gelmeye başladı. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) tarafından yapılan açıklamada olayların yasa dışı bir boyuta ulaştığı iddia edildi. MESS açıklamasında işyerinde üç yıllık bir toplu iş sözleşmesi imzalanmış olduğu ve bu tür eylemlerle toplu iş sözleşmesinin değiştirilmeye çalışılmasının yasa dışı olduğu ileri sürüldü.

Öte yandan işçilerle görüşen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin de direnen işçilere eylemlerinin kanunsuz olduğunu ve tazminatsız olarak işten atılabileceklerini söylediği belirtildi.

Önce hem MESS hem de müfettişler tarafından ileri sürülen eylemin kanunsuz olduğu iddiasını ele alalım. Öncelikle vurgulamak gerekir ki barışçı toplu eylem hakkı Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ile güvence altına alınmış temel bir haktır. Sendikal haklarla ilgili ILO denetim organı olan Sendika Özgürlüğü Komitesi çeşitli kararlarıyla işçilerin barışçıl toplu eylem hakkını güvence altına almıştır.

Hem MESS yöneticilerine hem de bakanlık müfettişlerine Sendika Özgürlüğü Komitesi’nin bu ilke kararlarını hatırlatalım:

  • Grev hakkı sadece toplu iş sözleşmesi uyuşmazlığı ile sınırlandırılamaz, işçilerin ve sendikaların eğer gerekli görürlerse daha geniş bir çerçevede ekonomik ve sosyal politikalara ilişkin memnuniyetsizlikleri açıklama hakları vardır.
  • Grev türleri konusunda genel bir yasaklama uygun değildir. Sendika denetimi dışında yapılan düzensiz grevlerin (wild-cat strike), işi yavaşlatma, işi durdurma, işyeri işgali gibi eylemler, ancak bu eylemler barışçıl olmaktan çıktığında sınırlanabilir.  Bir diğer ifadeyle barışçıl olması koşuluyla işi yavaşlatma, işi durdurma ve işyeri işgali eylemlerini örgütlenme özgürlüğü kapsamındadır.

(Kaynak: ILO, Freedom of Association-Digest of Decisions and Principles of the Freedom of Association Committee of the Governing Body, Fifth (revised) edition, Geneva, 2006. Paragraf 531 ve 545).

Dahası gerek İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi gerekse Avrupa Konseyi Sosyal Haklar Avrupa Komitesi çeşitli kararlarında barışçıl toplu eylemi temel bir hak olarak tanımlamıştır.

Anayasanın 90. Maddesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin onaylanmış uluslararası sözleşmeleri kanunların üstünde saymaktadır. Dolayısıyla iç hukukta yer alan 12 Eylül ürünü düzenlemeler gerekçe yapılarak işçilerin eylemi yasadışı ilan edilemez.  Nitekim barışçıl toplu eylem hakkı işçiler tarafından sayısız kez kullanılmıştır. Şişecam işçileri, Seka işçileri, Yatağan işçileri ve Tekel işçilerinin direnişleri ile daha başka onlarca direnişte barışçıl toplu eylem hakkı kullanıldı. İşçilerin barışçıl hak arama eylemlerine “kanunsuz” demenin kendisi hukuksuz bir tutumdur.

MESS’in işçilerin eyleminin yasa dışı olduğu iddiası darbe hukukuna yaslanmaktan başka bir anlam taşımıyor. Öte yandan MESS’in toplu iş sözleşmesinin değiştirilmesine yönelik taleplerin yasa dışı olduğu iddiası da açıkça dayanaktan yoksundur. Türkiye’nin toplu iş hukuku sisteminde bağıtlanmış toplu iş sözleşmelerinin yürürlük süreleri hariç içeriğinin taraflarca değiştirilebilmesi mümkündür.  İşçilerin talebi yasaya ve uygulamaya uygundur.

Gelelim bakanlık müfettişlerinin işçilere yönelik yıldırıcı ifadelerine. Eğer bu ifadeler doğruysa vahimdir. Her şeyden önce bakanlık müfettişlerinin yaşanan uyuşmazlığa işveren adına müdahil olacak şekilde davranması ve hukuksal dayanağı olmayan iddialarla işçileri yanıltmaları görevlerinin gereği değildir. Bakanlık müfettişleri işverenin vekili gibi davranamazlar.

Metal işçilerinin eylemi aynı zamanda 12 Eylül sonrasında diktatörlük koşullarında oluşturulan sendikal düzene ve sendika içi demokrasi yokluğuna bir tepkidir. 12 Eylül sonrasında DİSK üyesi Maden-İş Sendikasının faaliyetinin durdurulduğu, yöneticilerin idamla yargılandığı ve hakkında kapatma davası açıldığı koşullarda MESS sırtını generallere yaslayarak metal sektöründe kendine yakın bir sendikayı örgütledi ve bugünkü sendikal statükoyu inşa etti.  Şimdi askeri darbe koşullarında inşa edilen bu sendikal statüko çatırdıyor.

Yapılması gereken işçilerin sesine kulak vermek, işçilerin sendika seçme özgürlüğüne saygı göstermek ve işçilerin talepleri doğrultusunda toplu iş sözleşmesini revize etmektir. Haksızlığın nereden döneceği belli olmaz. Renault işçilerin direnişi emeğin haksızlık karşısında baş kaldırmasının yeni bir örneğidir.

Hiç unutmamak lazım: labor omnia vincit! (emek her şeyin üstesinden gelir)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel madenlerde işçi ölümleri oranı, kamu madenlerinden 16 kat daha fazla!

Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil

Dünden bugüne üniversiteye karşı bitmeyen kötülük

Kimsenin şüphesi olmasın, bu hukuksuz ve haksız karar er geç ortadan kalkacak...