12 Ocak 2015

Boko Haram mı? Boşverin, çok uzakta…

Dünya Paris'teki Charlie Hebdo cankırımı ile ayağa kalkmış, Nijerya'daki korkunç cankırımı üstüne ne biliyoruz?

Çok değil dört gün önce Nijerya’nın kuzeyindeki sınır kenti Baga’ya, Boko Haram çeteleri saldırdı. En düşük tahminlere göre 2.000 (yazıyla: İki bin) kişi öldürüldü. Öldürülenler de Müslümandı. Boko Haram onları “ılımlı İslam” olarak niteliyor ve bunun cezalandırılması gereken bir suç olduğunu açıkça savunuyor. Saldırı sonrası Baga kenti ve çevresindeki onlarca köy haritadan silindi. 
Batı basını olayı aktarırken “Çok güçlü bir deprem bile bir kenti böylesine yok edemezdi” diye yazdı. Batı basını (gazete ve TV’ler) bu haberi ana haber olarak değil, dış haberler sayfalarında okurlarına aktardılar. Türkiye medyası daha da ayıp etti. Tek sütunluk haberler olarak gören, hatta hiç görmeyenler bile oldu. 
Dünya Paris’teki Charlie Hebdo cankırımı ile ayağa kalkmış, bu satırlar yazılırken Paris’te milyonluk bir protesto gösterisi yapılırken Nijerya’daki korkunç cankırımı üstüne ne biliyoruz? 
Haydi bir adım daha atayım. Kendinizi test edin: Nijerya Afrika’nın neresinde? Batısında, doğusunda, ortasında, kıyısında, kenarında?..

***

Umarım yukarıdaki birkaç cümleyi okuduktan sonra “Şu Aydın Engin Efendi’ye de bakın. Charlie Hebdo saldırısı ile Nijerya’daki saldırıyı yarıştırıyor” gibi bir düşünce geçmemiştir kafanızdan. 
Ben sadece bir gerçeğin altını çizmek istiyorum: Her ikisi de aynı nedene dayanan, aynı kara ve kanlı ideolojiden kaynaklanan saldırılar. Ama biri Paris’te, öteki uzakta, çok uzakta, kara Afrika’nın derinliklerinde bir ülkede gerçekleşti ve biri bütün dünyanın ilgi odağı olup gündemin en başına yerleşmişken ötekinin neredeyse sözü bile edilmiyor… 
Neden? 
Boko Haram ile Charlie Hebdo’yu basıp 12 mizah sanatçısını öldüren Kuaçi kardeşlerle ve herhangi bir IŞİD savaşçısı arasında fark yok. Hepsinin de eylem dinamiği aynı ideolojik yoruma dayanıyor: İslamı savunmak. İslamı kendilerinden farklı kavrayanları da İslamı mizaha konu edenleri de ve hele Müslüman olmayanları da yok etmeyi dinsel bir görev belleyen bir zihniyet onları birer ölüm aygıtına dönüştürüyor. 
Boko Haram’ın sözlük anlamı “Batı eğitimi günahtır” demek(miş). Bu pek de anlamlı olmayan cümleyi, Boko Haram’ın sözcüsü Abubekir Shekau, 2013 Şubat’ında Lübnanlı bir gazeteciye şöyle açıkladı: “Eğitimde öğretilen ve Kuran’da olmayan her şey, her söz, her fikir, her bilgi günahtır. Öğreten de suçludur, öğrenen de…” 
Boko Haram’ın kitabında günahın cezası ise kısa ve kesin: Ölüm!.. 
Örgüt 2010’dan bu yana kendini “İslamın şanı, şerefi ve cihat için Sünnilerin Birliği”adıyla tanımlıyor. Bu rastgele bir tanımlama değil. Pakistan Talibanı diye tanınan hareket de kendini aynı sözcüklerle tanımlıyor. Birkaç sözcüğü ve sırasını değiştirmek koşuluyla IŞİD’in temel sloganlarından biri de aynen böyle.

***

Niyetim Batı basınındaki bazı makalelerden, “Google hazretlerinden”, internette bulunabilen IŞİD, El Nusra, El Kaide, Taliban metinlerinden parçalar aktarıp “Boko Haram nedir, ne değildir” bilgi notunu okurla paylaşmak değil. Ben sadece Fransa - Nijerya - Sudan - Pakistan - Afganistan - Libya - Irak - Suriye topraklarında şaha kalkmışa benzeyen, bir tür İslami terör ve cihat hareketlerinin, aralarında organik bağlar bulunan, aynı ideolojik pınarlardan beslenen bir şiddet sarmalı olduğunun altını çizmek istedim. 
Daha iyi bir dünyayı hedefleyen, doğası gereği hedeflemesi de gereken bir dinin böylesine ölüm saçan hareketlere kaynaklık edebilmesi öyle “Canım onlar Müslüman değil ki… Ben de Müslümanım ama…” gibi tekrarlana tekrarlana yalama olmuş cümlelerle geçiştirilemez. Hele hele kendilerini Müslüman kimliğiyle tanımlayan meslektaşların, akademisyenlerin “Bu neden böyle oluyor… Böyle bir İslam anlayışının doğup büyümesine ve eyleme geçmesine yol açan sosyolojik, ekonomik, siyasal ve kültürel etkenler nedir” sorusuna kaçamaksız cevap aramaları gerekir. 
Gözünüzden kaçmamıştır, yukarıda bu terör örgütlerinin iyiden iyiye ortaya çıktığı ülkeleri sayarken Türkiye’yi aralarına koymadım. 
Ancak Paris’teki cankıyımından sonra “İslami medya”da yazılıp çizilenlere bakıp, ayrıca 2003 Kasımı’nda İstanbul’da sinagogda, İngiltere Başkonsolosluğu’nda, HSCB binasında patlayan bombaları da hatırlayıp Türkiye de o listeye eklenebilirdi. 
Eklemek için Türkiye’nin Charlie Hebdo’larından birindeki arkadaşlarımızın topluca yok edilmelerini ya da bir Anadolu kasabasının “İslamın şanı, şerefi ve cihat için Sünnilerin Birliği” adına yok edilmesini mi bekleyeceğiz? 
Cumhuriyet’te kapı yoldaşım Özgür Mumcu iki üç gün önce soruyordu: Asıl şimdi tehlikenin farkında mısınız? 
Ben o soruyu bir kere daha yinelemek istedim. 
Bu Tırmık da o yüzden yazıldı…

Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim