07 Şubat 2017

Medrese kafası...

Medrese kafası değil, sorgulayan, eleştiren akıl...

Bir soru peşimi hiç bırakmadı:     
Doğru mu düşünüyorum?
Özgüven eksiği de olabilir.
Ama iyi bir sorudur.
Bu soruyla birçok şey sorgulanmaya başlar. 'Eleştirel düşünce'dir, bu sorunun çengelinde doğan ve gelişen...
Acaba doğru mu düşünüyorum?
Bu kuşkunun varlığı, insanlığın daha iyiye, daha güzele yürüyüşünde motor rolü oynamıştır.
Kuşku ve merakların peşine takılarak tarih boyu süren eleştirel arayış aynı zamanda özgürlük arayışı olmuştur.
İnsanlığa uygarlığın kapısı böyle açılmış, demokrasinin altyapısı böyle oluşmuştur.
Doğru mu düşünüyorum şüphesi olmadan, sorgulamadan, eleştirel düşünceyi öğrenip benimsemeden demokrasi kültürünü edinmek olanaksızdır.
Eleştirel düşünceyle demokrasi birbirlerini bütünler.
Meksikalı yazar Octavio Paz, Latin Amerika'yla İspanya ve Portekiz'deki demokrasi eksiğini anlatırken bu konuya değinir:

Eleştirel düşünce krizi, İspanya ve Portekiz'le birlikte tüm Latin Amerika'yı kapsayan bir olgudur.
Büyük ozanların ve romancıların ülkesi İspanya'nın büyük filozofu neden olmadı?
İspanyolların daha önce de, hâlâ da sahip olmadıkları   şey, modern felsefenin gerektirdiği 'ruh özgürlüğü'dür.
İspanya'da gerçek bir 18. yüzyıl olmadı.
Avrupa'nın entelektüel ve politik yaşamını değiştiren türden büyük bir eleştirel reform olmadı.
Ayrıca, daha sonraları bizim, yani  İspanyollar ve Latin Amerikalıların burjuva demokratik devrimi de olmadı.
Demokratik geleneğin olmaması, gerçek bir 18. yüzyıl ve gerçek bir 19. yüzyılın olmaması, bizim eleştirel yetersizliğimizi açıklıyor.
Ben 17. yüzyıl sonlarında başlayan ve Avrupa'nın entelektüel can damarını oluşturan eleştirel düşünce geleneğinden söz ediyorum.
Bu gelenek İspanya'da ve Latin Amerika'da çok az vardır.
Bizler ya susup oturuyoruz.
Ya da bağırıp çağırıyoruz.
Latin Amerika'da demokratik yaşam niçin yoksa, aynı nedenle eleştiri de yoktur.
Eleştirel düşünce ve demokrasi birbirini bütünleyen şeylerdir.(Seven Voices, Rita Guibert, New York, s.253)

'Yalan'da değil, 'gerçek'te yaşamak isteyenler, özgürlüğü savunanlar kazanacak sonunda

Türkiye, Latin Amerika'ya ne kadar benziyor.
Eleştirel düşünce geleneği bizde de, bizim tarihimizde de yok gibidir. Siyaset olsun, eğitim olsun, aile yaşamı olsun, otoriteden bağımsız düşünce üretmek, otoriteyi sorgulamak bizde yer etmiş değildir.
Daha çok otoriteye boyun eğmek, büyükler doğru bilir deyip yerine oturmak, kadere rıza göstermek ya da biat etmek var.
Böyle olunca, demokrasi olmuyor.
Sözcükler özgürce uçuşmuyor.
Klişeler, sloganlar hükmediyor, aklımız tutsak alınıyor.
Bugün Erdoğan döneminin tüm karanlığıyla Türkiye'nin üzerine çöküyor olması ve eleştiri yerine 'biat'ın, yani otoriteye sorgusuz sualsiz boyun eğmenin her alanda egemen olmaya başlaması, eleştirel düşünceye kapalı 'medrese kafası'nın her alanda egemen olmasından kaynaklanıyor.   
Medrese kafası ile yol almaya yönelen bir toplum, demokrasiden de kopup gider, gidiyor da...
Sapere aude!
Kendi aklını kullanacak cesareti göster anlamına gelir.
Aydınlanma'nın temel sloganıdır.

Immanuel Kant, René Descartes ve Octavio Paz

Eleştirel düşünceyi öğrenip benimsemeden demokrasi kültürünü edinmek olanaksızdır

Kant ister ki, insanlar kendileri yerine başkalarının düşünmesi gibi bir kolaycılığa kapılmasınlar. Bu kolaycılığı eleştirir.
Çünkü Aydınlanma'nın özünde araştıran, sorgulayan, kuşku duyan, eleştiren akıl yatar. Bu akıl, beynini başkalarının eline vermeyen akıldır. Klişelere, sloganlara teslim olmayan akıldır.
Her şeyi sorgula!
Bu da büyük Fransız filozofu Descartes'ın sözüdür. Aydınlanma'yı bu sözle anlatır.
Tabii bu arada unutulmasın. Aydınlanma'ya tarihsel gelişimi içinde düşünce polisleri de sahip çıktılar. Aydınlanma'yı özünden saptırdılar. Sorgulayan, eleştiren akıl tutsak alındı böylece. Gerçek bizden sorulur dediler. Gerçeği kendilerince tek boyutlu hale getirip kendi tekellerine almak istediler.
Böylece özgürlük değil, totalitarizm yoluna saptılar.
Stalin'e, Hitler'e, Humeyni'ye vardılar.
Aklın cinayetleri böyle işlendi.
Ama gün geldi, Hitler yıkıldı, Stalin yıkıldı, Berlin Duvarı yıkıldı.
Diğerleri de yıkılacak.
'Yalan'da değil, 'gerçek'te yaşamak isteyenler, özgürlüğü savunanlar kazanacak sonunda.

Yazarın Diğer Yazıları

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim