12 Mart 2024

Bir demokraside yaşamak isteyenler kaç kişi?

"Küstüm, oynamıyorum" diye oy kullanmayacaklar, sandıkta görev almayacaklar bilsinler ki Türkiye'ye üzerine din sosu dökülmüş bir faşizm getirmek isteyenler oynamaya devam ediyor

Şirinevler'deki bir sokak röportajında Cumhurbaşkanı'nı eleştirip, oyunu Ekrem İmamoğlu'na vereceğini açıklayan bir vatandaş gözaltına alındı.

Videoyu izledim. İnternetten kolayca ulaşabiliyorsunuz.

Adının Mehmet Şah Karataş olduğunu öğrendiğim vatandaş, herkesin her gün söylediğine benzer şeyler söylüyor.

Maaşların azlığından yakınıyor, milletvekili maaşlarının yüksekliğinden söz ediyor, bir önceki yerel seçimde Ekrem İmamoğlu hakkında uydurulan "kimlik bilgilerine" itiraz ediyor. Hepimizin her gün, her yerde söyleyebileceği sözler.

Şu ya da bu kişiye karşı hakaret diye yorumlanabilecek herhangi bir söz de sarf etmiyor.

Sözlerini bitirdiğinde kalabalık içinde beklerken sivil polis olduğunu varsaydığımız iri yarı birisi tarafından bir kenara çekiliyor ve ardından çevredekilerin verdiği bilgiye göre gözaltına alınıyor.

Sonra ne olduğunu bilmiyorum, büyük olasılıkla vatandaş karakola kadar götürülüp, biraz korkutulduktan sonra serbest bırakılmış olmalı.

Yerel seçimlerin ardından dört yıl sürecek seçimsiz bir döneme gireceğiz.

Bu dört yıl, Erdoğan'ın hayalini kurduğu rejimi sağlamlaştıracak adımların atılacağı dört yıl olacak.

Bir sokak röportajında dile getirilen en basit eleştirilerin bile karakolluk olmaya yol açması, dört yıl sonunda varacağımız yerin nasıl bir rejim olacağının da ipucunu veriyor.

Bu yerel seçim, bu yönüyle bir "demokrasi referandumu" özelliği de taşıyacak.

Oy verirken, sokakta iki üç eleştiri cümlesi kurdu diye gözaltına alınan vatandaşı hatırlayın. Yarın onun yerinde siz de olabilirsiniz.

Böyle bir rejimde yaşamak isteyip istemediğinizi düşünün.

Sayınızın az ya da çok olması rejimin önümüzdeki dört yılı nasıl geçireceğini de belirleyecek.

"Küstüm, oynamıyorum" diye oy kullanmayacaklar, sandıkta görev almayacaklar bilsinler ki Türkiye'ye üzerine din sosu dökülmüş bir faşizm getirmek isteyenler oynamaya devam ediyor.

* * *

Ramazan mübarek olsun!

Arkadaşlar, gözünüzü seveyim, oruç ağızla yalan söylemeyin!

Çocukluğumdan kalma "Ramazan geldi, hoş geldi, baklava tepsisi boş geldi" diye bir tekerleme hatırlıyorum.

Tepsi niye boştu, bunu hâlâ bilmiyorum ama. Ramazan geldiği ve oruç tutacakları için kimse baklava yemeyecek miydi, yoksa iftarda koca tepsiyi mi götürmüşlerdi, çocuk aklımla çözemediğim bir problemdi.

Artık büyüdüm, baklava tepsisinin durumu ile ilgili gerçekleri biliyorum.

Kimisine boş geliyor, hatta boş tepsi bile artık kalmadı, satılıp nakde çevrildi. Kimisine de hep dolu geliyor, ne kadar yerlerse yesinler bitiremiyorlar.

Bu ayın Türklerin din hayatında özel bir yeri var.

Mübarek Ramazan gelince memleketimiz insanlarının zekâsına bir haller oluyor.

Hayır, bunun oruç ile filan ilgisi yok.

Oruç, insanın nefsini terbiye etmeye yönelik bir ibadet, düşünme yeteneğimizi niye yok etsin?

Şu yaşıma geldim, hayatta en çok duyduğum soru şu: Yanlışlıkla su içersem orucum bozulur mu?

Bildiğim kadarıyla nüfus artış hızımız, bilgilerimizin zaman içinde sıfırlanma hızından daha yavaş ve hâlâ bu soru sorulabiliyor.

Geçen gün Instagramda kılık kıyafetinden imam olduğunu varsaydığım bir video Müslümanı, "taharetlenirken içeriye su kaçmasının" orucu bozacağını anlatıyordu.

Nasıl bir fantezi dünyasında yaşadığından daha çok bu işi nasıl gerçekleştirebileceğini merak ettiğimi söylemeliyim.

Çiğnenmiş sakızın orucu bozmayacağını söyleyen de var, döviz artınca sevabın artacağını söyleyen de!

Allah (c.c.) sizi inandırsın, üşenmedim ve ulaşabildiğim İslami kaynaklarda "sevap" bahsine göz attım.

Yaptığınız nakdî ya da ayni yardımların büyüklüğü ile kazanacağınız sevap arasında doğrusal bir ilişkiye işaret eden ayet, hadis vs. bulamadım.

Rahmetli Yakup dedem, hangi camide sözü kuvvetli bir hoca var, araştırır, bulur ve onu takip eder, eline geçirdiği zaman beni de götürürdü.

Şöyle bir hadis hatırlıyorum: (Gerçi bu yazıyı yazarken kontrol ettim, yalan söylemiş olmayayım. Bu hadisi Buhari aktarmış.)

"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın (c.c.) hiçbir ihtiyacı yoktur."

Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey olmak üzere AKP adına orada burada konuşan Müslüman kardeşlerimizi uyarmak ve doğru yola çağırmak boynumun borcu! Bunu yapmazsam, ben de onlar kadar sorumlu olacağım:

Arkadaşlar, gözünüzü seveyim, oruç ağızla yalan söylemeyin!

Ve şunu da hatırlatırım ki bu iş, iftar ile sahur arasında cima etmek gibi değil. İftardan sonra da yalan söylememeniz gerekiyor!

Normal olarak zaten yalan söylememelisiniz ama hadi diyelim ki takiye filan, kitaba uydurmak mümkün ancak oruçluyken olamıyor!

Şimdi bir ay boyunca iftarlarda siyasi nutuk atacaksınız.

Bunu yapmasaydınız daha iyi olurdu ancak hiç olmazsa bu konuşmalarınızda gerçeklerden ayrılmayın. Kul hakkı yemeyin.

Ben dindar birisi sayılmam ama iftar gibi dini ritüelleri, siyasete ve yalan dolana alet etmeniz beni bile rahatsız ediyor eminim ki gerçek dindarları daha da çok rahatsız ediyordur.

Sizleri bu ay boyunca takip edip, tebliğ görevimi yerine getireceğimi söylememe bilmem gerek var mı?

En halisane duygularımla Ramazan ayının mübarek olmasını diliyorum, Allah (c.c.) tuttuğunuz orucu, yaptığınız ibadeti kabul etsin ama siz de ona biraz yardımcı olmaya gayret edin derim.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP-MHP koalisyonu bozulur mu?

Nasıl ki Erdoğan’a tek adamlık yolunu açtığı ilk gün Bahçeli'nin ne yapmak istediğini kimse anlamadıysa, bugün de kafasının içinde nelerin döndüğünü kavrayabilmek mümkün değil... Her ikisi de iktidar olmaktan kolayca vazgeçemeyeceği için bu koalisyonun o arabesk şarkıyla bitmeyeceğini söyleyebilirim

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

Adalet Bakanı kanunların geriye doğru yürümeyeceğini de fakültenin daha 1. sınıfında öğrenmiş olmalıydı

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu