25 Nisan 2013

SİLAHLARA VEDA!

PKK’nın çekilmesiyle birlikte geri dönüşü çok güç olan yeni bir dönem başlıyor

  

Karayılan’ın Kandil açıklamasının anlamı: 

‘Silahlı mücadele’ devri kapanıyor,

barışın altını doldurmak için ‘demokratik siyaset’ dönemi açılıyor.

 

PKK’nın çekilmesiyle birlikte

geri dönüşü çok güç olan

yeni bir dönem başlıyor

 

Tarihin bazı dönemeçlerinde klasik deyiştir:  

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! 

Bugün de böyle bir yerdeyiz.  

Kandil’de Murat Karayılan bugün öğleden sonra açıkladı: 

PKK'nın silahlı unsurları 8 Mayıs’tan itibaren sınır ötesine çekilmeye başlıyor. 

Türkiye silahlara veda diye nitelenmesi gereken tarihi bir dönüm noktasında. 

En yakıcı, en büyük sorununda nihayet barış kapısı açıldığı için öyle... 

Artık dağlardan ölüm haberleri gelmeyeceği için öyle... 

Kürt sorununun silah ve şiddetle bağının koparılmasına giden yol açıldığı için öyle... 

Kürt sorununun şiddetle değil, demokratik siyaset yoluyla çözümünü mümkün kılacak barış koşulları olgunlaştığı için öyle... 

Nasıl ki, 21 Mart’ta Öcalan’ın “Artık silahlar değil, fikirler konuşsun” diyerek yaptığı Newroz çağrısı barış açısından bir milatsa, Kandil’de bugün (25 Nisan 2013) Karayılan’ın ilan ettiği çekilme kararı da bir milattır. 

Türkiye 30 yıllık bir savaş durumunu, kan ve gözyaşı dönemini sonlandırma noktasına geldiyse, bu konuda iki lider, bir yanda Erdoğan, diğer yanda Öcalan belirleyici rol oynamıştır. 

Ancak, bu noktaya gelinmesinde olduğu gibi, bundan sonra da tarihin eli bu iki liderin omzunda olmaya devam edecektir. 

Çünkü barış süreci bugünden yarına bitecek bir süreç değildir. Zaman alacak, kararlılık gerektirecek bir süreçtir bu. 

Çünkü çekilmeyle, hatta ‘silahlara veda’yla, yani silahların toprağa gömülmesiyle de sorun çözülmeyebilir. 

Bir başka deyişle: 

Gerçek ve kalıcı bir barışı yakalamanın yolu, barışın içini demokrasi, hukuk, özgürlük  ve insan haklarıyla doldurmaktan geçiyor. Kürtlerin eşit vatandaşlık talebinin haklılığını görebilmekten geçiyor. 

Bugün Karayılan’ın da Kandil’de belirtmiş olduğu ve zaman alabilecek bir konudur bu. 

Murat Karayılan’ın 2009 yılı Mayıs ayındaki ilk görüşmemizde bana söylemiş olduğu, geçen 23 Mart’ta yine Kandil’de bana tekrar ettiği gibi, “Otuz yıl önce dağa piknik yapmak için çıkmadık!” sözü bugün de geçerliğini koruyor. 

Ama şimdi geçerliğini korumayan bir nokta var: 

Silahlı siyaset!

Öcalan’ın 21 Mart’taki Newroz çağrısıyla silah devri kapanıyor, demokratik siyaset  dönemi açılıyor. 

Kandil’in yönetici ekibinden Duran Kalkan, Vatan gazetesinden değerli meslektaşım Ruşen Çakır’ın birkaç gün önce kendisine sorduğu, “Bu yeni mücadele sürecinde elinizde silah olmayacak...” sorusunu çok net yanıtladı: 

“Olmayacak tabii ki...”

\Nitekim, bu konuyu Murat Karayılan da bugünkü Kandil açıklamasında herhangi bir kuşkuya yer bırakmadan belirtti. Elde silah olmayacaktı, ama barışın içini doldurmak için siyasal mücadele, demokratik yollardan elbette devam edecekti. 

Karayılan Kandil’deki açıklamalarında, çekilme sürecinin tamamlanmasıyla sıranın demokratikleşme adımlarına, anayasal düzenlemelere gelmesi gerektiğini de söyledi. Bundan sonraki aşamayı normalleşme olarak niteledi ki, bunun da silahlara veda demek olduğu biliniyor. 

Bu ‘normalleşme’nin son halkasını ise, anlaşılan, Karayılan’ın deyişiyle özgürleşme oluşturacak. Yani Öcalan’ı ve Kandil’deki lider kadrolarını da kapsayacak adı konmamış bir af süreci devreye sokulacak. 

Kandil’in içiçe süreçleri kapsayan ve ‘Kürtlerin eşitliği’ni öngören talepleriyle bugün gelinen nokta çok açık: 

Silahlara veda süreci başladı!

Bundan geri dönüş çok güçtür. 

Artık insanlar ölmeyecek. 

Kan ve gözyaşı akmayacak. 

Analar ağlamayacak. 

Ve bugüne kadar silaha, savaşa gömülen kaynaklar artık kalkınma ve refah için harcanacak. 

Bu yüzden de vicdan sahibi, akıl ve izan sahibi herkes bu sürecin arkasında duracaktır. 

Durmalıdır da! 

Barıştan daha büyük bir nimet olamaz çünkü... 

Türkiye otuz yılda maddi ve manevi bakımdan muazzam kan kaybetti. 

Hem kalkınma yolunda kaybetti, hem demokrasi ve hukuk devleti yolunda kaybetti. 

Özgürlük ve insan hakları açısından kendini bunca yıl ikinci sınıflığa mahkûm etti. 

Gerçek barış ve huzura uzak kaldığı için de her şeyin başı olan  ‘istikrar’ı yıllar yılı yakalayamadı. 

Sözü uzatmak istemiyorum: 

Kürt sorununu barışçı çözüm rayına oturtan bir Türkiye’nin önü her bakımdan çok daha fazla açılır ve bundan bu topraklarda yaşayan herkes, Türkler de, Kürtler de çok fazlasıyla kazanır. 

Bir kez daha yinelemek istiyorum: 

Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak! 

İyimserim, umutluyum.

 

Kandil’den, Zagros'un sesi...

 

Şimdi çok uzaklardan, Kandil’den Zagros’un sesi çalınıyor kulağıma... 

“Söyle Zagros.”

“Hasan abi, çözüme mi çalışıyorsun, gazeteye mi?” 

“Her ikisine de Zagros... Barışa da, gazeteye de...”

Gülüyor: 

“Dogridir Hasan abi.”

“Söyle Zagros.”

“Barış umudun var mı Hasan abi?”

“Vardır Zagros, yoksa Kandil’e kadar gelmezdim.”

“Dogridir Hasan abi...”

“Merak etme Zagros. Senin ufaklık, Navdar, hayatlara değil silahlara veda edildiği güzel zamanlarda yaşayacak, hiç kuşkun olmasın.” 

“Dogridir Hasan Abi.”

 

Twitter: @HSNCML

 

Yazarın Diğer Yazıları

HASO!

Günaydın oğlum, bugün 80 oldun! Unutma, yaşamak güzel şey...

Erivan'da, Hrant'la Baş Başa...

Hrant Dink, "Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim," demişti

Kissinger için bir yazı...

100 yaşında hayata veda eden Amerikan Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger için kolay yazı, zor yazı...