31 Ekim 2017

Yabancı ilaç firmaları sağlık/hasta bilgilerini neden topluyor?

birileri kendi pazarlama amaçları için sizin özel hayatınızı ya da iş hayatınızı zora sokabilecek bilgileri toplamaya çalışıyor gibi gözüküyor

Geçtiğimiz haftanın ilginç haberlerinden birisi, yabancı menşeli ilaç firmalarının, 3.000 TL’nin üzerindeki ilaç kullanan hastaların bilgilerini topluyor olduğuna dair eczacıların yaptığı açıklamaydı [1]. Bu firmaların ilaç depolarına ancak hasta reçeteleri karşılığında ilaç satışı yaptıkları belirtiliyordu. 1 yıldan uzun bir süredir devam ettiği bildirilen konu hakkında bazı eczacılar durumdan şikâyet ediyorlardı.

Farkında mısınız bilmem; bu toplumumuzdaki her bir birey ve bu yazıyı okuyan sizin açınızdan önemli bir haber. Yani birileri kendi pazarlama amaçları için sizin özel hayatınızı ya da iş hayatınızı zora sokabilecek bilgileri toplamaya çalışıyor gibi gözüküyor.

Eczacılar, depodan bu tür ilaçlardan istedikleri zaman, deponun da ilaç firmasından istediğini ama ilaç firmasının “Reçete olmazsa, ilacı göndermem” dediğini belirtiyorlar. Dolayısıyla eczane reçeteyi depoya, depo da ilaç firmasına gönderiyor. Böylece, hastaya ait isim, soyadı, TC kimlik bilgileri gibi kişisel veriler ilaç firmasının eline geçmiş oluyor. 

3 bin liranın üzerindeki ilaçlar ağırlıklı olarak kanser, beyin ve kalp hastalıkları grubuna giriyor. Türkiye'de 30'un üzerinde yabancı firmanın bu tür ilaçların satışını yaptığı kaydediliyor.

Konu ortaya çıktıktan sonra, Sağlık Bakanlığı’nın el koyduğu belirtildi. Kendilerine gelen şikâyetleri değerlendiren bakanlığın soruşturma başlattığı ve müfettiş görevlendirdiği açıklandı. Olayın bu şekilde olduğu anlaşılırsa, reçeteleri veren eczane ve depolarla, reçeteleri talep eden ilaç firmalarına ceza verileceği belirtiliyor. Eczane ve depoların ruhsat ve sözleşmelerinin bir süreliğine askıya alınması da söz konusu.

Yabancı ilaç firmaları doktor konusunda bile denetleme yapıyor

Buna karşılık yabancı ilaç firmalarını temsil eden, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), "Risk Yönetim Sistemi”ne tabi olan ilaçların, mevzuat kapsamında TİTCK'nın onayı ve kontrolünde olduğunu ve ilgili hastanın bu ilacı kullanıp kullanamayacağının denetlendiği, bu nedenle reçetelerin istendiğini iddia etti. Bu ilaçların eczanelerde hazır bulundurulmayıp, ancak denetleme yapıldıktan ve hastanın bu ilacı kullanmasına bir engel olmayacağı saptandıktan sonra ilgili eczaneye yönlendirildiğini belirtti. 

Buna karşılık, yaklaşık 1 yıldır yabancı ilaç firmalarının bu yöntemle ilaç tedariki sağladığını açıklayan Anadolu Eczacı ve Depocuları Derneği Başkanı Onur Tokel, "Bu pahalı ilaçların Türkiye'ye gelip ruhsatlandırılmasıyla başlayan bir süreç. Ecza deposu ve eczanelerden gelen şikâyetler üzerine ortaya çıktı" dedi ve yabancı ilaç firmalarının işi ileriye götürüp reçeteyi yazan doktoru bile değiştirmek istediklerini aktardı; "Mesela kanser ilacı yazan radyasyon onkolojisi doktorunu kabul etmeyip, 'ilacı medikal onkolog yazsın' diyorlar" iddiasında bulundu.

AİFD’nin açıklamasında belirtilen husus, ilaç firmalarının bir doktor tarafından hastaya verilen ve sağlık sistemine reçetesi kaydedilmiş olan bir ilaç konusunda neyin denetimini yaptıklarını açıklamıyor tam tersine topu TİTCK isimli düzenleyici kuruma atıyor. Bugün sağlık sisteminde, reçeteler zaten elektronik olarak kaydediliyor ve sorun varsa o noktada engellenebilir. Yeniden neyin denetimi yapılıyor?

Bugün hasta bilgilerini Sağlık Bakanlığı tutuyor ve bu durum bile tartışılıyor. Bakanlık bile olsa mahrem sağlık bilgilerinin kaydedilmesinin ne kadar doğru olduğu soru işareti.

Ayrıca belirtildiği üzere, ilaç firmalarının doktoru belirleme yapıyorsa, buna hakları var mı? Bunun da sorgulanması lazım. Ya da eğer bu gerekliyse, neden sağlık bakanlığının reçeteyi kaydetme operasyonu sırasında yazılımsal anlamda yapılmıyor.

Doç. Dr. Dülger: Sakıncalı bir durum, doğruysa işlem yapılmalı

Bütün bu konuların tartışılması lazım. İlaç firmaları/üreticileri, şu veya bu amaçla, tamamen iyi niyetle vs gibi bahaneler ileri sürseler de, bu bilgilerin gerçek değeri "müdahaleci pazarlama aracı" olmalarındadır. Biz hasta bilgileri içeren reçetenin istenmesi konusunu, sağlık/hasta bilgilerinin korunması konusunda hukuki uzman olan Doç.Dr.Murat Volkan Dülger’e sorduk. Şunları söyledi;

İlaçlarının satış performansını ve etkinliğini ölçmek için bu bilgilere ihtiyaçları var. Ayrıca yerli üretim muadil ilaç varsa veya yabancı üretim benzer ilaç varsa kendi                                    satış ve rekabet durumlarının ne olduğunu öğrenmek için bunu yapıyorlar. Zira ilaç sektöründe rekabet ve dolayısıyla pazarlama her şey anlamına geliyor. 

Bunun sakıncalı olduğu son derece açık. Kişilerin özel nitelikteki kişisel verileri kendi bilgi ve denetimleri olmaksızın ve hangi amaçlar için kullanılacağı bilinmeksizin                            üçüncü kişilerin eline geçmekte.

İşte bu durum tam da 6698 Sayılı KVKK’nın düzenlediği hususları oluşturmakta.Yasanın getiriliş amacı bu şekildeki hukuka aykırı kullanımları önlemek, eğer varsa yaptırıma tabi tutmak. 

er haber içeriği doğruysa bunu isteyen ilaç firmaları ve bilgiyi veren eczacılar  hakkında hem 6698 Sayılı KVKK’nın idari yaptırımları uygulanmalı, hem de TCK’nın135 ve 136. maddelerinde yer alan kişisel verilerin hukuka aykırı kullanılmasına ilişkin suçlardan ötürü işlem yapılmalı. 

 

Sağlık/hasta bilgilerinin paylaşılması neden sakıncalı

 

Aramızda farkında olmayanlar olsa da, son 5-6 yılda sosyal medya üzerinde en hassas bilgileri herkese açık ortamlarda sunuyor olsak da, “Kişisel Verilerin Korunması”, son yüzyılın en dikkat edilmesi gereken konularının başında geliyor. Sağlık/hasta bilgileri ise, bu konunun bir alt dalı ve yine çok önemli.

Batıda, özellikle ABD'de hasta bilgilerinin korunması ile ilgili düzenlemeler sürekli güncelleniyor [4]. Çünkü farklı kaynaklar üzerinden de --mesela fitness araçları-- bilgiler alınabiliyor ve birleştirilebiliyor. 

Hasta/sağlık bilgileri çok istenen veriler durumunda [2]. İngiliz Guardian gazetesinde yıl başında yayınlanan bir makaleye bakarsanız, bu veriler milyar $'lar değerinde [3][4]. Çünkü bu tür bir veri tabanı, ilaç endüstrisi için bir pazarlama aracı durumunda.

Ne işe yarıyor derseniz; biraz beyin fırtınası yapalım;          

  • Hasta bilgileri kişisel ve mahrem verilerdir. Bunların paylaşılması kişinin rızasına bağlıdır. Aksi durumlar, o kişinin iş ya da özel hayatını etkileyebilir değerdedir. Örneğin bir ara Anadolu'da gelin-damat bilgilerinin eczanelerdeki tanıdıklar kanalıyla tedarik edilmeye çalışıldığına dair haberler vardı. Bu o kişinin --bilgili ya da bilgisiz bir yaklaşımla-- özel hayatını etkileyecektir. Aynısı iş hayatı için geçerlidir.
  • İlaç firmaları, hasta verileri üzerinden, bir doktorun reçetesine hangi ilaçları yazdığını ve bunun hangi rakip firmaların ürünü olduğunu görebilir. 
  • Hasta bilgileri sadece ilaç endüstrisi için değil, başka alanlarda da satılabilir bir üründür. Mesela bu veriler sigorta şirketleri tarafından isteniyor olabilir. Böylece sigorta şartlarında, kullanıcının aleyhine koşullar oluşturulabilir.
  • Hasta bilgileri sayesinde, yeni geliştirecekleri ilaçlar için denek arıyor olabilirler.

Uzmanlar, ilaç firmalarının bu bilgileri istemelerinin nedenini, bir yandan kaç hastanın, ne süre, ne sıklıkta ve kaç adet kullanacağını tespit etmek (yani satış istatistiği) olarak değerlendirmekle birlikte, İlaç endüstrisi batıdaki olaylarda da aynı nedenleri ileri sürüyor ama kişisel verilerin mahremiyetini savunanlar bu nedenlerin çok anlamlı olmadığını iddia ediyorlar. Bu bilgiler başka bir çok amaçlarla kullanılabilir. Bu açıdan sağlık bilgilerinin böylesine paylaşılıyor olmasının engellenmesi lazım.


[1] Yabancı İlaç Firmaları --Türkiye’de Yasak Olmasına Rağmen-- 3 bin TL Üstü İlaç Kullanan Hasta Bilgisi Topluyorlar

[2] İngiltere'de 3 Hastanenin Tedavi Ettiği 1,6 Milyon Hastanın Verilerinin Google'a Verilmesi Tartışma Yarattı

[3] Your private medical data is for sale – and it's driving a business worth billions

[4] Strengthening Protection of Patient Medical Data

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur