30 Eylül 2018

Yeniden kürkçü dükkanında...

Ne kadar süreceğini bilmediğim "bir süreliğine" gitmiştim; dört yıl sürdü...

"Hoş bulduk" demeyeyim. Bir süreliğine gitmiştim. Ne kadar süreceğini bilmediğim "bir süreliğine". Dört yıl sürdü. Fırtınalı, heyecanlı, zorlu, kimi kez keyifli, kimi kez boğucu bir dört yıl.

Şimdi "Tırmık" yeniden kürkçü dükkanında.

Daha ilk günden siyasete balıklama dalmaya niyetim yok.

Meselâ AKP Reisi’nin, her gazetecinin avuçlarını kaşındıran New York ve hemen ardından Berlin seferi üstüne uzun paragraflar döktürmek; bırakın okurları, yazarken kendimin bile keyif alacağı ayrıntılara dalmak mümkün. Ama bugünlük dursun. Nasıl olsa Reis daha çoook seferlere çıkacak, her seferinde bizlere bol bol malzeme sunacak.

Keza yüreklerimizi ve vicdanlarımızı kanatan hukuk cinayetleri üstüne yazmak, bir daha yazmak, durmadan yazmak gerek.  Ama bugünlük Osman Kavala arkadaşımın Silivri'de neredeyse bir yılı bulan ve bir türlü iddianame yazılamayan tutukluluğundan söz etmeyeceğim. Kürt siyasal hareketinin yüz akı Selahattin Demirtaş'ın Edirne cezaevinde attığı voltanın sonunun gelmeyişinden de, Diyarbakır'ın seçilmiş belediye başkanı Gültan Kışanak için yüzlerce yıl hapis isteyen savcılığın neyi neden suç saydığından da bugünlük söz etmeyeceğim.

Enis Berberoğlu arkadaşımın tahliyesine mi sevinmeli, yoksa hukuk açısından ondan hiçbir farkı olmayan, dahası hakkında hüküm bile kesilmemiş HDP Milletvekili Leyla Güven'in hâlâ ve ısrarla içeride tutulduğu katmerli hukuk cinayeti üstüne mi yazmalı bilemiyorum. En iyisi şimdilik o da dursun.

Cumhuriyet'ten ayrılırken masamı topladığımda birlikte getirdiğim bir koca çekmece dolusu "mapushane mektubu"nu da buraya aktaramam. Hapishanelere basılı gazete bile zor girerken, internet üstünden okunacak bir yazı nasıl olsa oralara ulaşamayacak.

Bir de unutmadan, bundan böyle T24'ün mazbut, yazacağı günler belli, disiplinli bir yazarı da olmayacağım. Haylazlık edeceğim. İçimden geldiği gibi ve geldiği zaman yazmak niyetindeyim. Bazen haftada bir Tırmık, bazen haftada sekiz, dokuz, on...

*   *   *

Farkına varmışsınızdır, adeta "ilk gün acemiliği" yaşamaktayım.

İyisi mi bugünkü "Tırmık" bir selamlaşma, T24'te yeniden buluşma yazısı olsun ve burada noktalansın.

Biliyorum dağınık, karman çorman, daldan dala bir Tırmık oldu.

Dahası ustalarım "Kendinden söz edip durma. Okuru ilgilendirmez" diye öğüt verirlerdi. Öğütlerini tutmadım

Bugünlük ustalarım göz yumsum, sizler de hoşgörün e mi ?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim