22 Nisan 2018

Seçim sürecinin tembelleri, karamsarları, mızmızları ve ürkekleri üzerine

Bir ülke ki herkes korkuyor... Bu son seçimler olabilir mi acaba? Korkuyoruz. Yalnızca biz mi korkuyoruz? Hayır. Korkutanlar da fena halde korkuyor

Birçok duygu uçuşuyor havada.

En yoğunu, en sık rastlananı, en bunaltıcı olanı korku.

Bir ülke ki herkes korkuyor...

Bu son seçimler olabilir mi acaba?

Son yıllarda durmadan tepemizde sallanan koyu gri perde kapanır ve artık ebediyen kapkara bir gökyüzü altında yaşamaya mı mahkûm oluruz?

Korkuyoruz.

Yalnızca biz mi korkuyoruz?

Hayır.

Korkutanlar da korkuyor.

24 Haziran kararı çok mu önceden alınmıştı?

Her şey iktidarın kurduğu ve hiç aksamadan yürüyen plan doğrultusunda mı gelişiyor?

“Muktedirler” her şeye muktedir mi sahiden?

Hiç de öyleye benzemiyor.

*          *          *

İktidarı bilen, bugün veya dün onun yanında, içinde yer alan bazı insanlar, Bahçeli’nin erken seçim önerisine verilen tepkinin pek soğukkanlı olmadığını yazıyorlar.

İnisiyatifi kimseye kaptırmama ve tarihi tek başına yönlendirme telaşı, acele bir artılar/eksiler hesabıyla birleştiriliverdi...

Ve “yüzde 90” (ya da 70, 80 veya 95, 99, her neyse, ama asla “yüzde 100” değil!) başarı kokusu alınan bir kumara zar atıldı.

Başarının kesin garanti (“yüzde 100”) olmaması, hatta referandumdan kalan acı tat, ekonominin giderek bozulması, İyi Parti ve SP’nin güçlenmesi, HDP seçmeninin bir türlü eriyip dağılmaması gibi faktörler, muktedirlerin açıkça itiraf edemedikleri korkuyu boyunlarındaki asabi kırmızılıktan gözlerdeki kuşkulu bakışlara kadar geniş bir alana yayıyor.

Devletin bütün güç ve baskı araçları, bitmek bilmeyen OHAL’ler, yeni seçim yasaları, malum parlamento, yargı, medya... hiçbir şey, evet, hiçbir şey ilk turda yüzde 50+1’i güvence altına almaya yetmiyor.

Bunun için korkuyor iktidar.

Korktukça daha çok korkutacak, bu bir sır değil.

Korku mantıktan daha güçlüdür, diyor bir Yunan atasözü.

*          *          *

Bugünlerde birçok korkan insan gördüm.

O kadar korku büyütmüşler ki içlerinde...

Bu durumu doğal gösterebilmek için her fırsatta iktidarın ne kadar “korkunç”, ne kadar “kudretli ve yenilmez” olduğunu anlatıyorlar.

Hayır, elbette hayranlıkla değil.

Sözüm ona tecrübeden destek alan akıllı öngörüleriyle...

“Ne desek boş. Seçimlerin sonucu önceden belli.”

“Yenilecekleri seçime girerler mi hiç?”

“Umurumda değil, bu aptal oyuna katkıda bulunmam. Boykot ederim.”

“Zaten yüzde 60 bile karşı çıksa sandıktaki hilelerle sonuç iktidarın lehine çıkar.”

“Efendim, Kemal Bey’le falan bu iş olmaz.”

“Hem bu kadar kısa sürede ortak tavır ve aday imkânsız.”

Bunlar ve daha pek çok “zeki tez”...

*          *          *

Hepsinde hayata temas eden bir mantıklı yan var gibi. Ama hiçbirinin yarınki gerçeği bugünden doğru ve tam olarak gösterdiği söylenemez.

Asıl önemlisi, umutsuz bu insanlar.

Madem şair “umutsuz yaşanmıyor” demiş, bunlarınkine tam olarak yaşamak da denmez herhalde.

Mücadele etmek hiç denmez.

Ayağa kalkmak, adım atmak, ter dökmek gerekirken, bu tür insanlar ve söylemler, pasifliği tam damardan hem de sonuna kadar şırınga ediyor.

Sonuçta özünde korkunun ürettiği birbirinden farklı bir dizi tavır ve kişilik tipi ortaya çıkıyor:

Tembeller, karamsarlar, çokbilmişler, mızmızlar, ürkekler, korkaklar...

*          *          *

Sert mi oldu biraz?

Bunların çoğu aslında iyi ve dürüst insanlar mı?

Burada vurgusu biraz şiddetli de olsa üzerinde düşünülmeden kenara atılmaması gereken bir cümleyi aktaracağım.

D. Szabo, “korkak insan namuslu olamaz” diyor.

Sonuna kadar giden bazılarınızın belki hak verebileceği bu görüşü aşırı bulanlar için daha yumuşak bir anlatıma yer verelim:

“Korkarak yaşıyorsanız yalnızca hayatı seyredersiniz.” (F. Nietzsche)

*          *          *

24 Haziran hayatın sonu değil.

Orada kazanan – kim olursa olsun – bir daha yenilmeme garantisi taşımıyor.

Ama elbette birçok şeyin 24 Haziran’da (ya da ondan sonra düzenlenecek ikinci tur seçimlerde) köklü olarak değişme şansı var.

Akıllı öngörüleri bırakın!

İktidar yüzde 50 mi kazanır, 60 mı, 70 mi? 80 veya 90 mı?

Ama asla “yüzde 100” değil!

Bu son cümlede öyle bir umut yatıyor ki...

Rakam kaç olursa olsun, umut bir anda onu çığ gibi büyütebilir.

Onun için tembelliği, karamsarlığı, çokbilmişliği, mızmızlığı, ürkekliği, korkaklığı bırakın.

Bırakın, silkinin ve gidip aynaya bakın.

Orada dünkünden daha dürüst ve enerjik bir insan göreceksiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Terör, savaşı şiddetlendirebilir veya uluslararası iş birliğine yol açabilir

Görünen o ki, kanlı Moskova saldırısından sonra terörizme karşı etkili uluslararası mücadele yerine savaşın şiddetlendirilmesi aşamasındayız

Seçimler üzerine muhalifler açısından can sıkıcı bir yazı 

Muhalif aydınlar seçmenleri nasıl yorumluyor? Peki ya seçmenler iktidarı nasıl görüyor?

On cümlede Rusya başkanlık seçimleri

15-16-17 Mart 2024 seçimleri Rusya, dünya ve bu arada Türkiye açısından bazı önemli sonuçlara yol açtı