02 Temmuz 2018

O adamlar ki hep kazandılar

Şaşırmadık! Çünkü tanıyorduk onları, tarih boyunca zaten kazanıyorlardı.

Din şükretmeyi, felsefe düşünmeyi, bilim ise şüphelenmeyi öğretir.

Çok şükür, çok şükür atlattık seçimleri.

Kazasız belasız geride kaldı. Ana muhalefet büyüğünün ağzıyla bir kez daha “kazandı demokrasi,” bir kez daha sağduyu hâkim geldi. Baksanıza, Barolar Birliği Başkanı toz bile kondurmuyor sandıklara, ona göre meşruiyeti tartışılmaz seçimlerin! 

*  *  *

Peki, şimdilik öyle olsun. Biz gelelim seçim öncesi manzaraya.

Yani, sade bir yurttaş gözüyle bakarak ülkenin hal-i perişan resmini anlamaya.

Bir defa, öyle bir toplum ki, uzunca bir süredir düşürülmüş, biat eylemişsin.

İşçiysen, emekçiysen eğer fabrikada, patronun verdiğine şükür etmelisin. Her şeyden önce olağanüstü bir haldesin; hak arayamaz, grev yapamazsın, öncelikle bunu bileceksin!

Örneğin madenciysen, fıtratın belli demektir. Kaderine razı olacak, diz kırıp oturacaksın. Öleceksen eğer, öyle birer birer değil;  onar onar, yüzer yüzer öleceksin! Kader deyip boynun bükmezsen şayet, belki tekme bile az gelecek sana; o şehir senin, bu mahkeme benim, sürüm sürüm sürüneceksin!

Diyelim ki üniversitede akademisyen ya da yazarsın; duyarlı bir aydın ya da gazeteci… İşin zor demektir vesselam, bir defa haddini bileceksin! Öyle aklına eser esmez bildiriler yayınlamayacak; her şeyi, her zeminde yazmayacaksın! Aldırmaz da yazarsan eğer bil ki Fetöcüsün, teröristsin, hapissin!

Daima şefkatle bahsedeceksin devletinden. Mesela, -bilerek ya da bilmeden- insan öldürse bile, muhtemelen bir “kazadır!” diyeceksin, lakin asla “katil” demeyeceksin! Sıradan bir yurttaş değil; parti başkanı, siyasetçi, vekil bile olsan; devletinin sırlarını ifşa etmek mi, haşaa! Asla bunu yapmayacaksın!

Mesela hekimsin, otur oturduğun yerde, bekle gelecek müşterini(!). “Savaş bir halk sağlığı sorunudur!” diyemezsin!

Farz edelim kamuda memursun, işinden sebepsiz yere ihraç edilmişsin; haddine mi devletine diş bilemek, kanun hükmüne karşı gelmek; aksine büyük bir suç! Öyle gelişigüzel sokaklara düşüp devletin ali düzenini bozarak işini geri isteyemezsin!

Hele ki efendiler, savaş mı istediler… Mümkün mü itiraz etmek, karşı çıkmak, barış isteyemezsin! Topunla, tüfeğinle bile girsen komşunun toprağına “işgal” diyemezsin!

Kutlarım seni İnce!

Evet, "güya bir seçim” daha geride kaldı. Gazeteciler şaşırmış durumda, siyasetçi pişkin, komplo teorileri revaçta, analistler yeni senaryolar peşinde.

Bana kalırsa bu seçimlerin galibi CHP. Kahramanı ise Muharrem İnce!

Malum CHP'yi düşündükçe, olmadık sorular takılıyor zihnimin çengeline.

Galiba önceki yıldı, meclisin başkanı, “laiklik anayasada yer almamalı” dediğinde…

Oysaki demokrasi hakkı olan tüm laiklerin de ülkesi değil miydi bu ülke? Doğrusu merak ettim, seçim meydanlarındaki yüz binleri, meclisin bahçesinde neden göremedik, laiklik elden ha gitti, ha gidince?

Sır değil, kurucu liderinizin heykelleri parçalanıyor uzunca bir süredir, her gün yeni bir şehirde. Başkentin göbeğinde, daha nice nice yerde, sanatın içine tükürülüyor. Bunlar olurken sahi, İzmir’de toplanan 2,5 milyon kişiyi niye göremedik sizce?

Hadi diyelim ki zor bir soru, geçtik bunu. Ankara’da 2 milyon kişiyi topladınız geçenlerde. Çok iyi bir iş başardınız, gerçekten kutlarım sizi İnce! Lakin sordunuz mu partinize, o milyonlar neredeydi, Ankara parsel parsel edilince? İçinizde kalmış bir acıdan hiç eser yok mu, bir zahmet söyleyin lütfen, ne geliyor aklınıza Ankara Orman Çiftliği deyince?

