09 Nisan 2015

Listeler aritmetiği değiştirecek nitelikte değil, sonucu MHP ve HDP belirleyecek

AKP, kendi davasına inanmış kadrolara doğru sıkıştı...

Partilerin aday listeleri belirlendi ve seçim sürecinin kritik bir eşiği daha geçildi. Medyanın ilgisi tamam da aday isimleri seçmen gözünde ne denli önemli?

Bugünün gündelik hayatı iletişim, bilim ve ulaşım altyapısının üzerinde biçimleniyor. Bu altyapı üzerindeki gündelik hayat zaman ve mekândan bağımsız, daha hızlı ve karmaşıklık esaslı. Bu gündelik hayat içinde siyasete dair önemli bir değişiklik var. Siyaset bitmreyselleşerek kitleselleşiyor.

Siyaset dilinde ne kadar “toplumun şu kesimi…” gibi cümleler kurulsa da iletişimi tıpkı her eve giren bir ürün iletişimi gibi çalışıyor. Geleneksel ve görsel medya yanı sıra sosyal medyada da ilişki ve iletişim doğrudan koltuğunda oturan bireyle kuruluyor. O zaman da her bir bireyle ilişki ve iletişim kurabilmenin yolu o bireyi tüm ekonomik, sosyal, kültürel bağlarından kopararak bireysel duyguları, ihtiyaçları ve talepleri üzerine.

Eğer bu yüzeydeki iletişim dili, sokakta örgütlü, gündelik hayatın içinde var olan bir parti yapısı üzerine kuruluyorsa anlamlı. O zaman örgütler üzerinden farklılıklarla ilişki, o farklılıkların her birinin ihtiyaç ve talepleri parti üst yönetimine doğru akıyor. Ya da partinin politikaları örgüt üzerinden o farklılıklara doğru akıyor.

Bu bireyselleşerek kitleselleşme süreci, bizim gibi son derece kutuplaşmaya ve gerilim üretmeye yatkın siyaset kültüründen de beslenince adayların kim olduğu giderek önemini kaybediyor. Nitekim bir yıl önceki yerel seçimlerde de gördük. Yerel seçim gibi yerel sorunların, çözümlerin ve isimlerin öne çıkması gereken bir süreçte bile oylar adaylara değil partilere verildi.

Bu nedenle adayların isimleri temel belirleyici değil. Seçmenin yalnızca yüzde 10’u adayın kimliğine bakıyor.

Öte yandan listelerin genel kombinasyonu, tüm listenin seçmene vereceği imaj ve partiye dair algı etkileniyor. Yani tek, tek isimlerden daha çok listenin genel havası seçmende bir algı ve imaj oluşturuyor.

O nedenle tek, tek isimlere dair değil listelerin bütün olarak nasıl bir havayı ve tercihi ima ettiğine bakmak gerekiyor.

Ak Parti listesine dair merak ettiğim şey, hangi liderin ağırlığını taşıdığı ve Ak Parti’nin değişim arzusunun ne yöne doğru olduğu idi. Ak Parti bir yandan kurucu lideriyle çekişiyor ve ortak aklı ile siyasi lideri arasında sıkışıyor ve bocalıyor. Öte yandan üç dönem kuralı nedeniyle zorunlu hale gelmiş kadro değişikliği ihtiyacı var. Ama asıl 12 yılın yorgunluğu ile program ve kadro bakımından yenilenme ihtiyacına partinin nasıl cevap üreteceği listelere yansıyacaktı.

Listenin genel havası parti ile siyasi lideri arasında bir mutabakat oluşturulduğu izlenimi veriyor bana. Ama değişim zorunluluğu açısından bakılınca da sorunlu görünüyor. Parti kendi davasına inanmış kadrolara doğru sıkışmış, önceki dönemlerin geniş koalisyonunu arama çabası görünmüyor. Geleneksel siyasi damarın dışından, yeni diye sunulan belki 20-30 isim var ama bu isimlerin yalnızca üçte biri seçilebilir yerlerde. Ne geniş koalisyon arayışı var ne de “sonradan Ak Parti’lilerin” umduğu ön sıralar var. Ak Parti “yeni”den beslenmeyi değil, yenileri sos yaparken kendi geleneksel siyasetine ve teknokratlara yaslanmayı tercih etmiş görünüyor.
CHP listesinin “değişim mi denge mi” ikilemindeki tercihin ne olacağı ve bu tercihe bağlı olarak CHP’nin yeni bir iddia üretip, üretmeyeceği sorusu önemli idi. CHP listesinin bende uyandırdığı genel izlenim, 7 Haziran’a dönük bir iddiadan çok 8 Haziran ve sonrasının parti içi dengeleri düşünülmüş. Son üç yılda partide Genel Başkan Yardımcılığı görevi bile verilmiş, ya da partinin geleceğine dair kişisel veya fikirsel iddiaları olan isimler ve hatta bazıları bizzat parti liderinin davet ettiği bazı isimler listede yok. CHP’nin önseçimden gelen isimlerinin ürettiği heyecan potansiyeli merkezden yazılanlar ile frenlenmiş bir hava var.

MHP listesi, partinin iktidar iddiasının ya da değişim hedefinin olmadığını ama parlamentoda siyasi ve teknik kapasitesinin, ağırlığının artırılmasının hedeflendiğini gösteriyor.

En çok merak edilen liste belki de HDP listesi idi. HDP’nin bir yandan Türkiyelileşmek, bir yandan da “yeni hayat” iddiasını taşıyacak liste yapıp, yapamayacağı önemliydi. HDP adayları farklılıkları temsil açısından anlamlı çeşitlilikte olmakta beraber “yeni hayat” iddiasında eksik izlenimi veriyor denebilir. Ama listenin en anlamlı tarafı kadın aday ağırlığı bana göre. Aynı zamanda il, il bir strateji oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
Seçimlerin sonucunu esas itibariyle iki büyük parti değil MHP ve HDP belirleyecek. Seçim sisteminin, seçim aritmetiğinin teknik sonucu olarak bu iki partinin her bir puanlık oy artışının milletvekili sayısı karşılığı bir puandan fazla olacak. Siyasi bakımdan da HDP’nin barajı geçme iddiası ve geçmesi anlamlı sonuçlar üretecek.

Bu nedenle açıklanan listeler bu aritmetiği değiştirecek nitelikte değil. Aksine iki partinin kilit rolünü güçlendiriyor izlenimi edindim ben.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP için büyük başarı hikâyesi

CHP’nin başarısında elbette birinci aktör Ekrem İmamoğlu oldu. Hem genel seçimlerin hemen ardından partisini kurultaya zorlayan duruşu, kurultay süreci ve yerel seçim sürecindeki kararlı ve iddialı kampanyası ve söylemiyle bugün tabloda görülen CHP başarısının ilk mimarı o. Özgür Özel bu tabloyla beraber artık gerçek bir genel başkan olma fırsatı yakaladı. Elbette bir de 30 puanlık fark üretmiş Mansur Yavaş etkisi var

Kazansa da kaybetse de Erdoğan’ın rakibi İmamoğlu

Yerel seçimlerin odağı, sembolü İstanbul. Seçim de İmamoğlu ile Erdoğan arasında. O zaman soru şu: 2017 referandumuyla kıvılcımlanan, 2019 yerel seçimlerinde görünür olan iktidarı değiştirme hikayesi güçlenerek mi devam edecek yoksa sönümlenecek mi? Çünkü herkes biliyor ki 2028’de iktidarın rakibi ve talibi İmamoğlu olacak

31 Mart öncesi son durum: Genel seçimin tekrarı mı yoksa geleceğin habercisi mi?

Muhalif seçmenin umutsuzluğu, iktidar seçmeninin bezginliği sürüyor. O nedenle partilerin kurumsal yönetimleri dışında oy oranlarıyla ilgilenen yok. Yerel seçim İstanbul Belediye Başkanlığı seçimine dönüşmüş durumda. Yayınlanan 15 araştırma şirketinin 36 araştırması kullanılarak masa başı bir çalışmayla bakıldığında İmamoğlu 3 puan mertebesinde önde. İmamoğlu İstanbul seçmenlerinin neredeyse yarısının başkanlık oyunu kazanıyor görünüyor