22 Mart 2018

Dolardaki yükseliş İngiliz derin devletinin işi mi?

Enflasyon ve dolar azmışken ekonomiye doping yapılması ne sonuç verecek?

Klişe tabirle doların “ateşinin çıktığı” günlerden geçiyoruz. Önceki gün 3,9525 TL seviyesine kadar yükseldi. Bu satırları yazdığım dakikalarda 3,9210’da duraklamış, 4 TL seviyesine sıçramak için güç topluyor gibiydi.

Doların yükselişi başlamadan kısa bir süre önce, İngiltere merkezli ekonomik araştırmalar kurumu Capital Economics, “Türk ekonomisinden uyarı işaretleri geliyor” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor şu cümlelerle başlıyordu:

"Türkiye'de ekonominin aşırı ısındığına dair kanıtlar güçleniyor. Daha önce bunun gibi aşırı ısınma dönemlerinin ardından TL'nin değerinde sert düşüşler, faiz oranlarında yüksek artışlar ve nihayetinde büyümede yavaşlama gelmişti."

Bu rapordan kısa süre sonra gerçekten de TL, Dolar karşısında serbest düşüşe geçti... Zamanlamaya takılıp “İngiliz derin devleti yine işbaşında...” diye başlayan, “Kraliçe’nin 100 yıl önce Abdülhamid’e kurduğu tuzağın bir benzeri...” şeklinde devam eden heyecanlı bir komplo teorisi kurmak mümkün. Ama maalesef, dolardaki son yükselişin “İngiliz derin devleti” ve faiz lobisiyle bir ilgisi yok.

Zaten Capital Economics’in raporunda yazılanları daha önce başkaları da söylemişti: Problem, ekonominin aşırı ısınmasında.

Madem Capital Economics’in raporundan başladık, oradan devam edelim:

“(Ekonomide aşırı ısınma nedeniyle) Enflasyon Kasımda yüzde 13'e kadar yükselmişti. Sonra Şubat'ta yüzde 10,3'e düştü ama bu düşüş, makro ekonomik koşullarla ilgisi olmayan bir şeyden, gıda fiyatlarındaki dalgalanmadan kaynaklanıyordu. Gıda ve enerji fiyatlarını hesaba katmayan çekirdek enflasyon yüzde 12 seviyesindeydi. Cari açık yeniden artmaya başladı. Ocak ayında cari açık, yıllık bazda, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 6,2'si seviyesine yükselmişti. 12 ay önce bu oran yüzde 4,8'di.

Cari açıktaki artışın nedeni, ithalattaki artış. İthalat artışı da, güçlü iç talepten kaynaklanıyor. Türkiye cari açığı finanse edebilmek için yabancı sermayeye muhtaç. Bu da ekonomiyi dış şoklara açık hale getiriyor.”

Özet: Ekonominin motoru hararet yapmış durumda. Buraya “İngiliz derin devleti” veya faiz lobisinin manipülasyonuyla değil Ankara’nın bilinçli tercihleriyle geldik. Referandumda yüzde 50 + 1’i garantilemek için, T24’ün değerli yazarı Prof. Seyfettin Gürsel’in tabiriyle “bol kepçe” teşvikler verildi. KOBİ’lere Kredi Garanti Fonu kapsamında 250 milyar TL kaynak sağlandı, mobilya ve beyaz eşyada vergiler indirildi…

Mekanizma şöyleydi:

KGF kredileri ve vergi indirimleriyle ekonomiye doping yapıldı. > Ekonomi hızlandı. > Ekonomi hızlanınca tüketim arttı. (Bu arada referandum kazanıldı.) > Tüketim artınca ithalat arttı. > İthalat artınca cari açık arttı. > Cari açık artınca dolar artmaya başladı.

Öyleyse doların nasıl dizginleneceği belli:

Cari açığı azalt. > Cari açığı azaltmak için ithalatı azalt. > İthalatı azaltmak için tüketimi azalt. > Tüketimi azaltmak için “bol kepçe” teşvikleri azalt.

İyi de “Hangi ülkede yaşıyorsun?”, diye sorarlar insana. Bir sene sonra seçim var. İktidar, yüzde 50 + 1’e ulaşmak için ekonomiyi soğutmak değil daha da canlandırmak istiyor.

Nitekim önümüzdeki hafta ekonomiyi canlandırmak için 100 milyar TL’lik yeni bir teşvikli yatırım paketi açıklanacak. Otomotiv sektörünü hareketlendirmek için torba yasa tasarısına “hurda teşviki/indirimi” kondu bile.

Peki enflasyon ve dolar azmışken ekonomiye doping yapılması ne sonuç verecek? Capital Economics uzmanlarına son kez kulak verelim:

“Hükümet’in yüzde 5,5’lik büyüme hedefi göze alındığında yeni bir paketin açılması şaşırtıcı olmaz. Ama maalesef böyle bir paket, sadece aşırı ısınmanın şiddetlenmesine ve enflasyonun büyümesine yol açar.”

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?