04 Haziran 2018

Partilerin spora dair vaatleri II

"Spor, ekonomik güce sahip olmayanların dikkatlerini problemlerden uzaklaştıran bir uyuşturucudur"

Önceki yazımızda üç partinin seçim beyannamelerinde spora dair neler söyleyip söylemedikleri üzerinde durmuştuk. Bu yazıda ise seçim beyannamelerini incelediğimiz dört partinin görüşlerinin neler olduğu üzerinde durulacaktır. İlk olarak Halkların Demokratik Partisi(HDP)nin spor olgusuna ilişkin neler söylediğine bakalım. Metinde dikkat çeken yan tıpkı AKP metninde olduğu gibi spor sosyolojisini kuramsal perspektiften incelemek isteyenlerin başvurabilecekleri kuramlardan bir tanesi olan Çatışmacı kurama ilişkin ifadelerin kullanılmasıdır. AKP metninde işlevselci bir temel göze çarparken, HDP metninde ise çatışmacı kuramın etkileri hissediliyor.

Çatışmacı bakış açısına göre, ‘spor sermayenin ihtiyaçları tarafından çarpıtılmış bir fiziksel aktivite formudur. Spor, ekonomik güce sahip olmayanların dikkatlerini problemlerden uzaklaştıran bir uyuşturucudur’. HDP metninde tam da bu anlayışa odaklanan cümleler ön plana çıkmaktadır. “Spor yönetimlerinin, sporcuların ve diğer spor insanlarının katılımına kapalı, sermaye kontrolündeki oligarşik mekanizmalar ve medya ile olan çıkar ilişkileri ortadan kaldırılacak. Spor yönetimi ve yapılanması, insanın insan olarak kendi olanaklarını geliştirme, kendini aşmaya çalışma, rakibe ve onun emeğine saygı duyma, adil koşullarda mücadele etme, kazanmaktan çok yarışın ve etkinliğin parçası olmayı önemseme gibi değerleri aktaracak”

Sporun militarist, cinsiyetçi ve milliyetçilikle beraberliğine ilişkin cümlelerde metinde yer alıyor; “Spor, militarizm, cinsiyetçilik ve milliyetçiliğin av sahası olmaktan çıkartılacak” Tabii bu son derece önem taşıyan cümlenin nasıl gerçekleştirilebileceği meselesi ise tıpkı diğer partilerin seçim vaatlerinde olduğu gibi orta yerde durmaya devam etmektedir. Çünkü söz konusu edinilen ideolojik yaklaşımlar ile spor arasındaki geçirgenlik göz önüne alındığında bu vaatlerin yerine getirilebilmesinin sadece yasal düzenlemeler aracılığıyla gerçekleştirilebilmesi mümkün değildir.

Metnin geri kalan kısımlarında ise yine diğer iki partinin metinlerini andıran –yapacağız, gerçekleştireceğiz türünde cümleler öne çıkmaktadır. “Sporu yöneten federasyonlar demokratikleştirilecek ve gerçek anlamda özerkleştirilecek. Halkın kolaylıkla ulaşacağı spor merkezleri, sahaları, alanları yaratılacak. Amatör spor desteklenecek, mahalle ve köylerde spor merkezleri kurulacak. Sporda cinsiyetçiliğe son verilecek”  Partilerimizin bu dilek ve temenniler içeren yaklaşımlarını nasıl gerçekleştirebilecekleri hususu yanıtlanmayı beklemektedir.

Son olarak ise HDP metninde “spora ayrılan kaynaklar, öncelikle geniş kitlelerin, performans-başarı ölçütünden bağımsız olarak, gerçekten spor yapmasını sağlamaya yatırılacak. Lisanslı sporcuların spor dallarına göre dağılımı dengeli hale getirilecek, futbolun bütün diğer spor dallarını marjinalleştiren baskınlığı azaltılacak. Lisanslı faal sporcu sayısı arttırılacak ve Passolig uygulamasına son verilecek” ifadelerine yer verilmektedir. Tüm ülke yurttaşlarının spor yapmasına yönelik yaklaşımların özellikle futbolun ağırlığının ortadan kaldırılması ve lisanslı faal sporcu sayısının arttırılmasına ilişkin önerilerle sürdürülmesi kadar bütün bunların başarı odaklı değil spor odaklı hale dönüştürülmesinin altı çiziliyor. Passoligin kaldırılması önerisi bütün muhalefet partilerinde dikkat çekiyor.

İYİ Partinin seçim beyannamesinde spor alt başlığı Sporseverler üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanılan Passolig uygulamasını kaldıracağız ifadesi ile başlıyor. “Türk sporunu yeniden yapılandıracağız. Sportif müsabakalara girişi engelleyen Passoligi kaldıracağız. Başta futbol olmak üzere tüm sportif müsabakalara girişi engelleyen Passolig benzeri her türlü uygulamayı kaldıracağız” Metni hazırlayanların Passolig ile bütün spor karşılaşmalarına girişin engellendiği ifadesini kullanacak kadar olan bitene yabancı oldukları ise hemen anlaşılabiliyor.

Türkiye’nin spor ve spor yönetimleri ile siyaset arasındaki ilişkiye vurgu yapılan bölümler dikkat çekici olmakla birlikte buralarda kullanılan dilin yine önceki örneklerde olduğu gibi –yapacağız, çözeceğiz şeklinde olduğu görülmektedir. “Türk sporunu ihtiyaç, ihsas ve liyakatle yönetecek şekilde tek bir yasa alanda yeniden yapılandıracağız. Sporu siyasetten arındıracağız. Sporun özerkliğini sağlayacağız. Başta Türkiye futbol federasyonu olmak üzere bütün federasyonların seçiminde spor yöneticilerinin ve lisanslı tüm faal sporcuların katılımı ve söz hakkının olacağı bir sistem oluşturacağız”

Metnin içerisinde kalitesiz yabancı oyuncu transferlerine kriter ve sınırlamalar getirmek suretiyle Türk gençlerinin önünün açılacağından, Amatör spor kulüplerinin destekleneceğine ve kulüplerin sporcularının ulusal ve uluslararası başarılarına göre ayni ve nakdi teşvikler verileceğine kadar ibareler de yer almaktadır. Dikkat çekici olan husus ise Olimpiyatlardaki madalya hasretine son verileceği ve 2020 olimpiyatlarında Türkiye’ye asgari 10 altın madalya kazandıracak çalışmaların ivedilikle başlatılacağı cümleleridir. 2 yıl içerisinde 10 altın madalya kazanılacak çalışmaları metne almak büyük bir cesaret örneğidir. Bu durum aslında spora yaklaşımımızdaki madalya/başarı odaklı anlayışımızın ne kadar aklımızı başımızdan aldığını da göstermektedir.

Son olarak çocukların ve gençlerin spora özendirilmesinden, yetenek testleriyle birlikte eğiticilerin görevlendirilmesine ve tesislerin yapılmasının sağlanmasına kadar uzanan ifadelere yer verilmektedir. Ayrıca tüm yurtta halkımızın spor yapmasını sağlayacak imkanların sağlanması için BESYO ve Spor Bilimleri Fakültesi mezunlarının istihdam edileceği spor tesisleri de kurulması hedeflenmektedir. Olimpiyatlarda Türk bayrağının dalgalandırılması için ise olimpiyat stratejisi hazırlanacak ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bünyesinde ayrı bir yapılanmaya gidilecektir. Yine bu hedeflenenlerin nasıl yapılabileceğine ilişkin herhangi bir ifade bulunmadığını hatırlatmalıyım.

Saadet Partisinin seçim beyannamesinde spora ilişkin bir alt başlık yer almazken, vergi kısmında futbol üzerinden spora ilişkin verilen örnek tek ifade olduğu için buraya aktarıyorum. “2018 yılında aylık 2.700 lira maaş alan en düşük kamu çalışanı ortalama %20 oranında vergi öderken Süper Lig’de yıllık 24 Milyon lira ücret alan bir futbolcu sabit %15 oranında vergi ödeyecektir. Bu oran İngiltere’de %45, Fransa’da %50, İspanya’da %52’dir”

Vatan Partisinin seçim beyannamesinde ise sağlıklı, mutlu ve ahlaklı yurttaş yetiştirmek için spor alt başlığı ile vaatler sıralanmaktadır. “Gençlerimize ve her yaştan yurttaşlarımıza spor yapmaları için gerekli olanaklar sağlanacak, spor kurumları ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılacak ve desteklenecektir. Gençlerimiz ve yurttaşlarımız, spor yarışmalarında düşmanlığı ve bireyciliği kışkırtan özel çıkarcı yozlaşmanın etkilerinden arındırılacaktır. Bedence ve ruhça sağlıklı, mutlu ve ahlaklı yurttaşlar yetiştiren, toplumda dostluğu, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren bir spor kültürü geliştirilecektir. Spor emekçilerinin hakları korunacaktır. Amatör sporculuğun önü açılacaktır. Futbolda yabancı sayısı sınırlandırılacaktır” Metnin işlevselci ve çatışmacı yaklaşımların karışımı olarak hazırlandığı görülmektedir. Tabii burada da keskin ifadelerin yanı sıra bütün bunların nasıl gerçekleştirilebileceğine ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır.

Bir sonraki yazıda bütün bu vaatlerin genel bir değerlendirilmesine yer verilecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır