24 Ekim 2017

Türk Telekom konusunda, Bakan Arslan yanıltıldı mı?

OTAŞ’ın borcu Türk Telekom’u etkilemez diyebilir miyiz?

2 hafta önce Türk Telekom’da 1 yıldan uzun süren sorunları özetleyen bir yazı yayınladık[1]. Bu yazıya ilk cevap Türk Telekom’dan [2], ikinci cevap Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’dan geçtiğimiz cumartesi günü NTV’ye yaptığı açıklama sırasında geldi [3]. 

Türk Telekom açıklamasını yayınladığımız haber içinde, bu açıklamaya cevap vermeyeceğimizi yazmıştık[2]. Bunun nedeni, karşılıklı bir tartışma içinde olmamaktı. 

Yazının amacı Türk Telekom’u üzmek değildi ama imtiyazını elinde tuttuğu ülkemizin kıymetli altyapısının son durumunu anlatmaya çalışıyorduk. Altyapı konusundaki endişelerimizi daha önce de çok defa anlattık. Dolayısıyla o yazıda, mevcut kurallar içinde altyapıda büyük sorun olduğunu ve Türk Telekom’un bu durumda neden yatırım yapamadığını tartışıyorduk.

Ülkemizin en kıymetli firmalarından biri olduğunu; şirkette görülecek bir zaafiyetin sadece hissedarlarını ve bugün yaşayan bizleri değil, gelecek nesilleri de şekillendireceğini; ama daha da önemlisi yaşanan sorunların hepimizin haberleşme ihtiyacını kötü yönde etkilediğini gördüğümüz için Türk Telekom’un içinde bulunduğu sorunun acilen çözülmesi lazım geldiğini düşünüyoruz. Bunu tüm sektör böyle düşünüyor.

Çünkü, altyapı sorunu yıllardır (en azından 2010’dan bu yana [4]) çözülemeden duruyor. Türk Telekom adeta bir Külkedisi, yani kendisini düşünmeksizin, gelene hizmet ediyor, gidene hizmet ediyor, ama kullanıcılarının elleri hala böğürlerinde fiber bekliyorlar, Türk Telekom ise hala küller içinde ve maalesef bundan kurtulamıyor. Şirketin kaderini elinde tutanların durumu değiştirmeye yönelik bir niyeti var mı? Bilemiyoruz. En azından yıllardan beri bu yönde motivasyon göremiyoruz.

Oysa, firmanın halen yüzde 15’inin ve altın hissesinin Hazine’nin elinde olmasının yanı sıra, yarattığı büyük borç tablosu ile hepimizin cebinden çıkması muhtemel paraların sebebi olacak gibi duruyor. Bakan Arslan’ın konuşmasını —o anda uçakta olduğum için TV’dan dinleyemedim ama— bir yerlerde okudum [5]. Şöyle ki;

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, "Türk Telekom'un verdiği herhangi bir taahhüt, herhangi bir teminat veya altına imza attığı herhangi bir borç söz konusu değil" dedi.

Çok üzücü. Sayın bakan ya yanıltıldı, ya da bizi yanıltıyor. Umarım ilkidir. Sonuç olarak hem bakan hem de bizler yanlış bilgiler edinmiş oluyoruz. Çünkü 28 mayıs 2013 tarihli KAP sayfasında açık açık, şöyle yazıyor [6].

"Daha önceki kredi anlaşmalarında olduğu gibi kredinin teminatı olarak şirketinizin hisseleri rehin verilmiştir. Hisselere ait tüm haklar Ojer Telekomünikasyon A.Ş.'de kalacaktır.”

Bu sözlere bakıldığında, Sayın Bakan’ın sözlerini daha önce de gördüğümüz bir “kelime oyunu” olarak değerlendiriyoruz. Şöyle ki;

   2.    Türk Telekom’un kendisi "herhangi bir teminat, garanti ya da imza vermemiş" deniliyor ki; doğrudur. Ama eksiktir.

   3.    Çünkü onun yerine krediyi kullanan ve Türk Telekom'un % 55’ini satın almış olan, OTAŞ Türk Telekom hisselerini rehin olarak vermiş (üstelik ifadesinden ilk kez de olmadığı anlaşılıyor).

Burada başka ince noktalar da var.

   4.    OTAŞ bu kredi ile temettü ödeyeceğini söylemiş yani “borç ile temettü ödenmiş” [6].

   5.    OTAŞ bu kredi ile 2007’de aldığı ve Türk Telekom’un geri kalan ödemesini tamamladığı borcunu ödeyeceğini söylemiş. Yani borç 2007’den beri ödenmemiş durumda [7].

   6.    2013’de alınan bu 4,75 milyar dolarlık borcun 3 taksidi yani eylül 2016, şubat 2017, eylül 2017 taksitleri halen ödenmemiş durumda.

   7.    Sermayesi 2,6 milyar TL olan bir firmanın yapabileceği ödemenin sınırı (kredi ya da şirket satın alma olarak) nedir?

 

Peki OTAŞ’ın borcu Türk Telekom’u etkilemez diyebilir miyiz?

 

OTAŞ, Türk Telekom özelleştirme sonuçları açıklandıktan sonra, Oger Telecom isimli firmanın Türkiye’deki alt şirketi olarak ve 600 milyon TL sermaye ile kuruldu [8] (sonradan sermayesi arttırıldı). 

OTAŞ’ın ödeyemediği için 1 yıldır gündemde olan ve 2013 yılında aldığı 4,75 milyar $’lık kredinin açıklamasında yukarıda belirttiğimiz üzere Türk Telekom hisselerini rehin verdiği açık açık belirtildi.

Buradaki en önemli soru şu; OTAŞ'ın, Türk Telekom bedelini, Türk Telekom hisselerini rehin vererek ödemesi normal midir? İhaleye girerken, bunun düşünülmesi gerekmez miydi?

Çünkü, borcunu ödeyemez ise, bu hisseler bankalara geçecek ve oradan da ne olacak bilemiyoruz. Yani Türk altyapısının imtiyazının 2026 yılına kadar elinde tutan bu firmanın geleceği ve Türkiye’nin iletişim şebekesi borcun ödenmesi ile ilgili. 

Ya da tersten soralım; satın almayı yapacak olan şirketin sermayesinin yeterli olup, olmadığına bakılmış mıydı?

Türk Telekom hisseleri bankaların elinde rehin olunca elbette bu hisseler de paranın bir yerden diğer yer akması gibi el değiştirmesi muhtemel. Ya da rehinci bankalardan birinin el değiştirmesi bile aslında Türk Telekom’un hissedarlık yapısının Türkiye’nin beklemediği hissedarların gelmesine sebep olabilir. 

Kaldı ki, açılımı Ojer Telekomünikasyon A.Ş. olan OTAŞ, Türkiye’de Türk Telekom dışında başka ne iş yapıyor ki, aldığı borcu, Türk Telekom’u ilgilendirmez diyelim. 

 

Ama eğer Türk Telekom dışında işler yapıyorsa da, acaba başka işler için, Türk Telekom hisselerini teminat göstermesi olabilir mi? Normal midir?

Dolayısıyla Sayın Bakanın kelime oyunları yapması, problemi çözmüyor, sadece vatandaşların ve sektörün kendisine karşı duyduğu güveni sarsıyor. 

 

Saldım çayıra, mevlam kayıra mantığı ile sorun çözülür mü?

 

Bu arada en üzücü olan da şudur; telekom sektöründe bugüne kadar yarını düşünmeyen, stratejisi farklı olan yaklaşımlarla geldiğimiz nokta budur. Sayın Bakan, bugün kelime oyunlarını bırakıp, lütfen artık sektörün uzmanları ile masaya oturup, bu sorunun içinden nasıl çıkılacağını hep beraber tartışın, mesela milli altyapının ayrılması konusunda bir çözüm geliştirmenin yararı olabilir mi?

Çünkü evet Türk Telekom’un kurtarılması gerekir ama yanında, yıllardır küçülmeye doğru giden sektörün de artık düşünülmesi lazım. 

Yani geniş bantta fiber neden geride kaldı? Olması gerekenin 10’da biri düzeyindeyiz. Uydu, Kablo neden kullanılmıyor? 

Avrupa’nın ormanlarında bile 100 Mbps fiber artık normal bir hizmet olurken, Türkiye’nin bir çok şehrinde yeterli fiber altyapısının olmaması da sadece telekom sektörünü değil bilişim sektörünü de yakından ilgilendiriyor ve Türkiye’nin büyümesinin önünde ciddi engel oluşturuyor.

“Türkiye’de ofis kursunlar, vergi alalım” diye çalıştığınız, Google, Facebook, Netflix, Amazon, Twitter gibi dünya devleri, son 5 yılda Avrupa’da 100 milyar $’lık yatırımla veri merkezleri açtılar. Bu merkezlerin yarattığı istihdam bir yana, bilgi (knowhow) aktarımı söz konusu. 

Biz ise, son birkaç yıldır hukuki düzenlemelerde rastlanan belirsizlik ve hatta hukuk açısından tartışılan konular nedeniyle bu bilgi-istihdam ve vergi getirecek olan yatırımlardan pay alamıyoruz bile. 

Oysa dünyada hızla yaklaşan siber saldırı-savaş diye bir gerçek var. Biz ise, bırakın yeni yatırımların sağlayacağı bilgi birikimi (knowledge) transferini, küçülen sektör ile elimizdeki uzmanlarımızı kaybediyoruz.

Bir başka durum ise “digital uçurum”. Yapay zeka, IoT, Robotlar, Sürücüsüz araçlar, Navigasyon uyduları ve diğer tüm bu gelişmeler hep altyapıya bağlı. 

Zaten telekom ve haberleşme sektörü, sadece kendisini ilgilendiren bir sektör değil, bugün lojistikten, üretime, ulaşımdan, enerjiye, finansa kadar her yerde iletişim sektörünün hizmetlerine yani altyapısına ihtiyacımız var. Burada geç kalınan her yıl, bize ileride 10 yıllar geride kalma olarak dönecek. Ne yazık ki…

O nedenle sayın bakan, size güvenimizi yeniden sağlamanız için, telekom konusunda dünyada çalışan ve ülkemizde bulunan uzmanları toplayın ve Türk Telekom’u tartışın, anlamlı bir çözüm oluşmasına katkıda bulunun. 

Bu altyapı OTAŞ’a ait değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne yani 80 milyon vatandaşa ait. Türk Telekom’a "devlet el koyacak" yaklaşımı ile eskiye dönmeniz ülkemize yardım etmez.

Bu noktada, var olan ortak aklı kullanın. Devletin yani bürokrasinin aklı ile telekom sektöründe geldiğiniz nokta ortada. Siz daha fazlasını yapın; dünya devlerine yön veren o kadar çok yetişmiş insanımız varken, devletin bu insanlara danışması, yurt içinde ve yurtdışında bu insanların fikrini alması belki de şu an Telekom ve Bilişim sektörünün geleceği açısından oldukça önemli. Bürokrasi aklının dışına çıkıp ortak akıl ile birlikte sektöre yön verecek adımları atıp Türkiye Cumhuriyeti’nin artık teknoloji üreten ülkeler arasına girmeye başladığını hep birlikte gördüğümüzde işte o zaman tarih sizi bu ülkenin kahramanları arasına koyacaktır.

Son olarak, Biz konunun sadece bir boyutuna baktık. Ama Telekomcular Derneği, bakanın konuşması ile ilgili olarak burayı tıklayarak ulaşabileceğiniz "BAKANA SORULAMAYAN SORULAR" başlıklı bir yazı yayınlamış. Bu yazıdaki sorular da kendi başına değerli. Okumanızı öneririm.


[1] Türk Telekom; Göz Göre Göre Gelen ÇIĞ
[2] Cevap hakkı: Türk Telekom'un açıklaması
[3] Ulaştırma Bakanı Arslan'dan "FSM'de çift yönlü ücret" iddiasına yanıt
[4] 2013 Biterken İnternete Bir Bakış; 3 Yıldır Istanbul'da bir Metre bile Yasal Kazı Yapılamıyor, Fiber Döşenemiyor - 1
[5] Ulaştırma Bakanı'ndan kritik Türk Telekom açıklaması
[6] Türk Telekom Özel Durum Açıklaması (Genel)
[7] Otaş signs new $4.75bn-equivalent loan
[8] OJER TELEKOMÜNİKASYON ANONİM ŞİRKETİ

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur