12 Şubat 2023

Almanya'nın Türkiye'ye yardım seferberliği

Almanya'da sadece Türkiye kökenliler değil; yardım örgütleri ve işletmeler de Türkiye ile Suriye için seferber oldu; Alman siyasetçiler de elinden geleni yapıyor; Marmara Depremi'yle karşılaştırıldığında Almanca tabiriyle "Mitgefühl", yani duygu eksik

Almanya’nın gözü kulağı, depremin hemen ardından Kırıkhan’a giden ISAR arama kurtarma ekibindeydi. Dr. Daniel’in, belli ki orada öğrendiği birkaç cümle Türkçe ile “Zeynep hanım korkma” sözleri hepimizi büyülemekle kalmadı, ekranlara kilitledi. Zeynep hanım neredeyse 50 saatlik bir çabanın sonunda çıkarıldı. Dr. Daniel’in verdiği röportajı ne yalan söyleyeyim göz yaşlarımı tutamayarak izledim ve alçakgönüllüğüne ona sımsıkı sarılarak yanıt vermek istedim. ISAR ile bölgeye WDR muhabiri olarak giden gazeteci dostum Jens Eberl’e iki kez sarılarak ödeyeceğim minnettarlığımı. Ne yazık ki Zeynep hanım hayata tutunamadı.

Bizi hiç habersiz bırakmayan Jens Eberl an itibari ile Almanya’ya dönüyor. Gazeteci olarak dönmek için iyi bir zamanlama. Zira deprem bölgesinden gelen haberler, oranın neredeyse bir savaş alanına dönüştüğü yönünde. Avusturyalı ekip arama kurtarma çalışmalarına güvenlik nedeniyle ara verdiler. Etrafta sürekli silahlı adamlar dolaştığı, silah sesleri duyulduğunu bir kez de onlardan öğrendik. Yağmacıların, sadece paraya ve mala değil, çocuklara, kadınlara hatta organlara susadıklarını da öğreniyoruz. Suriye’de durum çok daha kötü. WDR Cosmo’nun Kürtçe yayınında bir başka gazeteci Muhammet Bilo akıl almaz hikayeler anlatıyor.

Almanya’dan yapılan yardımların artık daha çok Suriye’ye yöneldiğini biliyorum. Hatta yardım kuruluşlarına bağışta bulunan Türkiyeli vatandaşların Suriye’ye de destek olanları bilerek seçtiklerini defalarca duydum. Aslında bu yazıya Almanya’nın yardım seferberliğini anlatmak için başlamıştım. İnanılmaz bir yardım akıyor Almanya’dan Türkiye’ye. Bunun en önemli sebebi, çok sayıda vatandaşın depremzede yakınlarının olması elbette. Bir başka nedeni de dayanışma duygusu. Almanlar da aynı dayanışmayı gösteriyorlar. Öyle ki Alman yetkililer bağışların daha kolay yerine ulaştırılması için bir merkezden yönetilmesine karar verdi. Sadece vatandaş değil, arama kurtarma örgütleri, asker, sivil savunma, zincir marketler, otomobil şirketleri, herkes gerçekten seferber oldu. Siyasetçilerin teselli edici sözleri de yüreklere su serpiyor. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, yayınladığı video mesajında “sizin acımız bizim acımız” diyerek, yardım etmenin ne kadar elzem olduğunu anlattı.

Steinmeier’in mesajında bildiği Türkçe, Kürtçe ve Arapça kelimeleri kullanması da başka bir hassasiyeti gösterdi…

 
WDR, Steinmeier'in açıklamalarını hem Türkçe, hem de Kürtçe altyazıyla yayınladı

Ayrıca başbakan, dışişleri, içişleri bakanı büyükelçiliği yalnız bırakmıyor. Aynı dayanışmayı Almanya Marmara depreminde de göstermişti. Ancak o günlerde bir başka sıcaklık vardı benim ve arkadaşlarımın tespit ettiği. 1999’da Alman dostlarımız, iş arkadaşlarımız tek tek arayıp, kaybımız olup olmadığını sorup üzüntülerini paylaştılar. Bugünse çok azının aklına geliyor bu. Çağımız mı değişti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nazi suçlamaları ve 20 yıllık AKP hükümetinin etkisi mi bu bilemiyorum. Ama Alman ve Türk toplumu arasındaki duygusal yakınlığın azaldığı kesin.

Yazarın Diğer Yazıları

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur