11 Temmuz 2023

Bir Akdeniz polisiyesi: İntiharcılar Hareketi

"İntiharcılar Hareketi", okuyucu cinayeti işleyenleri bulmasın diye şaşırtıcı olaylar ile örülmüş bir roman değil, aksine aksiyonsuz birbiri ardına yaşanan olayları günlük, hem de Korona salgını sırasında, sakin bir dille anlatan bir polisiye. Okuyucuyu asıl şaşırtan, Korona dönemi ve sonrasında giderek arsızlaşan kapitalizmin yarattığı kuşaklar arasındaki fark

Yunan yazar Petros Markaris'in doksanlı yıllarda başladığı polisiye roman dizisinin on dördüncüsü "İntiharcılar Hareketi", Almancada "Komplo" adı altında yayımlandı. Almancaya başlığın komplo olarak çevrilmiş olmasının bir anlamı var. Çünkü Korona önlemlerini eleştirenler sadece doksan yaşın üstündeki intiharcı isyancılar değil, kendilerini "2021 Savaşçıları" olarak adlandıran Korona karşıtları, yani asıl komplo teorisyenleridir. Salgın ile başlayan "Korona diktatörlüğüne" karşı savaş açtığını iddia eden bu grup, aşı taşıyan araçlara saldırıp, önce sessiz, sonra giderek şiddetini arttıran sokak eylemleri düzenler, hatta bu eylemler sırasında cinayet işlemeyi bile göze alırlar.

Kapitalizmi intihar ile eleştirmek

Başkomiser Haritos ve ekibi, intiharlar ve Korona karşıtı eylemler arasında bir bağ olup olmadığını araştırırken, Yunanistan'ın yakın tarihindeki siyasi mücadele, Alman işgali, iç savaş, askeri darbe, darbe karşıtlarının yaşadığı işkence, şiddet ve insan hakları ihlalleri ile yüzleşmek zorunda da kalırlar. Başkomser Haritos'a soruşturması sırasında destek çıkan Lambros Sissis'in eski bir solcu olması tesadüf değildir. Kendini evsizlere yardım eden bir barınakta çalışarak avutan ve yoldaşlarının yaşadığı duygusal boşluğa düşmekten kurtaran Sissis aynı zamanda Yunanistan'da kuşaklar arasındaki derin uçuruma parmak basan tüyolar verir. Çünkü intihar ederek Korona önlemlerinin toplumsal hayatı, birarada olmayı, paylaşmayı, dayanışmayı yok ettiğine dikkat çeken eski solcu yaşlı kuşak, toplumun hükümetin önlem alırken demokratik olmayan yöntemlere başvurması karşısında sessiz kalmasını içine sindirememektedir. Sıkça kullanılan "Kitle bağışıklığı" kavramının tepkisiz kitleler oluşturmakla eşdeğer olduğunu düşünüp, Yunan toplumunun direnişci yanını hatırlatmak isterler. Özünde onların eylemi, sonu intihar ile biten ağır bir kapitalizm eleştirisidir.

Haritos, küçük burjuva bir polis memuru

Ermeni bir baba ve Rum bir anneden 1937'de İstanbul'da dünyaya gelen yazar Petros Markaris, bu romanında da var olan sistemi temelden analiz edip, sitemdeki aksaklıkların nelere yol açacağını gösteriyor. Yıllardır Atina'da yaşayan Markaris, tıpkı dünya şampiyonası, olimpiyatlar, mülteci ya da finans krizinde olduğu gibi Korona salgını karşısında da çılgına dönmüş olmalı ki, buradan da bir polisiye roman çıkarmış. HaberTürk'e verdiği eski bir röportajda yazar şöyle diyor:

"Öncelikle ben bir roman yazmak için çok öfkelenmeliyim, yani çıldırmalıyım. Orada bir şey oluyor ve ben çileden çıkıyorum. Sonra 'Ben şimdi bir roman yazmalıyım' diyorum. Ve roman yazmanın ilk hedefi benim için, okuru bir adım öteye, düşünmeye sürüklemektir. Biraz daha düşün, Sorgula."

"İntiharcılar Hareketi" adlı romanında şüphelenmenin, soru sormanın erdemini bir kez daha hatırlatan Markaris, pek çok polisiye romancının yaptığı gibi kahramanı başkomiser Kostas Haritos'u idealize etmiyor. Haritos, edebiyat ya da sanat ile ilgilenen, çevreci, toplumsal gelişmelere eleştirel bakan duyarlı bir roman kahramanı değil, aksine küçük burjuva alışkanlıkları olan, aileye düşkün, üslerine itaat eden, gerektiğinde işkenceci olabilecek, düzenle uyumlu ve asıl önemlisi her ülkede rastlanabilecek bir polis memuru.

Vatansız bir İstanbullu

Markaris'in 1994'ten bu yana peşini bırakmayan Kostas Haritos'u Avrupa'nın her köşesine sevdiriyor olması da bir tesadüf değil. İstanbul'da doğan ama yaşıtları Rum gençleri gibi bir Rum okulu yerine Avusturya lisesine giden, yüksek öğrenimini Viyana'da gören yazar, kelimenin tam anlamıyla "çokkültürlü" bir edebiyatçı. Türkçe, Almanca ve Rumca da yazabilen Markaris, aslında bir tek vatanı olmayan bir İstanbullu. Romanları biraz o yüzden de Avrupa polisisyesinde Akdeniz türü adı altında sınıflandırılıyor. Markaris, İtalyan Andrea Camilleri ve Leonardo Sciascia, İspanyol Manuel Vazquez Montalban ve Carlos Zanon gibi yazarları bu türde eser verenler arasında sayıyor. "İntiharcılar Hareketi", okuyucu cinayeti işleyenleri bulmasın diye şaşırtıcı olaylar ile örülmüş bir roman değil, aksine aksiyonsuz birbiri ardına yaşanan olayları günlük, hem de Korona salgını sırasında, sakin bir dille anlatan bir polisiye. Okuyucuyu asıl şaşırtan, Korona dönemi ve sonrasında giderek arsızlaşan kapitalizmin yarattığı kuşaklar arasındaki fark. Kitap, Türkçeye çevrilmeye ve okunmaya, Petros Markaris eğer bilinmiyorsa tanınmaya değer.

Yazarın Diğer Yazıları

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur