24 Temmuz 2018

Kıtlık kuyusundaki zenginler

Hayat gerçekten kazanılması gereken bir şey mi?

Sürekli bir ilerleme hedefiyle yaşamak... 

Her şeyi yeniden, en baştan, en güzelinden yapmaya çalışmak…

Hatta sürekli bir hedef peşinde koşmak ve tüm hayatını buna göre organize etmek…

Oysa, keyif alınacak bir çok şey vardı. Yaşamın temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında, keyif aldığımız uğraşıların dışında yapmakla yükümlü olduğumuz ne vardı ki? 

Biz hep ilerleme haline aldandık. Bu bize ne sağladı? 

Tam bir kıtlık bilinci.

Kıtlık denilince herkesin aklına yoksulluk, açlık geliyor. Belki bazılarımızın zihinleri açlıktan ölen insanlara gidiyor. Bu şekliyle kıtlığın bir biçimi ortaya çıkıyor. Fakat sizler bu yazıyı internet üzerinden okuyabilecek maddi güce sahipseniz, bu durumda değilsiniz. 

Başka bir ifadeyle, yaşamınızın temel amacı karnınızı doyurmaktan öte bir yerlere gelmiş demektir. Bunun farkında mısınız? 

Belki de, bize üniversite sınavlarına hazırlanırken söylenen "hayatını kazanmalısın" büyüsünün içine düştük, bir daha da hiç çıkamadık.

Aslında, burada da, başka bir soru var. Hayat gerçekten kazanılması gereken bir şey mi? Yoksa ilk nefesle birlikte yaşam hakkını elde etmemiş miydik?

İlk nefesin ardından temel ihtiyaçlarımızın belli bir süre aileler tarafından karşılanması, ardından da kendimiz karşılayacak konuma gelmek yatıyordu. Aslında en çok kendimizi ifade etmekti isteğimiz ama unuttuk. Bireysel hayatlarımıza, dünyaya, değer katmak, kendimizi ifade etmekten geçiyordu. 

Bu kısmı atlayınca, ki bunun içinde toplumumuzun sosyo-ekonomik koşullarının yarattığı güvensizlik de giriyor, sürekli daha çok para kazanmaya odaklanarak hayatımızı güzelleştireceğimize inandık. 

Ardından ne oldu? 

Mutsuzluk başladı.

Hayatlarımızı karmakarışık hale getirdikten sonra “Neden mutsuzum?” sorusunu sormaya başladık. 

Tatminsizlik boğazımıza kadar sardı. 

Bu durumu düzeltmek için daha çok çabalamaya, daha çok batmaya başladık. Beş yıllık kalkınma planı hazırlar gibi, beş yıllık büyüme planları, yeni yıl hedefleri oluşturmaya başladık. Ne yazık ki, hepsi sürekli olarak kendimizi ekonomik olarak büyütmeyi hedefliyordu. 

Ekonomik olarak büyüdüğünüzde, o parayla ne yapmayı hedeflediniz? 

İyi bir tatil, daha lüks bir ev, son model araba… 

Uzar gider liste. 

Hedef koymak, plan yapmak iyi bir şey. Hedefin neye hizmet ettiğini bildiğimiz zamanlar, çok anlamlı şeyler yaratabiliriz. 

Kaçımız kazancımızı arttırmayı hedeflerken sonunda yaratıcılığımızı ortaya koyacak bir alan yaratmayı hedefliyoruz?

Demek istediğim şu:

Bu yıl aylık kazancımı beş yüz lira arttırarak fotoğrafçılık eğitimine başlamayı hedefliyorum, diyerek kazanç hedefi oluşturan kaç kişiyiz? 

Burada hem bireysel, hem toplumsal yapı için öyle sağlam bir yatırım var ki, bunu görebilmek hepimize çok şey katar. 

Siz beş yüz lira fazla kazandığınızda, iş gücü katılımınız daha çok olacaktır. Aynı zamanda kendinizi ifade etme olanağı bulmanız, bireysel gelişiminize katkı sunduğu kadar, toplumsal değişime niteliksel katkıda da bulunacak. 

Belki, kendimiz için yaptıklarımızın, bütüne olan katkısını görmeye çalışmalıyız. 

Lütfen, para kazanmak kolay mı, filan diyerek eleştirmeyin beni. Egonuzu, kariyer niteliğinizi bir kenara bırakırsanız, yapacak birçok iş bulabilirsiniz. Önemli olan egonuzu beslemek mi, ruhunuzu ifşa etmek mi? Lütfen, bir kaç dakika bunun üzerine düşünün. Ayrıca kazanç arttırma şartı olmadan da yaratıcı yanınızı geliştirebilirsiniz, yeter ki, isteyin.

Dünya hızla değişiyor. Bu değişimi kendimize çevirmek için çok fırsat önümüzde. 

Nüfusun hızlı artışı artık tam gün çalışmanın önüne geçiyor. Yarı zamanlı çalışmalar gündeme geliyor. Ev- ofis sistemleri, sanal ofisler, hazır ofisler gibi iş yeri biçimi hızla Türkiye de dahil olmak üzere yayılıyor. Bunları kendiniz için sunulmuş fırsatlar olarak görebilir misiniz? 

O, çok şikâyet ettiğiniz ofis kapanmalarının dışında bir hayat yaratmaya hazır mısınız? 

Hiç yapamam dediğiniz, resim, müzik, heykel, seramik gibi alanları denemek neler katar size? Belki de, hiç farkında olmadığınız bir yeteneğe sahipsiniz. 

Kaçımız eğitim içinde sanat okuyucusu olmayı, yaratıcı yeteneklerimizi ortaya çıkarmayı öğrenerek geçtik okul sıralarından?  

Kendinizi neden bir alana sıkıştırasınız ki? Yapmayın bence, kendinize yazık etmeyin. 

Parayla gelecek zenginlik yanılgısının kıtlığından bir çıkarın zihinlerinizi, o muhteşem kalbinizi serin bu dünyaya. 

Yaşamak bize sunulmuş bir armağan. Lütfen unutmayalım. 


www.canakademisi.com

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye