19 Nisan 2018

Türkiye kritik bir eşikte! Yeniden demokrasi yürüyüşü mü, karanlığa gömülmek mi?

Erdoğan, 24 Haziran baskın seçimiyle 'son darbesi'ni indirmenin peşinde!

Londra/İstanbul THY uçağı,
18 Nisan 2018

Bu satırları Londra'dan İstanbul'a uçarken yazıyorum.
Tam uçağa binerken geldi haber:
24 Haziran'da erken seçim!
Tayyip Erdoğan açıklamış...
Bunun adı erken değil baskın seçim olabilir ancak.
Acelesi ne Erdoğan'ın?
Neden böylesine apar topar, yangından mal kaçırırcasına gidiyor seçimlere?
Niçin?
Biraz daha gecikirse, her şey daha kötüye gidebilir diye mi?
Önüne konan seçim araştırmalarından dolayı mı?
Anketler gün geçtikçe daha kötüye gittiği için mi?
Ya da özellikle ekonomiden kötü kokular geldiği için mi?
Ekonomik kriz sinyallerinden dolayı mı?
Muhalefeti hazırlıksız yakaladığına inandığı için mi?
Hepsinin ayrı ayrı payı vardır bu baskın seçim kararında.
Yazımı uzatmak istemiyorum.
Fazla lafa gerek yok çünkü.
Vurgulamak istediğim noktalara gelince...

Erdoğan'ın karşısına, onu yenebilecek ortak bir adayla çıkmak! Hepsi bu kadar

Birincisi:
Türkiye son derece kritik bir eşikte!
İkincisi:
Bu kritik eşikte soru ve sorun, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devletine, özgürlüklere tamamen veda etmesi, Batı'dan tümüyle kopması ihtimalidir.
Üçüncüsü:
Bu kritik eşiği kendi istediği gibi aşacak bir Erdoğan'ın, tüm iktidar dizginlerini elinde toplayarak, tek adamlık rejimini oturtmasıdır.
Dördüncüsü:

Bu kritik eşikte yaşamsal bir konu, Türkiye'nin bir numaralı sorunu olan Erdoğan'ın karşısında muhalefetin yapacağı tercih ya da tercihlerdir.
Erdoğan'ın tek adamlık yürüyüşüne dur deyip diyemeyeceğidir.
Erdoğan'ın karşısında bir demokrasi bloku ya da    demokrasi cephesi kurup kuramayacağıdır.
Beşincisi:
Bir başka deyişle şimdi soru ve sorun şudur: Tayyip Erdoğan'ın karşısına bu kadar kısa bir sürede onu yüzde 50+1'in altına düşürecek bir ortak aday çıkarabilecek mi muhalefet partileri?

24 Haziran'ı hayati yapan nokta budur.
Muhalefet bazı önyargılardan, saplantılardan sıyrılarak ortak hareket edebilecek mi?
Şimdiki soru ve sorun budur.
Yani olmak ya da olmamak...
Hiç kuşkunuz olmasın.
Eğer Erdoğan 24 Haziran'ı alırsa, bu kritik eşiği iki buçuk ay sonra kendi istediği gibi geçerse, "nihai darbesi"ni indirecektir.
Ve Türkiye biraz daha karanlığa gömülecektir.
Bu nedenle, yine o klasik soru:
Ne yapmalı?
Siyaset kulisinin içinde değilim.
Muhalefet partilerinin mutfaklarında neler pişiriliyor, bilmiyorum.
Ama galiba çok fazla bilmem de gerekmiyor.
Çünkü mesele pek öyle çetrefil değil.
Erdoğan'ın karşısına, onu yenebilecek ortak bir adayla çıkmak!
Hepsi bu kadar.
Çok mu güç?..

Kimi diyor ki:

Birinci tura herkes kendi adayını çıkarsın, o zaman Erdoğan yüzde 50+1'i bulamaz. İkinci turda en çok oyu alan adayın üstünde birleşir Erdoğan'ı yeneriz.

CHP, HDP, 
İyi Parti ve Saadet Partisi'nin güçlerini birleştirmeleri lazım

Kimi de bunu riskli buluyor:

Tek adayı, ortak adayı birinci turda bulmalıyız; ikinci tur riskli olur.

Hangisi?..
Bilemiyorum.
Ama ilk bakışta, birinci turda bir ortak aday üzerinde anlaşmanın daha akıllı bir tercih olabileceğini düşünüyorum.
Fakat bundan da emin değilim.
Özetle:
CHP, HDP, İyi Parti ve Saadet Partisi'nin güçlerini birleştirmeleri lazım.
Muhalefet liderlerinin oturup, önyargılardan sıyrılıp akıllı tercihi yapmaları şart.
Çok az zaman kaldı.
Yazımın başında dediğim gibi:

Türkiye son derece kritik bir eşikte!

Evet öyle.
Erdoğan'ı etkisiz kılabilecek miyiz?
Yeniden demokrasi yürüyüşü başlayacak mı Türkiye'de?
Yoksa Erdoğan'ın bir darbesine daha seyirci mi kalacağız?   

    

      

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!