Emin olun, abartısız söylüyorum, içimden gelerek alkışladım; 23 Haziran 2018’de, Maltepe’de, İstanbul’un en görkemli mitinginde; 5 milyon insan, 5 milyon hasret, 5 milyon umuttunuz. Hadi geçtik diğer gazeteleri, -sözüm CHP’ye- FETÖ’yü meydan meydan övenler, Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarlarını FETÖ’cülükten yargılarken, Çağlayan Adliyesi’nin önünde kaç kişiydiniz?

Yurtta Sulh Cihanda Sulh demişti kurucu lideriniz; ne de güzel söylemişti. Lakin sıra, komşunun toprağını fethetmeye geldiğinde, söyleyin Allah aşkına, bu güzelim sözün üzerini, niye böyle kolaylıkla çizdiniz?

Gördüm, seçimlerden önce, umutluydunuz. Demokrasi olmayan ülkemizde, demokratik seçimler yapabilmek, hele bir de kazanmak hayalindeydiniz…

Hâlbuki bilmeyen yoktu; çoktandır iktidara teslim olmuştu yargı, asker ve kolluk dahil, bütün kurumlar paylaşılmış, her yan İmam Hatip dolu. Geçen yıl tam 1 milyon 300 bin genç okuyordu, bu sene kim bilir kaç oldu? Meraklısına söyleyeyim, yaz aylarında 5 milyon çocuk şükretmeyi öğreniyor kuran kurslarında…

Dahası var; malum, barış istemek bir süredir suç, eleştirmek ise yasak! Haziran 2018’de 146 gazeteci tutuklu, on binlerce memur ihraç; işini geri istemenin bedeliyse görülmemiş bir zulüm! Hele bir peşine düş suçlunun,  hele bir karşı dur haksızlığa; yalancıya, arsıza, hırsıza; ana muhalefette vekil bile olsan içerdesin…

Basın dersen çoktan ele geçirilmiş, her biri medya maskarası, gençler tweet atmaktan hapiste. Kamu kaynakları mı, istisnasız iktidarın tekelinde. Örtülü ödeneğe gelince; haddi hesabı yok harcanan paranın…

Geçenlerde televizyondan izledim, röportajı vardı bir cumhurbaşkanı adayının. 10 ulusal, 250 yerel radyodan birden, 783.562 km2’de yayılıyordu sesi, seçimlerden üç gün öncesinde. Doğrusu gözlerim yaşardı, anayasaya son derece uygun, görülmemiş bir eşitlik içinde.  

Çok azını saydığım, işte bu koşullar altında “güya seçimler” bitti.

Seçimin galibi CHP’ydi, kahramanına gelince…

Sonunda, malum OHAL altında, dünyanın en adaletsiz, en eşitsiz, en haksız seçiminde  iyi performans gösterdin ve “adam kazandı!,” kutlarım seni İnce! 

O adamlar hep vardı

Peki şaşırdık mı?

Şaşırmadık! Çünkü cümle evveliyatından biliyorduk, o adamlar ki hep vardı!

Şaşırmadık! Çünkü tanıyorduk onları, tarih boyunca zaten kazanıyorlardı.

O adamlar ki Mısır’da, Arjantin’de, Şili’deydiler. Darbeler yaptılar, sıkıyönetimler ilan ettiler, olağanüstü haller…

Ve ardından serbest seçimlere(!) gittiler, malum hep kazandılar!

O adamlar ki, tarihin her karanlık dehlizinde vardılar!

27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yine o adamlar vardı; hatırlayın, yine onlar kazanmışlardı!

O adamlar ki, her zaman demokrasiye aşıktırlar, önce darbeler yapar, sonra kanunlar, anayasalar hazırlar; sonra da adil, eşit, özgür seçimler…

O adamları iyi biliriz biz.

O adamların kalpleri pür-ü pak, elleri şefkatli, alicenap, düşüncesi bile gözlerimizi yaşartıyor.

O adamların tarihe bıraktıkları miras göz kamaştırıyor.

Biliriz o adamları biz, hiç olur mu dünya nimetlerinde gözleri; kul hakkı yemez, hukuk bilir ve ne kadar adaletlidirler.

O adamlar ki zevahirinden belli, meftundur halkına, sevgiyle sarar ve ayrımsız kucaklar insanını.

O adamlara ne yapsan azdır, kutlamak gerekir bence!

Kim bilir, belki yeni seçimler bile yapılır önümüzdeki seneler içinde.

Bence, sen o adamları yeniden kutlamaya hazır ol İnce…

Yazarın Diğer Yazıları

Masumluğumuzun yüzü şehirler

Liseli yıllarımın, masumluğumuzun yüzü Ardahan'dan, 45 yıl sonra masumluğunu yitirmiş bir ülkeye...

Kikuyu dilinde imza

İnsan evrimine adanan bir ömür...

Emeklinin ölüm yılı

Nasıl olsa örgütsüzler, üretim dışı kalmışlar; nasıl olsa din sosuna batırılmış vaatlerle çoktan dumura uğratılmış düşleri, kolayca gözden çıkarılabilirler. Nasıl olsa vicdanı yok sayıların, istatistikler iki dudak arasına sıkışmışlar