11 Aralık 2022

Evet, sizi kıskanıyorum!

Erdoğan, yine Almanya'nın Türkiye'yi kıskandığı imasında bulundu. Almanya'da yaşayan biri olarak kendisine hak veriyorum

Geçenlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil, ama Amerika'da bile bugün raflar boş, Fransa'da raflar boş, Almanya'da raflar boş." diyerek, sıkça yaptığı gibi yine Almanya'nın Türkiye'yi kıskandığı imasında bulundu. Almanya'da yaşayan biri olarak kendisine hak veriyorum:

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Karşımdaki süpermarketin rafları boşaldıkça doluyor ve insanlar artan fiyatlara rağmen alışveriş yapabiliyor.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Eczanelerde aradığım ilaç bulunamıyorsa şayet, ısmarlayıp birkaç saat sonra gidip alabiliyorum.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Alman hükümeti enerji fiyatları henüz artmadan daha hesabıma, aldığım maaş yüksek olmasına rağmen, 300 Euro yatırdı. Öğrenciler, emekliler gibi farklı toplumsal kesimlere de benzer miktarlarda bir kereye mahsus para ödendi. Maaşı düşük olanlara ise gelir miktarına göre yakıt yardımı yapma kararı aldı.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Yine Alman hükümeti enerji depolarını yüzde yüz doldurdu ve önceki hükümetlerin yarattığı Rusya'ya enerji bağımlılığını azaltmak üzere üç beş ay içinde dev LPG deposu inşa etti. Üstelik koalisyon partileri kendi ilkelerini çiğneyerek, nükleer enerji ve kömürden çıkışları erteleyip Katar gibi ülkeler ile yeni anlaşmalar imzaladı.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Bağlı bulunduğum sendika aylarca süren pazarlık ve uyarı grevleri ile maaşımı istediği oranda arttırmayı başardı. Kimse beni grev yaptım diye işten atmadı. Üstelik işyerim, enflasyonun verdiği zararı karşılamak için vergisiz stopajsız 3000 Euro ek ödeme yapmayı kabul etti.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Sosyal demokrat, Yeşiller ve liberallerden oluşan hükümet hem toplu taşım masraflarımı azaltmak hem de çevreyi korumak için, önce 9, sonra 49 Euro bilet uygulamasını hayata geçirdi. Yani 49 Euro vererek aldığım aylık bilet ile bütün Almanya'yı dolaşabilirim.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Alman hükümeti asgari ücreti, hem de öne çekerek, saat başına 12 Euro'ya çıkardı.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Yine aynı hükümette bulunan sosyal demokratlar daha önce getirdikleri uygulamanın yanlış olduğunu fark edip reforma öncülük ettiler. İşsiz kalırsam alacağım sosyal yardım miktarını arttırdılar ve aile içinde eşit dağılımını sağladılar. Adını da benim vatandaş olarak hakkım diye diye "Bürgergeld" yani "vatandaş ödeneği" olarak değiştirdiler. Bu arada hatırlatayım, ben hâlâ Alman vatandaşı değilim ve süresiz oturma iznim olduğu ve vergi ödediğim için bu parayı almaya hak kazanabiliyorum.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Almanya'da bir darbe girişimi, kan dökülmeden önlenebildi.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Almanya, bırakın operasyon yapmayı, başka bir ülkeye silah gönderirken bile bunun o ülkedeki savaşa müdahil olmak anlamına gelip gelmeyeceğini titizlikle inceliyor.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Almanya'da hem iktidar hem de muhalefet partileri, İran'da özgürlük isteyen halk sokağa döküldüğünde, dayak yediği, tutuklandığı ya da idam edildiğinde tepki göstermekten, ambargo uygulamaktan çekinmiyor. Alman medyası, İran'daki gelişmeleri adım adım takip ediyor. İran karnaval toplantılarının, TV programı yapan komedyenlerin bile konusu olabiliyor.

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Alman devlet televizyonunda program yapan bir komedyen, aşırı sağcı terör örgütü NSU'ya ait yayınlanması yasak olan gizli belgeleri ifşa edebiliyor ve bu komedyene dava açılmıyor.

Kıskançlık düzeyim artıp sinirlerim bozulmasın diye listeyi uzatmıyorum. Aksi taktirde, "Başlarım Almanya sana" deyip Türkiye'ye kesin dönüş yapacağım. Ancak şunu söylemeden edemeyeceğim. Alman hükümetinin hataları yok mu? Çoook!

Sosyal demokratları çifte vatandaşlık konusunda beni yıllarca oyaladıkları için kıyasıya eleştirebilirim, Yeşilleri'i Ukrayna konusunda savaş çığırtkanlığı yapmak, insan haklarının ihlal edildiği apaçık görünen ülkelere silah satılmasına yeterince karşı çıkmamak, dolayısıyla iki yüzlü davranmakla suçlayabilirim. Liberallere ise "hep sermayenin yanında yer alıp, serbest piyasa ekonomisini sonuna kadar savunurken, şirketlerin benim ödediğim vergilerle kamulaştırılmasına nasıl izin verdiniz?" diye sorabilirim. Sol parti zaten kendi ile meşgul. Aşırı sağcılara ise ağzım dolu dolu "siz aslında faşistsiniz" diyebilirim…

Evet, sizi kıskanıyorum çünkü;

Bütün bunları istediğim platformlarda yaparım ve hapse girmem.

Yazarın Diğer Yazıları

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur