14 Nisan 2013

Zaman kullanma kılavuzu: Duyar duymaz kaçmanızı gerektiren 4 giriş

İş hayatınız iyice çığırından mı çıktı? Her bilginin ayağınıza geldiği bu çağda, okuyup araştırmaya vakit bulamadığınız için herkeslerden geri mi kaldınız?

İş hayatınız iyice çığırından mı çıktı? Her bilginin ayağınıza geldiği bu çağda, okuyup araştırmaya vakit bulamadığınız için herkeslerden geri mi kaldınız? Millet trilyoner oldu, siz hala gününüzü gereksiz muhabbetlere mi harcıyorsunuz?

Üzülmeyin, sizin için günlük hayatınızda vaktinizi alacak konuşmaları baştan saptayacak, ortamdan beyniniz etkilenmeden hemen topuklamanızı sağlayacak bir rehber hazırladım.

Bundan böyle bu 4 girizgahı duyduğunuz an orada dikilip saf gibi vaktinizin uçmasını beklemeyecek, derhal ortamdan uzaklaşmanın bir yolunu aramaya başlayacaksınız.

 

1) “Yanlış anlama ama…”

Bunu duyduğunuz an, hafifçe telefonunuzu çıkarıp açınızı 45-50 derece değiştirin. Takip ettiğiniz blog’ları falan okuyarak yavaş yavaş oradan uzaklaşın.

“Yanlış anlama”nın ardından sizin hakkınızda iki türlü yorum gelir: Negatif ve pozitif.

Gelen cümle hakkınızda negatif bir yorumsa, neresinden bakarsanız bakın sizin yanlış şeyler yaptığınız, yok efendim saçmasapan davrandığınız, tam bir gerizekalı (idyot, dangalak) olduğunuza varan bir anlam ihtiva eder. Karşınızdaki kişinin en büyük hayali sinema eleştirmeni veya oscar kıyafetleri değerlendirmecisi olmaktır,  ve onun huzurunda bulunmanız faydanıza değildir. Kaçın.

“Yanlış anlama”dan sonra gelen cümle hakkınızda pozitif bir yorumsa, oradan daha çabuk uzaklaşmanız gerekmektedir. “Yanlış anlama ama kirpiklerin çok güzel” “Yanlış anlama ama kelimeler dudaklarından billur gibi dökülüyor” “Yanlış anlama ama ağzını yirim...” Anladınız konuyu.

“Yanlış anlama ama”dan sonra sizin hakkınızda pozitif veya negatif bir cümle değil, bambaşka bir söz gelmesi durumunda, hemen kaçmayın. “Yanlış anlama ama burnumu direğe çarptım” “Yanlış anlama ama brokoli yemek istiyorum...” Bunları yanlış anlamayın ama anlamaya çalışın. İşi-gücü şimdilik bir tarafa bırakabilirsiniz. Çünkü ya çok eğleneceksiniz, ya da polise ihbar edip kahraman olacağınız durumlarla karşılaşacaksınız. Win-win.

“Yanlış anlama ama” ile başlayan cümleyi duyunca yapılacak en büyük hata, “Yanlış anlama” uyarısını dikkate almaya çalışmaktır. “Yanlış anlama ama sen de biraz saçmaladın,” cümlesini yanlış anlamayıp “Hmm demek ki birazcık da doğru davrandım,” diye düşünüyorsanız... Aslında güzel de bir hayatınız var. Fazla bir şey diyemedim şimdi.

 

2) “Bi şey söyliyim mi...”

Kaçın.

Dev bir geyik dalgasıyla karşı karşıyasınız. Üniversiteye başka şehre gitmiş bir delikanlının eski odası kadar boş bir laf yolda. Dört yaşındaki kızınızın durmadan anlattığı hikayelerdeki kadar boş bir yorum geliyor.

“Saçları makarnadan yapılmış olduğu için tabii, minik tavşanın saçlarını hepsi yemişler,” gibi bir şey duyacaksınız, kendinizi tutamayıp “Tabii ki yerler, çünkü saçları makarnadan,” gibi yorumlarla muhabbete katılıp, devamını da dinlemek zorunda kalacaksınız. Gitti 45 dakikanız.

 

3) “Baktığın zaman...”

İşte en kıvrak zekalı olmanız gereken girizgah.

“Baktığın zaman”ı takiben çok önemli, çok nadir bulunur bir bilgi gelmez, ama bir çeşit bilgi gelecektir. Bu bilginin sizi ilgilendiren türden olup olmadığını, muhabbete ne kadar zaman önce başlamış olduğunuza, konuşan kişinin bacak bacak üstüne atıp geriye yaslanmış olup olmadığına göre değerlendirebilirsiniz.

Sohbet başlayalı yarım saati geçtiyse, konuşan kişi “Baktığın zaman” derken bacak bacak üstüne atıp oldukça geriye doğru kaykılıp, bir kolunu sandalyenin tepesine koyarak iki elini birleştirdiyse, gıdı boyna yapıştıysa, genelde anlatacakları bitmiştir fakat yine de gidesi yoktur. Sizin de ciddiyete binme eğiliminizi görmüş, gereksiz bilgilerle uzatmalara oynamaktadır. Hemen topuklamasanız da, ufak ufak “Abi benim birazdan bir toplantım vardı” diye konuyu toparlamanızda fayda var.

 

4) “Hayır, (Ben zaten) (O değil de)”

Cümleye “Hayır” diye başlayan sohbetdaşlar ikiye ayrılırlar.

İlk gruba girenler, genelde sizin zaten yaptığınız bir yorumu geliştirmekte, o yorumu genleştirmekte, fakat olaya bambaşka bir yorum katıyor gibi davranmaktadır.

Muhabbet ettiğiniz kişi her cümleye “Hayır,” diye başlayıp “Ben zaten...” formatında devam etmeyi seviyor olabilir. Bu kişi kronik olarak kendisini kimsenin anlamadığından muzdarip bir ruh halindedir. Yardımcı olun, destek olun fakat sohbeti çok uzatmayın.

Bu cümleler “Hayır, ben zaten onu demişim, sen neden onu öyle yapıyorsun, di mi?” diye 3. tekil şahıslardan 2. tekil şahıs şeklinde bahsedilen formatlara bürünebilirler. Artık karşınızdaki kişi sizinle değil, o diğer kişiyle hayali bir muhabbete girmiştir. Gönül rahatlığıyla dikkatinizi başka şeylere verebilirsiniz.

İkinci gruptakiler “Hayır”ı “O değil de” ile devam ettirmeyi severler. “O değil de”yi “Hayır”sız kullananlar da aynı gruba girer.

“Hayır o değil de, o şey nasıldı ya dünkü adam...” Bu gruptakiler sizi çok seven, samimi olduğunuz kişilerdir. Ammavelakin “O değil de”nin geldiği an, ciddiyetin kaybolduğu ve sizin bahsettiğiniz konuyu artık kimsenin dinlemediği andır.

iPhone’unuzu Blackberry’nizi elinize alın, dünyada o 1 dakikada neler oldu kimbilir. Yakalayın. Veya ufka bakın. İyi fikirler yolda, artık zamanınız da var, kullanın gitsin.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aşkım, Nur'um, Yengi'm

Gelişmiş bir deliydi bu, bana sorarsanız. 30 yaşlarında -veya 20’dir belki...

Bir şey soracağım, sen ağladın mı?

Canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan...

Hişt, beyaz yaka, bak bu da bizim en uzun gün

Yanağım sarkmasın diye sırt üstü uyumaya çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Dolayısıyla firavun gibi altın sarısı ve elimde mızrakla gözlerimi açtım.