19 Nisan 2024

Istakoz, Pınar Uzun, Erhan Adem...

.

Geçen yazımda "Şimdi Özgür Özel'in yerinde olmak istemezdim. Başarının tatlı tadı çok iyidir ama, bunun icraatlar ile tesadüf olmadığını kanıtlamak gerekir. Yoksa, CHP Başkanı kazandı demezler, AKP kaybetti derler.

CHP'nin 3 ağır topu vardı:

Bunlardan İmamoğlu ve Yavaş, zaten 5 yıldır yapmakta oldukları işlerinin başına çok daha kuvvetli olarak dönecekler ve daha da iyi şeyler yapmaya devam edecekler.

Üçüncü top, Başkan Özgür Özel ise birden duvara çarpabilir.

13 yıldan uzun bir süredir bir bürokratın yönettiği partiyi sahici bir siyasi parti haline getirmesi gerekecek. Bunun için Kılıçdaroğlu her ne yaptı ise, onları yapmaması, CHP'yi çalışan bir mekanizma haline getirmesi lazım." demiştim.

Özgür Özel'in bugüne kadarki performansı hakikaten 5 yıldız. Seçilir seçilmez bir "GÖLGE KABİNE" kurup AKP hükümetini takibe alması çok yerinde bir karar oldu.

Seçim esnasında bu "kabine" ne kadar işe yaradı bilemem. Ancak asıl görevleri şimdi başlıyor. Dünyadaki benzerleri, yani "muhalefet partileri gölge kabineleri" sanki kendileri iktidarda imiş gibi çalışır ve "hayali uygulamalarını" sanki iktidarda imiş de yeni politikalardan bahsediyormuş gibi bilgiler verirler. 

Bu kabinede beni iki "bakan" ilgilendiriyor. Sanayi Bakanı Sayın Pınar Uzun Okakın ve Tarım ve Orman Bakanı Sayın Erhan Adem. Sadece bu iki bakanlık ülkedeki enflasyonu bitirebilecek güce sahip. Diğerleri de çok önemli tabii ancak, benim bilgim başka konularda ahkam kesmeye yetmez.

Sanayi Bakanlığının "YERLİ ÜRETİM ve İHRACAT" ile ilgili konularını, Tarım Bakanlığının (Sayın Erhan Adem) da "DENİZ KİRLİLİĞİ VE AQUATİK ÜRETİM" konularını takip edeceğim.

Pınar Hanım ile daha önce konuştum. Seçim sonrası daha çok beraber olmayı umuyorum.

Erhan Adem Bey ile ise, ıstakoz güncel olduğu için görüşmek aklıma geldi. Önümüzdeki günlerde görüşeceğiz inşallah.

Bu çok enteresan (ve lezzetli!) deniz canlısının geçtiğimiz günlerde "AKP'lilere ne mana ifade ettiğini" düşündüm.

Uzun uzun kritik edecek değilim, çünkü yeteri kadar edildi. Tam tersi biraz empati yapıp, bu insanlar için üzülmek gerek.

Biraz kişisel bilgi vereyim. Benim eski bir otomobil sporcusu olarak Monte Carlo'ya epey gitmişliğim vardır. İlk girdiğim otomobil yarışı 1966'da Monaco'nun hemen yanında Antibe'de koşulmuştu.

Dünyanın en önemli Rallilerinden Rally Monte Carlo 1911'den beri Prensliğin dağlarında yapılır. Aynı şekilde dünyanın en eski "sokak pistinde" yapılan Formula 1 yarışı; Grand Prix de Monaco 1929'dan beri koşuluyor. Her ikisini de 10 - 15 defa seyretmeye gitmişimdir.

Istakoz haberindeki, Grimaldi Hanedanlığının Prensi 3 Rainer'in kurduğu Yacht Club de Monte Carlo'ya üye olabilmek için oğlu Prens Albert'in onayı gerekiyor.

Ancak, marinasına tekne bağlayacaksanız parayı bastırıp bağlayabilirsiniz. Restoranı ise lüks ancak yemek kalitesi vasat, pahallı bir yer. AKP'li kadın vekil eğer iyi bir "lobster termidor" yemek istese idi hem daha ucuz hem çok daha güzel yapan hem de Michelin Yıldızlı restoranlar var. Artık bir daha sefere inşallah!

Tabii yemek bahane, önemli olan "Ben çok özel bir restoranda yemek yiyebilecek 'kalitede' biriyim" diyebilmek. Resim çekip internette yayımlamanın filan sebebi bu. Bu duruma tıpta "inferiority complex" diyorlar. Eşe dosta turistik hatıra olarak yemek resmi yollanmaz. Kapının önünde dünyanın en güzel yatları var. Enteresan bir şey görsünler dersen, onlardan çeker yollarsın.

Bu durum epey rastlanan bir şey.

Benim Oyak-Renault'ta çalıştığım 1970'li yıllarda, Anadolulu otomobil alıcısı arabasını gelip İstanbul'dan alırdı. Kendi şehrine 34 plaka ile giderdi. Bu bir "sosyal seviye göstergesi" idi. Hafif de inferiority complex" (aşağılık duygusu) vardı tabii.

Bu duruma halk arasında "görgüsüzlük" derler. Aslında bir hakaret değildir. Görgü sahibi olmak kişinin elinde değil. Sadece aile ve çevreden gelir. Yani "görerek öğrenmek" şansının olması gerek. Görmemişsen ayıp değil ama; görgüsüz olduğunu da kabul etmelisin. Aksini iddia etmemeli ya da para ile "görgü" satın almaya, daha doğrusu "görgüsüzlükten kurtulmaya" çalışmamalısın. Bir de, asla, ama asla devlet yönetmeye filan kalkmamalısın.

Çok para ile "görgüsüzlükten" kurtulma gayretinde değilsen, devlet İhale yasasının 200 defa değiştirildiğini nasıl açıklayacağız?

Günümüzde gazeteler yazıyor; bir bakan yardımcısı 48 milyon TL'ye bir Porsche otomobil almış. Eminim o spor arabayı hakkını vererek kullanamaz. Niye aldın o zaman? Belediye başkanı 3000 M2 makam katı yaptırmış. Üç ayrı duş ve tuvaleti var. Bekleme odasına çorap ile giriliyor? Sanal alemde AKP'li kadınlar grup halinde resim çektiriyorlar. Başlarında 12.000 TL'lik Silk and Cashmir veya Vakko eşarp, ayaklarında 25.000 TL'lik AquaAzzuro ayakkabı var.

Bir başka siyasetçinin karısının Hermes Çantası 50.000 dolar! Buna benzer liste sonsuz uzar. Sebep? Sosyal statü!

Bu insanlara kızılır mı? Hayır. Hakikaten ülkedeki fukaralık için maksatlı yapmıyorlar. Akılları o kadar yetiyor. Birde "görgüsüzlük" dürtüsü çok kuvvetli. Bunlar zavallı, şahsiyetsiz, kendisi ile kavgalı insanlar; bunlara sadece acınır.

Kimisi de bu durum için "itibardan iktisat olamaz" der. En problemlisi de bu.

Özellikle yerel seçimlere bakınca CHP'nin kazandığı şehirler ile AKP'nin kazandığı şehirlerin genel kültür, tahsil seviyesi vs. gibi parametreleri bir fikir veriyor.

AKP'liler ve hitap ettikleri seçmen grubu bu manada epey geride kalmış görünüyor. Ben normal kabul ediyor, kızmıyorum. Zaten, bence istikbalde AKP diye bir parti olmayacak. Belki ANAP gibi biraz sürüklenirler o kadar.

Istakoza gelince... En lezzetlisi bizim sularımızda idi. Gençliğimde Yeşilköy açıklarındaki "Ermeni taşlarına" dalar, ıstakozun büyüğünü seçerek elle alırdık.

Ege'de de ıstakozun amca oğlu olan böcek (langust) ve karavida bolca bulunurdu. Bugün hâlâ Kuzey Ege'de (Gökçeada) az da olsa çıkar. Ancak epey azalmış vaziyette.

Anadolu'da zaten deniz mahsulü hiç yenmez. Biz, kuzu pirzola ülkesiyiz. Dünyanın kişi başına en çok su ürünü tüketen ülkesi 91 kilo ile İzlanda'dır. Maldivler ile çekişir. Sonra 57 kilo ile Portekiz gelir. Global ortalama 20.5 kilo. AB ortalaması 25 kilo. Komşumuz Yunanistan 22 kilo. Hindistan 7 kilo; Biz dünya listesinde 150'nci sıradayız. Kişi başına 5 kilo. Ülkede balığın tadını bilmeyen vatandaşlar var. Diyanet aklına estiği gibi ıstakozu bazen haram (2021) bazen helal (2023) sayıyor.

İşte bütün bu bilgileri (ıstakozu bahane edip) CHP Tarım bakanı Sayın Adem'e yazdım.

Modern dünya bu çok kıymetli protein ve omega 3-9-12 yağ asitleri kaynağını (tüm su ürünlerinde mevcut) artık çiftliklerde yetiştiriyor. Biz de de balık çiftlikleri var. Bir sürü de problemleri var. Kimileri kaldıralım diyor! Dünya bankası geleceğin en önemli mesleği diyor. Dünyanın en zeki milleti olmayışımız bundan mı acaba?

ABD ıstakoz endüstrisi 4 milyar dolara yakın değer üretiyor. 2023'te bunun 6.3 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Sadece NewYork eyaletinin Maine Nehri civarında ıstakoz endüstrisi (yumurtlatma, besleme vs.) 6000'e yakın iş yaratıyor. 50.000 tondan fazla ıstakoz üretiyor. Ekonomiye 1 milyar dolardan fazla katkısı var. Avrupa ıstakoz üretimi ise 63.000 ton. 2032'de 89.000 tona varması bekleniyor.

35 yıl önce ben ülkenin ilk balık çiftliklerinden birini ve Türkiye Akvakültür Derneğini birkaç maceraperest yatırımcı ve ağ balıkçısı ile beraber kurarken, Fransız devleti 20 yıldır Breton adalarında ıstakoz yumurtlatma tesisi kurmuş işlettiriyordu.

Türkiye Akvakültür Derneği, Türkiye AB'ye giremeden önce girmiş ve Doğu Akdeniz'in en önemli yatırımcıları arasına, bir FEAP Üyesi (Avrupa Akvakültür Üreticileri Federasyonu) olmuştu.

Şimdilerde yıllık aidat ödenmediği için Derneği FEAP'dan atmışlar diye duyuyorum.

Aynı tarihte, dünyanın deniz canlıları yetiştirmek için en uygun coğrafi alanı olan Güney Ege'nin incisi Muğla'nın Tarım İl müdürlüğü mühendisleri balık çiftliği hakkında hiçbir şey bilmiyor; ıstakoz tanımıyorlardı!

CHP yöneticilerine sesleniyorum. Bu enflasyonu bitirmek mecburiyetindeyiz. Bunu SADECE AKILLI, ÖNGÖRÜLÜ SANAYİ VE TARİM BAKANLARI yapabilir. AKP'nin durumu meydanda. Dünden hazırlanmanız gerekiyordu. Sayın Kılıçdaroğlu'na anlatamamıştım. 4 yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer. O gün gelince "Ne olacak şimdi?" diye birbirinize sormayın. Ülke hepimizin…

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi, karar, cesaret….

Yorgun AKP siyasetinden kurtulmamız ve tamamen yeni bir “restorasyon hükümeti” kurmamız gerek

Seçim bitti, şimdi ne olacak?

Sayın Özgür Özel'in yarın seçim olacak ve kazanacak gibi siyaset yapması; sonra da seçimi kazanmış, düşüncelerini gerçekleştirecek yönetim kadrosunu ve prensiplerini vakit geçirmeden saptaması ve uygulamaya hazır olması gerek

Seçim, Peter İlkesi, CHP, AKP…

Şimdi Özgür Özel'in yerinde olmak istemezdim. Başarının tatlı tadı çok iyidir ama, bunun icraatlar ile tesadüf olmadığını kanıtlamak gerekir