05 Şubat 2014

Mahkeme kararında TİB'in yayından çıkarmak istediği CHP önergesi yok!

TİB'in tebligatında T24'teki adresi verilerek (URL) çıkarılması istenen haberden söz edilmiyor. Yani, özel olarak CHP'li Oran'ın soru önergesinin yayından kaldırılması talebi İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne değil, idareye, yani TİB'e ait görünüyor.

Geçtiğimiz cuma günü öğleden sonra T24'e "Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu" (BTK) ve bu kuruma bağlı görünen ancak uygulamada icra organı olarak giderek özerkleşen Telekominikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) ortak imzasıyla bir tebligat yapıldı.

Tebligatta, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, Sabah-ATV satışına ilişkin olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinin "derhal" yayından kaldırılması isteniyordu.

BTK imzasını prosedür gereği taşıdığı belirtilen TİB'in 31 Ocak Cuma akşamı T24'te yayımladığımız bu tuhaf yazısını hatırlayalım:

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Bilgi İhbar Merkezi'nin [email protected] adresinden T24'ün [email protected]  adresine gönderilen "içeriğin çıkarılması veya söz konusu içeriğin Türkiye'den erişiminin engellenmesi" talebini içeren bildirim şöyle:

Sayın Yetkili,

Bilindiği üzere, 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı  “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”  23/05/2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Türkiye’de İnternet içerik düzenlemeleri konusunda yetkili kamu kurumudur.

Başkanlığımıza aşağıda yer verilen alan adı/ URL adresleri ile ilgili mahkeme kararı gönderilmiştir.

Mahkeme kararına konu içeriğin çıkarılması ya da Türkiye’den erişiminin engellenmesi gerekmektedir. 

Gereğinin derhal yapılmasını rica ederim.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı

 

İlgili URL: http://t24.com.tr/haber/chpli-orandan-erdogana-sabah-ve-atv-icin-satin-alma-talimati-verdiniz-mi/247740

İlgili alan adı: t24.com.tr

Mahkeme Adı: İstanbul 2.Asliye CM

Mahkeme Karar No: 2014/55

Karar Tarihi : 2014-01-23 00:00:00.0

 

Mahkemenin kararını içermeyen tebligat

TİB'in yazısında, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin aldığı karara dayanılarak, CHP'li Oran'ın T24'te 6 Ocak'ta yayımlanan soru önergesinin "derhal" kaldırılması isteniyordu. Ancak dayanak olarak gösterilen mahkeme kararının içeriği yazıda bulunmuyordu.

Doğrusunu isterseniz, ana muhalefet partisinin TBMM Başkanlığı'na verilen ve TBMM'nin internet sitesinde de yayımlanan soru önergesinin yayından kaldırılmasına ilişkin olarak yapılan tebligata inanamadık ve gerçek olmayabileceğini düşündük. Ancak Ankara ile yaptığımız telefon görüşmeleri üzerine, tebligatın TİB'den yapıldığına emin olduk. Hafızam beni yanıltmıyorsa ilk kez, parlamentodaki görüşleri nedeniyle mutlak dokunulmazlığı bulunan bir milletvekilinin soru önergesinin yayınına yasak getirilmek isteniyordu.

Bazı haber kanallarındaki dostlarımız, yanlışlıkla, TİB yazısı üzerine T24'ün haberi yayından kaldırdığını duyurdular. Ancak söz konusu haberi yayından kaldırmadık. Aksine, BTK ve TİB'in tebligat için kullandığı e-mail adresine, "yasal haklarımızı kullanmak için, haberin yayınını durdurma istemine gerekçe gösterilen İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi kararının gönderilmesini" talep eden bir yazı gönderdik.

Mahkeme kararını, sadece başta itiraz olmak üzere yasal haklarımızı kullanmak için istemiyorduk. Acaba mahkeme mi ana muhalefet partisinin soru önergesinin yayından çıkarılmasına özel olarak hükmetmişti, yoksa idare mi, yani TİB mi, mahkeme kararını aşırı yorumlayarak böyle bir girişimde bulunmuştu?

 

Mahkeme kararında soru önergesi yok!

BTK ve TİB'e yaptığımız başvuruya bir yanıt alamadık, ancak İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, CHP'li Oran'ın soru önergesinin yayından çıkarılmasına dayanak yapılan kararına ulaştık.

Hatırlayın, dün (3 Şubat 2014) hem Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, hem de BTK Başkanı Tayfun Acarer, tebligatın "sehven", yani "yanlışlıkla" yapıldığını, hataya düşüldüğünü açıkladılar. TİB'den yapılan yazılı açıklamada da "sehven tebligat"tan söz ediliyor ve "incelemenin sürdürüldüğü" duyuruluyordu.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Onur Özsaraç'ın imzasını taşıyan karar iki açıdan önemli. Birincisi; mahkeme kararında, TİB'in tebligatında T24'teki adresi verilerek (URL) çıkarılması istenen haberden söz edilmiyor. Yani, özel olarak CHP'li Oran'ın soru önergesinin yayından kaldırılması talebi İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne değil, idareye, yani TİB'e ait görünüyor. TİB'in mahkemenin kararından nasıl bu sonucu çıkararak "derhal yayından kaldırma" tebligatında bulunduğunu açıklaması gerekecek. Bir "paralel yapı" iddiası da TİB'den mi gelecek bilmiyorum, ancak bu açıklama önemli.

Mahkeme kararının, en az bu kadar önemli olan ikinci bir boyutu var ki, TBMM Genel Kurulu'nda yasalaşmak üzere olan yeni internet düzenlemelerinin nasıl uygulanacağının kuvvetli bir işaretini taşıyor.

 

Yayın yasağının gerekçesi

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 25 Aralık soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla takibe alınan işadamı Abdullah Tivnikli ve Mustafa Topbaş'ın avukatlarının "soruşturmanın gizliliği" gerekçesiyle "yayın yasağı" talebini değerlendiriyor. Hâkim Özsaraç, Basın Kanunu, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göndermeler yaptıktan sonra bu talebi yerinde görüyor ve kararını "gerekçe" bölümünde şöyle ifade ediyor:

"Talepte bulunan talebi 5187 sayılı yasanın (Basın kanunu) 3. maddesi, Anayasanın 26. maddesi ve İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın (TMK 10. maddeyle görevli) yapılan 2012/656 hazırlık numaralı soruşturma dosyasında bulunan bilgi, belge, görüntü ve diğer içeriklerin yazılı, görsel ve internet medyasında yayınlanması halinde bu dosya içerisinde şüpheli olarak bulunan kişiler hakkında adil yargılanma haklarını etkileyecek hususların ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu, yine bu dosya içerisinde bulunan telefon kayıtları ve diğer bilgilerin açıklanması halinde talepte bulunanların özel hayatlarının gizliliğini ve haberleşmenin gizliliğini ihlal edecek durumlarının ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu yine CMK'nun 157.maddesinde belirtilen ve soruşturmanın gizliliği hükmüne aykırı şekilde yayın yapılabileceği dikkate alındığında İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10/2 ve 5187 sayılı yasanın 3. maddesi kapsamında bazı durumlarda basın özgürlüğünü n sınırlanabileceğinin belirtildiği İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı'nın 2012/656 hazırlık numaralı soruşturma dosyasının bilgilerinin halinde telefasinin mümkün olmayan zararların meydana gelebileceği anlaşılmakla talebin kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir."

 

Soruşturma bilgileri 'özel hayat ihlali' sayıldı

Bu gerekçe neden önemli?

Malum, TBMM Genel Kurulu'ndaki yeni internet düzenlemeleri içinde, idarenin, yargı kararına ihtiyaç duymadan doğrudan internet sitelerinden yayın çıkarma yetkisi alabildiğine genişletiliyor. 5651 sayılı mevcut İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'da, idarenin (TİB) doğrudan içerik çıkartma yetkisi "müstehcenlik" ve "çocukların cinsel istismarı" ile sınırlı. Yeni düzelemede, TİB'in "özel hayatın gizliliğinin ihlali" gerekçesiyle de internet sitelerinden içerik çıkarması hükme bağlanmak isteniyor. Yani, hükümetin atadığı bürokratlar, "özel hayat ihlali" gibi sınırları esnek çok geniş bir alanda istedikleri içeriği yargı kararı olmadan çıkarabilecekler.

Bu düzenlemenin, 2011 seçimleri öncesinde ortaya saçılan seks kasetleriyle ilgili olduğunu düşünenlerin yanıldığını daha önce vurgulamıştım. Zira bu düzenleme yasalaştığında, idare, örneğin yolsuzluk iddiasıyla hakkında soruşturma yürütülen bir oğulun babasıyla yaptığı ve mahkeme kararıyla izlenen bir görüşmeye ilişkin haberleri "özel hayat" diyerek doğrudan kaldırabilecek.

İşte İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, T24'e ve diğer bazı sitelere gönderilen "yayın durdurma" tebligatına dayanak olarak gösterilen kararında, haklarında yolsuzluk iddiasıyla soruşturma yürütülen işadamlarının "yayın durdurma" başvurusunu "özel hayatın ihlal edildiği" gerekçesiyle de yerinde buluyor.

Türkiye'de yolsuzluk iddiasıyla yürütülen soruşturma ve davalara ilişkin haberlerin, targının bile sınırlarını belirlemekte zorlandığı "özel hayat"  gerekçesi de öne sürülerek durdurulmasının eşğindeyiz.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, haberlerin "adil yargılamayı etkilemesinden" de söz ediyor.

Ne dersiniz; sizce adil yargılama nasıl etkilenir?

Mahkeme kararıyla dinlenmiş telefon görüşmelerinin, özel hayat sayılamayacak içeriklerinin yer aldığı haberlerin yayımlanmasıyla mı?

Yoksa, Başbakan'ın hemen her konuşmasında "yolsuzluk yok kirli tezgâh var, komplo ve hükümete karşı darbe girişimi var, yüz karası savcı seninle işimiz daha bitmedi" diyerek soruşturmaları devam eden süreçte yargıya da göz dağı veren açıklamalarıyla mı?

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?